BBPGenel Merkezi'nde derin bir sessizlik hakim.
Bir yanda ölüm sessizliği, diğer yanda varoluş sessizliği…
Sükunet ile gayret yan yana ve ahenk içinde.
Ölüm, geride kalanlara yeni şeyler öğretiyor, yeni idrakler sunuyor, yenilenme, arınma, dirilme imkanı veriyor.
Bazen toparlanma, bazen de dağılma…
Bazen olgunlaşma, bazen de savrulma…
Mekana “lider” anlam kattığı gibi topluma da rehberlik yapar.
İyi liderler yokluklarına da hazırlar toplumu, yakın ve uzak çevresini.
Davayı taşıyacak kadrolarını…
Liderle ölen düşünceler, davalar, hareketler, siyasi yapılar talihsizdir…
Muhsin Bey karizmatik liderlerin son temsilcilerinden. Onlar bir bir gidiyorlar.
Liderlerden bir kendi döneminde yaşayanlar var, bir de gövdesi bu âlemi terkettiği halde eserleriyle yaşamaya devam edenler.
Liderin asıl başarısı ölümünden sonra anlaşılır.
Ölümünden sonrasına yatırım yapan lider kitlelerde aşılmaz travma oluşturmazlar.
Hüzün, gözyaşı, kalp burukluğu her zaman vardır, ama istikamet yolu alabildiğine aydınlık ve açıktır.
Merhum Yazıcıoğlu'nun başarılı olup olmadığını bize emaneti devralanlar gösterecekler… Çünkü insan eseriyle bilinir…
Çok ölüm gördüm, derinden etkilendiğim anlar oldu fakat hepsi geride kaldı ama Muhsin Bey'in yokluğuna alışamadım. Camiamızda büyük bir travma oluşturdu.
Henüz çıkamadım. Şurada otururken acaba içeriden seslenir mi diye geçiyor aklımdan.
Dokunmaya elimiz varmaz. Yanındaki küçük odayı kullanıyorum. Dedim ya travma sürüyor, zaman zaman o yaşıyormuş gibi yaşıyoruz.
Toplumda BBP'ye yüklenmiş bir misyon var. Bunu başkanın vefatıyla bir kere daha gördük. Millet diyor ki; “Muhsin Yazıcıoğlu barış adamıydı. Sakın ha, hilal ve gülü de yanına gömmeyin, bu siyasi emaneti devam ettirin.”
Hayır. Hep birlikte kadro hareketi oluşturalım, başında genel başkanın ayak izlerine basabilecek, liderimizi mahcup etmeyecek toplumun da 'doğru adam' diyebileceği bir şahsiyeti başa geçirelim dedim…
Asla… Benim öyle bir popülaritem yok. Fakat arkadaşlar karar vermişler, görev senin dediler.
Atıl duran küçük bir kesim var ama muhalefet yok.
Hayır, toplum bana kutsal yetim muamelesi yapıyor.
Gördüğünüz fotoğraf doğru ama bizdeki eşya o eşya değil. Muhsin Bey güçlü bir teşkilat kurdu, geride sağlam adamlar bıraktı. Kadro bu hareketin misyonuna yakışan sorumluluk ve olgunlukla bayrağı taşıma kararlılığında. DEVLET ZARAR GÖRÜR
Hayır. Kaza, suikast diyenler oldu, ben 'şehadet süreci' dedim. Devletle milletin sokakta karşı karşıya gelmesini istemedim. Bir taraftan da kanuni haklarımı kullandım, devlet ve hükümetle durumu paylaştım.
Soru işaretlerinin aydınlanmasını istedim. Sayın Başbakan, “Ben de helikoptere biniyorum, hava müsait değil uçmayın diyorlar uçmuyorum, o şartlarda helikopter niye uçtu?' dedi. Efendim “Ben de bu sorunun cevabını aramaya geldim” dedim. Memlekette uç-uçma diyen bir merci var. Pilot yarım saat önce güzergah, yolcu bilgilerini veriyor, izin var mı diye soruyor ve izinle uçuyor…
Bu uçuşa izin veren birimin bağlı olduğu genel müdürlükle ilgili idari soruşturma açılmasını istedim. “Kan davası peşinde değilim, bunu zatıaliniz için istiyorum, milletin geleceği için istiyorum” dedim.
Otopside pilot Kaya İstektepe'nin ciddi kalp hastası olduğu belirtiliyor. Helikopteri ve pilotu uçabilir diye yetkilendiren kurum bu izni nasıl vermiş. Sinyal cihazlarını, yer tespiti durumunu, delil karartmalarını da detaylı anlattım. Kayseri Valisi'nin sorumsuzca ettiği ayaküstü lafları sordum. Gerçek bilgiler saklanıyor.
Arama sırasında 15 kişiyi taşıyan Skorsky helikopter düştü ama örtbas ettiler. Bir kişi şehit oldu. Millet diyor ki; “Yazıcıoğlu'nu birileri öldürdü, hükümet de örtbas ediyor, bunun içinde askeri de var sivili de...” Ben devletin, hükümetin itibarını kurtarmaya çalışıyorum.
Hapisten çıkanlar devletle hesaplaşma noktasına giderken, Muhsin Bey kendisine bu zulmü yapan devlete of bile demedi. Bu metot Alperenler için önemlidir.
O gün parmakla işaret etseydim yer yerinden oynardı, bu ülke üzerinde hesabı olanların etmeğine çok kalın bir yağ sürülürdü. Çok şükür o sancılı süreci hasarsız atlattık.
Münferittir… Mustafa Kayatuzu temiz bir çocuktur ama hissiyatını ortaya koyduğu metot doğru değildir.
Alperenler bu milletin milli-manevi refleksleri. Refleksler tehlike noktasında harekete geçer. Harekete geçme noktasını art niyetli gruplar kollar. Bir oyun oynandığı halde, refleksler hâlâ BBP'nin kontrolündedir. Onlar tahrik etmeye devam edecekler, biz sağlam duracağız.
Maksadını aşan bir kavram. Türkü, Kürtü, Lazı, Çerkesi, Ermenisi, Rumu, Süryanisi bu coğrafyanın asli unsurları olduğunu ispat ederek gelmişler.
Kürtleri yük görmedim. Derviş Avşar (gelinimin babası) ile beni ayıracak adamın alnını karışlarım.
AK Parti için söylemiyorum, genel bir durum, bizde iktidarlar kendi meselelerimizi çözme noktasında ABD'ye, AB'ye ve İsrail'e yüzlerini dönüyorlar.
BBP Türkiye'nin meselelerine özgün bakar. Şimdi birileri yırtınırcasına bağırıyorlar, görüşme diyorlar. 'Görüşme' dediği adamın elini sıkarken ben gördüm.
Elbette.
Kendileri diyor. DTP Meclis'e girdiğinde Muhsin Bey de biz de “DTP Türkiye için bir şanstır, dileriz Türkiye'nin partisi olurlar” dedik ama olamadılar.
İktidara dedik, “Millet size Anayasa'yı değiştirme gücü vermiş ne duruyorsunuz… Anayasa'yı değiştirin, Seçim Kanunu'nu değiştirin, yargıyı bağımsız hale getirin…”
25 yıldır terörü bu noktaya getirenlerden, güvenliğimizi sağlamakla görevli kurum ve başındakiler sivil-asker kimse onlardan hesap sorulmalı. Terörle mücadelede doğru metot, doğru üslup kullanılmadı. 12 Eylül cuntası geldi adamın konuştuğu dili yasakladı. Önce güvenliğimiz garanti altına alınmalı, arkasından bireysel özgürlüklerin önü ileri ülkelerden daha ileriye açılmalı. Nasıl istiyorsa öyle konuşsun, neye inanıyorsa insansın, ne giyecekse giysin… İsterse Q, W ile yazsın… İş terörist öldürmekle halledilmez, sosyal, kültürel, ekonomik tedbirler hızla devreye girmeli.
“Peşinlerimiz yok, bunu biz devlet meselesi yapmak istiyoruz” dedi, “Kardeşi kardeşe sorun göstermek doğru mu” dedim. “Hayır, bu konuyu bir devlet açılımı yapmak istiyoruz” dedi, “Herkes, taraflar sorumluluk alsın istiyoruz” dedi. “Dağda silahşor, şehirde kalemşor oluşturuldu” dedim. “Siz iktidarınız boyunca bölgede seçim sandığının güvenliğini sağlayamadınız” dedim… Hoş sohbet ettik…
Milletin ihtiyacı neyse o yapılmalı. Hasan ile Haso oturacak beraber konuşacak. Bu bayrak altında bir ve beraber yaşayacağız. 70 milyonun ebrunun bir rengini öbür rengine sorun göstermeyi ihanet sayıyorum ama bireysel özgürlükler ve hukuk noktasında ne yapılması gerekiyorsa ve benim nerede durmam işe yarayacaksa orada durmaya hazırım. Tam demokratik bir anayasa ve devlet millet mutabakatlı bir gözüm şarttır.
Ne güzel… Fakat su bulandırılmadan bu işler yapılmalıydı.
Ergenekon, milliyetçi, ulusalcı, Türkçü, Kürtçü, İslamcı dahil ne varsa bir araya getirmiş, kullanmış garip ve tehlikeli bir teşkilat… Ergenekon'dan bir şey çıkmaz diyor millet…
Hayır, çok şey var ama karıştıranlar da çok..
Asla. Bunu meşhur bir sunucu haber yaptı. “Yalancı ilan edeceğim” dedim, hukuka başvurdum. Ertesi gün savcılık bu haberi yalanladı. Muhsin Bey'in hayatında gizli kalan hiçbir şey yok. Tanıklık yapsaydı bunu açıktan yapardı.