|

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum sancılarını yaşıyoruz

Avrupa Günü dolayısıyla konuştuğumuz Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış “Türkiye artık kabuk değiştiriyor” dedi. Bağış; “Evet, Türkiye'nin birtakım sancıları var ama bunlar yeni Türkiye'nin doğum sancılarıdır” dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 9/05/2010 Pazar
Güncelleme: 00:09 - 9/05/2010 Pazar
Yeni Şafak
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum sancılarını yaş
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum sancılarını yaş

Bugün 9 Mayıs Avrupa Günü. Hafta içinde Ankara'ya gittiğimizde ana arterlerdeki reklam panoları Avrupa Günü'nü kutlayan afişlerle dolu idi. Öyle görünüyor ki Türkiye ilk defa Avrupa Günü'nü resmi binaların dışında bu kez sokaklarda toplumla kutlayacak. Toplumun geniş kesimlerine AB'yi anlatacak. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile yoğun Anayasa değişiklik paketi görüşmeleri arasında hem AB'yi hem de Anayasa değişiklik paketini konuştuk.


Zor bir süreç geride kaldı ve Anayasa değişiklik paketi iki madde eksikle Meclis'ten geçti. Ne diyorsunuz?

Kim ne derse desin, kim hangi yollara başvurursa başvursun Türkiye'nin bu değişim sürecinin önünde kimse duramayacaktır. Bu açıdan ben Türkiye'nin bugün gelmiş olduğu noktayı hepimizin gururla, ibretle izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de her bir bireyin kendini özgürce ifade edebildiği bir atmosferin yakalanmasını, hepimizin umutla ve heyecanla takip etmesi gerektiğine inanıyorum. Ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ülkemde her şeyin özgürce tartışılabilir hale geldiğini görünce büyük bir heyecan duyuyorum. İmtiyazların olmadığı bir Türkiye'de yaşamak bana umut veriyor. 1980 Darbesi'nin ürünü olan bu Anayasa'nın Türkiye'yi nasıl bir mıknatıs gibi geriye çektiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. İşte bu yüzden parlamentomuzda yaşanan süreç Türkiye için tarihi bir dönemeçtir. Hepimiz bu süreci dikkatle takip etmeli, kimin statükodan, kimin değişimden yana olduğunu ayırt etmeliyiz.

Bu paket bizi AB'ye biraz daha yaklaştıracak mı?

Evet. Anayasa paketi içerisindeki her bir madde bana sorarsanız AB sürecinde bir fasıl açmaya bedel. Zaten Anayasa değişikliklerine ilişkin paket önerisinde yer alan düzenlemeler, başta siyasi kriterler olmak üzere ülkemizin AB uyum sürecinde temel aldığı kriterler ışığında hazırlanmıştır. Anayasa için önerilen değişikliklerin ayrıca ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), tam yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) içtihadı ve tam üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin ilgili sözleşmelerini temel alarak hazırlandığını vurgulamak gerekir.

BU YARGI İLE AB ZORDU

AYM ve HSYK'nın yapısının değiştirilmesi bu kapsamda mı?

Aynen. Kendi yargımızı oluşturmak istediğimize dair gerekçeler öne sürülüyor. Değil, HSYK'nın üye sayısının artarak daha geniş tabanlı bir yapıya kavuşması, HSYK üyelerinin nitelikleri ve seçimi, çalışma usul ve esaslarının düzenlenmesi ile hakim ve savcıların denetlenmesi yet-kisinin HSYK'ya verilmesi konularını düzenleyen değişiklikle AB İlerleme Raporları'nda ve uluslararası kamuoyunda HSYK'nın yapısı ve bağımsızlığı bakımından üyelerin sayısının azlığı ve bunların sadece yüksek yargıdan gelmesi ve Adalet müfettişlerinin Bakanlığa bağlı olması hususlarına yönelik eleştiriler yanıtlanmış olacak, AB ülkelerindeki örnekleri ile uyumlu bir sistem tesis edilecektir. Yine Anayasa Mahkemesi üyelerinin mensup olduğu kesimlerin çeşitlendirilmesini ve üye seçiminde yasama organının da rol sahibi olmasını öngören değişiklik AB ülkelerindeki uygulamalar ışığında hazırlanmıştır. Mahkemenin daha objektif karar verebilmesi adına sadece hâkimlerden değil, avukatlar ve diğer meslek gruplarından kişilerin de mahkemeye üye olarak atanmaları birçok Avrupa ülkesinde rastlanan bir durumdur. Ayrıca, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi parlamentoya Anayasa Mahkemesi'ne üye seçebilme imkânı tanınması öngörülmektedir.

8. MADDE BDP'NİN UTANCI OLMALIDIR

Çok az konuştuğumuz askeri yargının görev alanının askeri suçların yargılanmasıyla sınırlandırılması; asker olmayan kişilerin, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanmaması hususlarını anayasal güvence altına alan düzenleme AB ülkelerindeki uygulamalarla uyumlu olmanın yanısıra AİHS'nin adil yargılanmayı düzenleyen hükümleri ve AİHM'nin ülkemiz hakkındaki kararları açısından önem taşımaktadır.

Parti kapatmayı zorlaştıran 8 madde düştü ama…

İstemezdik ama yolumuza devam ettik. Ki bu madde ile getirilen düzenlemelerle AB belgelerinde işaret edilen hususların yanısıra Avrupa Konseyi bünyesindeki Venedik Komisyonu'nun raporunda yer alan unsurlara ve AİHM kararlarına paralellik sağlanarak, siyasal örgütlenme özgürlüğünün güçlendirilmesi öngörülmekteydi. Ülkemizin ve milletimizin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran siyasi partilerin kapatılmasının Meclis iradesine bırakılamaması bazıları tarafından bakıyoruz memnuniyetle karşılanmış, adeta bir zafer nidasıyla kutlanıyor. Bu neyin zaferi arkadaşlar? Kime, neye karşı bir zafer? Millete karşı mi? O gün TBMM çatısı altında Türk demokrasisinin fire vermesi bir zafer midir, yoksa bir demokrasi ayıbı mıdır?

BDP neden oylamaya katılmadı?

Herhalde bir yerlerden tehdit ya da talimat aldılar. Bakın bu milliyetçiliğin hangi milletle alakalı olduğunun önemi yok. Aşırı milliyetçilik hangi milletle ilgili olursa olsun tehlikelidir. Bunlar birbirinin aynasıdır. Bunların emir komuta zinciri aynı koordinasyon içerisinde ilerler.

REFERANDUMDA BEKLENTİLERİ AŞARIZ

Kendileriyle diyalog kurmadığınız şeklinde eleştirileri var. Ne diyorsunuz?

Çok çabaladık onlar kaçtılar. Hatta diyalogda çok önemli noktalara da gelindi. Ondan sonra da kıvırdılar. O süreci bilenler biliyor. Tarihi ve zamanı gelince hepsi açıklanır. Diyalog kurulmadığını iddia edenler kendi milletvekillerinin oy kullanma hakkına saygı göstermeyişlerini nasıl izah edebilirler? Ben inanıyorum ki BDP'li milletvekilleri o perdenin arkasına girebilseler vicdanlarını dinleyip kendi seçim bölgelerindeki halkın beklentileri çerçevesinde bu Anayasa değişikliği paketine evet oyu verirler. Ama bir güç onları korkutan belki de tehdit eden bir güç onların perdenin arkasına girmesine izin vermiyor. Bunun da sorgulanması lazım.

Referandumda beklentiniz 50 üzeri mi daha yüksek mi?

Ben halkın büyük bir teveccüh göstereceğine inanıyorum. Beklentim çok daha yüksek bir oy. Biz bugüne kadar çok badireler atlatarak bugüne kadar geldik. Onun için önümüze birtakım engellerin çıkmış olması sürpriz değil. Birtakım organize işleri ilk görüşümüz değil. Bunlara hep şahit olduk. Ama bizim güvendiğimiz tek şey Türk milletinin o derin vicdan ve zekâsı. Millet hiç hata yapmadı. Bugüne kadar Türkiye'deki demokratik seçimlerin hiç birinde halkı, milleti şaşırtacak sonuç ortaya çıkmadı. Gerçekten bu millet sandıkta hep doğrusunu yapıyor bu yaşananları da o aziz büyük milletimiz çok yakından takip ediyor ve değerlendiriyor. Bunun cezasını da ödülünü de hak edene verecektir.


9 Mayıs Avrupa Günü ilk kez mi bu kadar kapsamlı kutlanıyor?

9 Mayıs Avrupa Günü önemli. 9 Mayıs, 60 yıl evvel Schuman deklarasyonunun yayınlandığı ve AB temelinin atıldığı gündür. Tabii Avrupa Günü'nün, Anneler Günü'ne denk gelmesi çok anlamlı. Bu vesileyle bütün annelerimizin ellerinden öpüyorum onların Anneler Günü'nü kutlamak istiyorum. Bu yıl Avrupa Günü'nü ile ilgili iletişim çalışmalarımızı zaten arttırma kararlılığı içindeydik birtakım etkinlikler düzenledik. Ankara'da tüm gün sürecek etkinliklerimiz olacak. Benzer programların her ilimizde yapılmasını istiyoruz. Artık her ilimizde AB'den sorumlu bir vali yardımcımız var. Onların sorumluluğunda bazı etkinlikler gerçekleşecek.

Amacı ne bu etkinliklerin?

Türkiye'nin AB'yi daha iyi anlaması da önemli. Yani Türkiye'nin AB sürecinde daha demokratik daha şeffaf daha saygın daha zengin bir ülke olacağını halkımızın da anlaması çok önemli. AB'nin Türkiye'yi bölme projesi olmadığını, AB'nin toplumun dışında bir yapı olmadığını, AB standartlarının toplum için ne kadar önemli olduğunu anlatmak istiyoruz. AB'nin bir hedef olduğunu, esas olanın bu süreçte yapılması gerekenler olduğunu anlatmak istiyoruz. Yani sürecin kendisi sonucundan daha önemli. Asıl bu süreç Türkiye'yi daha iyi standartlara taşıyor. Sonuç süreç bittiği zaman AB üyeliğine milletin karar vereceği bir durumdur. Ama süreç Türkiye için faydalıdır. Bu süreç Türkiye'yi her geçen gün daha müreffeh bir hale getirmiştir. Buna sahip çıkmamız gerekir. Şu anda örnek gıda faslı üzerinde çalışıyoruz daha geçenlerde çevre faslı açıldı arkadan rekabet faslı gelecek devlet yardımlarıyla ilgili fasıllar gelecek. Bir yandan eğitim kültür faslında çalışıyoruz. Bunların her biri yaşamın her alanında bizim insanımızın daha yüksek standartlarda bir hak ve hukuka sahip olmasını sağlayacak.


CHP ve Deniz Baykal neden bu kadar sert?

Bugüne kadar sadece ve sadece halka ve Hakk'a güvendik. Sadece Allah'tan korktuk. Herhangi bir tavrımızın değişmesi de söz konusu değildir. Sayın Baykal'ın tutumuyla ilgili olarak yorum yapmamayı tercih ediyorum. Onu zaten bu millet değerlendiriyor. O zihniyeti, bu millet müebbet muhalefete mahkûm etmiş. Milletin o büyük muhakemesinden sonra değerlendirmesinden sonra benim bir ek değerlendirme yapmama gerek yok. Hâlâ CHP deyince insanların aklına tek kanallı siyah beyaz televizyon, manyetolu telefon geliyor. Baskı geliyor, direnç geliyor. Demek ki bu milletin zihinlerinin derinliklerine kadar işledikleri birtakım olumsuz hatıraları var içerde. Bu millet bunları unutmuyor ki. Biz onun için halka güveni-yoruz, halka hizmet ediyoruz, halkın dışında bir ögeye kuruma veya amaca hizmet etmeye başladığımız zaman bu halkın bizi de cezalandıracağını biliyoruz.

CHP parti programı da demokratikleşmeyi savunuyor. Neden Anayasa değişikliğine red verdiler?

Paketin içindeki konulara baktığınız zaman bunların büyük bir kısmı aslında muhalefet partilerimizin de programlarında olan ve kendi söylemlerinde yer aldığını görürsünüz. Maalesef öyle bir şeyle karşı karşıya kaldık ki Türkiye'nin ana muhalefet partisi olacak, Türkiye'nin en köklü, en tarihi partisi kendi milletvekillerine güvenmediği için sandıklara yaklaşmalarına izin vermiyor. Adeta başlarına bekçiler dikip onlara demokrasi komiserliği yapıp demokratik haklarını kullanmalarına müsaade etmedi. Öte yandan diğer bir muhalefet partisi milletvekillerinden kullanmadıkları yani red dışı pusulaları toplamak istedi. Böyle bir son derece gayri demokratik bir durumla karşı karşıya kaldık.

ARTIK BÖLEN DEĞİL BİLEN OLSUN

CHP lideri Deniz Baykal Brüksel'e gittiğinde AB'nin Türkiye için önemini dile getirdi. Bazı parlamenterler “Burada söyledikleriniz farklı Türkiye'de farklı” şeklinde eleştirilerde bulundular…

Bunlar kamuoyuna yansıyanlar. Daha sert eleştirilerin Sosyalist Grup'ta yapıldığını ve Baykal'ı çok zor durumda bırakacak şeyler söylediklerini öğrendim ve çok üzüldüm. Bir Türk siyasetçisi olarak benden o kadar yaşça büyük bir insanın, bu kadar çok sıkıntıya düşmüş olmasını öğrenmekten çok üzüldüm. Hiçbir Türk siyasetçi bu kadar çok hırpalanmamalıydı. Duyduğumuz kadarıyla bazı Avrupalı parlamenterler Sayın Baykal'ı ve arkadaşlarının yaptıklarının özellikle darbe çığırtkanlığı olarak algılandığını kendilerine söylemişler. Umarım ki, duyduklarım doğru değildir ve anlatılanlar abartılmıştır. Ancak Sayın Baykal'ın daha önceden de Brüksel'de CHP'nin temsilciliğini açarken yaptığı konuşmaları ve bu son Brüksel'e gittiğinde kamuoyu önünde yaptığı konuşmaları ile Türkiye'de yaptığı konuşmalarla karşılaştırdığımız zaman çok farklı 2 şahsiyet ortaya çıkıyor. Bunların bir ortak noktasını bulmakta bile çok zorlanıyoruz. Ümit ederim ki, Sayın Baykal artık örnek olması gereken bir yaşta, artık bir bölen değil, bir bilen olmalı.

Pakete AK Parti yaptığı için mi karşılar?

Tabii tabii. Muhalefeti sadece karşı çıkmak sanan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Biz uzlaşı için sonunu kadar çaba harcadık. Her çabayı denedik ama yok görüşürken kamera isterim yok Cumhurbaşkanı'nın davetine gitmem Meclis komisyonuna üye vermem. Her konuda bir arıza çıkaran muhalefetle karşı karşıya kaldık açıkçası. Ancak bizim muhalefet uzlaşmayı teslim almak olarak anlıyor, iktidarı ipotek altına almak olarak algılıyor. Bunu yaparsak, iktidarı getiren hakla yazık, halka haksızlık olur. Muhalefetin Türkiye'nin demokratikleşmesi ile, AB standardını yakalamak gibi bir derdi yok.


Yeni Anayasa talebiniz devam edecek mi 2011 seçimlerinde?

Tabii biz başından bu yana yeni bir anayasa istedik ama olmadı. 2011 için konuşmak şimdiden erken. Ben de, uzun vadede Sayın Başbakanımız gibi Türkiye'nin başkanlık sistemini tartışmamız gerektiğini, ülkenin uzun yıllardır kronikleşen sorunlarının başkanlık sistemi ile giderileceğine inanıyorum. Başkanlık siste-minin hiçbir şekilde kimilerinin iddia ettiği gibi bir dikta rejimine yol açmayacağını, tam aksine gerçek demokrasiyi getireceğini, erkler arasında, yasama yürütme ve yargı arasında gerçek denetimin sağla-nabileceğini inanıyorum. Ve bugün dünyada gerçekten başarılı olan ülkelere baktığımız zaman hepsinin başkanlık sistemi ile yönetilmiş olduğunun bir tesadüf olmadığına inanıyorum. Türkiye'nin kurtuluşunun başkanlık sisteminde olacağına inandığım için onla ilgili de bir anayasa çalışması düşünülebilir. Ama şu anda bunu konuşmak için daha erken.

Türkiye'de başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalar iyi örnekler üzerinden değil, Latin Amerika kötü deneyimleri yansıdı sadece. Neden?

Bardağın boş tarafını görmeye daha meraklı bir medyamız ve muhalefetimiz var. Bunu başarılı bir şekilde uygulayan ülkelere de bakmamız lazım. Bugün başarılı ülkeler dediğimiz zaman çoğunda başkanlık sistemi geçerlidir.





14 yıl önce