|

Yılmaz 'bir' değil 'çok' şey biliyor

Eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in danışmanı Memduh Bayraktaroğlu Mesut Yılmaz'ın faili meçhullerde dahli olmadığını ama Ömer Lütfü Topal cinayeti konusunda cinayeti azmettirenler dahil çok şey bildiğini söyledi. Cinayetin arkasında bir medya grubu olduğunu ve Topal cinayeti ile ilgili dosyanın bir nüshasının Yılmaz'da olduğunu söyleyen Bayraktaroğlu; “O dönemle ilgili sadece Mehmet Ağar değil, Demirel, Özer Çiller, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz da ifade vermeli” dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 26/12/2011 Pazartesi
Güncelleme: 22:17 - 25/12/2011 Pazar
Yeni Şafak
Yılmaz 'bir' değil 'çok' şey biliyor
Yılmaz 'bir' değil 'çok' şey biliyor
Ayhan Çarkın pandoranın kutusunu yeniden açtı. Bakalım bu kez açılan kutu, 1990'ların karanlığını aydınlatmaya götürecek mi? Ölüm listeleri, faili meçhuller, karanlık bir dönem. Bu kez karanlığı aydınlatma şansı olabilir. Ama bu cesur savcılara bağlı. Eğer savcılar bu kadar somut delil varken, gereğini yapmıyorlarsa ortada sorun var demektir.

Tabii bu sürecin bir diğer önemli unsuru da tanıklıklar. Bu hafta Söyleşi-Yorum o dönemi hem gazeteci hem de sonraki yıllarda o dönemin önemli siyasilerinden biri olan eski DYP lideri Tansu Çiller'e danışmanlık yapmış Memduh Bayraktaroğlu var.


Kapanmış faili meçhuller dosyası yeniden açıldı. Siz de o dönemin tanıklarından birisiniz. Ne diyorsunuz?

O dönem Türkiye'de adına "Faili Meçhul" denilen, benim ise yıllardır "Failleri belli faili meçhuller" diye tanımladığım dönemdir. Ölüm listelerini o insanların öldürülmesinden menfaat elde edecek olan kurumlar ve kişiler el birliği ile hazırladı.

Ölüm listesi nasıl oluştu?

Bu liste aslında bir rapor. Tansu Çiller'in Başbakan olduğu 1993 sonu 1994 başı PKK terörünün zirve yaptığı dönemdi. Çiller terörün nasıl durdurulacağına ilişkin bir rapor hazırlatıyor istihbaratçılara.

Raporda önerilen ne?

Finansmanı kesilirse, PKK'nın silahlı gücünün kırılacağı rapor ediliyor. Bu da PKK'nın finansmanının sağlandığı iki koldan yani Kürt asıllı işadamlarından ve uyuşturucu ticaretinden PKK'ya giden para kesilirse terör azalacağı rapor ediliyor. Bunun içinde Kürt asıllı işadamlarının önce uyarılması ve gerekirse PKK'ya yardım yapamaz hale getirilmesine ikincisi ise uyuşturucu ticareti engellenmesine karar veriliyor. O dönem uyuşturucu ticaretinin başı Behçet Cantürk. Cantürk aynı zamanda Kürt asıllı işadamı.

ÖLÜM TİMİNİN ADI: KGB

Bunu yapmak için ekip mi kuruluyor?

Raporu hazırlayanlar özel birlik kurulmasını öneriyorlar. Adı da KGB.

KGB?

Kamu Güvenliği Başkanlığı. Yani terörle mücadele edecek özel bir birim. Bu birimin kurulması için gerekli kararname ve tüzük vs. hazırlanıyor. Ama Cumhurbaşkanı bu birimin resmi olarak kurulmasına engel oluyor. Onaylamıyor. Ama birim gayri resmi olarak kuruluyor ve ekip kuruluyor.

DEMİREL'İN TERCİHİ EMNİYET

Demirel bu ekibe mi karşı yoksa bunun yasal olmasına mı?

Demirel elbette ekibe karşı çünkü Demirel terörle ilgili operasyonları Ağar'ın yönetimindeki Emniyet'e yaptırmak istiyor, Çiller'i yöneten ve yönlendiren MİT ve Özer Çiller'e yakın çevresiyse bütün operasyonların Mehmet Eymür'ün denetim ve kontrolü altında yapılmasını istiyor. Yani; terör bitmişmiş, daha da azmışmış kimsenin umurunda bile değil. Yani Demirel her ne kadar teşkilatın kuruluşunu yasal bulmuyor gibi bir tavır takınıyorsa da asıl karşı olduğu şey ekibin kuruluş biçimi ve MİT ağırlıklı oluşu. Yani, operasyonu yönetecek olanlarla operasyona katılacak olanların Özer Çiller'in yönetiminde oluşuna karşı Demirel...

Kimler var bu ekipte?

O dönemin Özel Harekâtçıları ile birlikte Çatlı ve ekibinin olduğu konuşuluyordu ama ekipte kimlerin olduğundan ziyade ekibi kimlerin yönettiği önemli. O kişilerin ise halen savcılıkça ifadelerine başvurulmuş değil. Bilhassa Mehmet Eymür'ün de ifadesinde söylediği gibi hiçbir resmi görevi olmamasına rağmen Özer Çiller'in MİT Müsteşarı veya KGB Başkanı gibi çalışmalar yapması ve bunu hangi yetkisine dayanarak yaptığı mutlaka soruşturulmalı.

İlk işi ne oluyor bu ekibin?

Behçet Cantürk'ü uyarmak. Uyuşturucu ticaretinden vazgeçmesi aksi halde başına iş alacağı söyleniyor. İşbirliği yapması önerili-yor. Cantürk kabul etmiyor, bir süre sonra da öldürülüyor...

Cantürk öldürülünce uyuşturucu ticareti bitiyor mu, PKK'ya giden kaynak kesiliyor mu?

PKK'ya giden kaynak kesiliyor ama uyuşturucu ticareti bitmiyor. Sadece el değiştiriyor. Şimdi birileri devlet denetiminde uyuşturucu kaçakçılığına başlıyor. Uyuşturucunun tamamı yurt dışına çıkıyor. Çünkü kurulan birime verilen talimata göre, PKK'nın satışına aracılık ettiği uyuşturucunun tamamı yurt dışında sevk edilecek ki gelecekte kendilerini kolayca savunabilsinler.

DEVLET ELİYLE UYUŞTURUCU TİCARETİ

Uyuşturucu ticareti kim(ler)in eline geçiyor?

Tabii ki en başta da o dönemin kirli, pis, menfaatçi, yasa dışı derin devletin. Masum devleti ele geçirip devlet içinde devlet kuran siyasetçiler, askerler ve üst düzey bürokratlar da bu işin içinde. Memurin Muhakemat Kanunu'ndan ve o kanunun amirlerine verdiği yetkiyle işlerinden kovulmaktan korkan zavallı memurlar ise "Tetikçi" olarak kullanıldılar. Kimileri ise Ayhan Çarkın gibi; "Vatan!.. Devlet!.. Millet!.. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!" nidalarıyla katil oldular ama kendilerinin vatan için kurşun sıkan ve yiyen şerefli kahramanlar olduklarını zannettiler. Oysa yukarıda dönen iş başka.

Bu ekibin içinde ihtilaflar bu paranın paylaşılmasından mı kaynaklandı?

Güzel soru. Çete olabilmek için belli bir eğitim gerekli. Onun için yüksek eğitim görmüş ve bizlerin onları iş adamı, medya patronu, bankacı veya siyasetçi olarak tanıdıklarımızın kurdukları çeteler kolay ele geçirilemiyor çünkü soygunda ele geçen para akıllıca bölüşülüyor. Ama soygunu yapanlar düşük eğitimli, aç gözlü ve ufakçı ise mutlaka kavgaya tutuşuyorlar. Aynı Amerikan gangster ve soygun filmleri gibi yani. Devlet bürokrasisi ve siyasetçiler destek vermezse ne mafya olur, ne soygun, ne terör, ne uyuşturucu ticareti...

TOPAL'IN ÖLDÜRÜLMESİ ÇIKAR AMAÇLI

Ömer Lütfi Topal niçin öldürüldü?

Ömer Lütfü Topal'ın terör örgütüne yardım ettiği için öldürüldüğü iddiası palavra. Tamamen bir ekonomik çıkar kavgası. Özelleştirme temelli bir kavga... Dönemin Özelleştirme Dairesi yönetimi başta olmak üzere dönemin Başbakanının eşinin ve Topal'ın Özelleştirme İdaresi'nden aldığı ihalenin iptalini sağlayanların, o ihaleyi sonradan ve neredeyse bedava sayılacak bir fiyattan alan işadamının bilgisine mutlaka başvurulmalı. Bakın ben bunların mutlaka doğru olduğunu iddia etmiyorum. ama bana o gün anlatılanlarla, benim o gün Akşam'da yazdıklarım ve bugün Ayhan Çarkın'ın, Topal cinayetine ait bazı dosyaların Uğur Dündar'da olduğunu iddia etmesi örtüşüyor.

DÜNDAR KONUŞMALI

Uğur Dündar'ın Topal cinayetiyle ilgisi ne?

O günlerde bir gün bir telefon aldım. Telefondaki ses bana Topal'ın öldürülmesi ile gözaltına alınan Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz'ın İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Büro Amirliği'nde Topal'ın oğlu Murat Topal ve Uğur Dündar tarafından sorgulandığını söyledi. Ki aynı iddiayı bugün Ayhan Çarkın söylüyor. Ben doğru olduğuna inanıyorum bunun. Yılmaz gibi Uğur Dündar'ın da Topal cinayeti konusunda bildiği çok şey var. Bence bugünden sonra o yapılmamış sorgulamalar ve yüzleştirmeler mutlaka yapılmalı. Topal'ı kimlerin ve niçin öldürttükleri konusunda Çarkın'ın neden zorlandığı; azmettirici işadamı hakkında hangi ismin sürekli ve ısrarla sorulduğu öğrenilmeli.

Kimdir o işadamı?

İşadamının adını açıklamak bana düşmez çünkü adını açıklarsam o kişiye haksızlık etmiş olurum. Çünkü azmettiricinin o işadamı olduğu konusunda kesin bilgim yok ama Ayhan Çarkın'ın Mesut Yılmaz ve Uğur Dündar'da olduğunu söylediği dosyalarda o işadamının adının geçtiğini biliyorum... Sadece şu kadarını söyleyebilirim; o günlerde henüz medyada olmayan ama bugün çok güçlü bir medya grubuna sahip biri.


Mesut Yılmaz bende bilgi belge yok dedi...

Yılmaz'ın faili meçhullerde dahli olmadığına ne kadar eminsem, onun o döneme ilişkin ve özellikle de Topal'ın öldürülmesi olayında failleri ve azmettiricileri bildiğinden de o kadar eminim: Ama konuşacağını zannetmiyorum. Yani Yılmaz'ın Topal cinayetiyle ilgili bildiği "bir" değil "çok" şey var. En azından azmettiricinin kim olduğuna ilişkin halen sır gibi saklanan o dosyadan bir nüshasının elinde olduğu konusunda Ayhan Çarkın'la aynı şeyi düşünüyorum.

Demirel neresinde bu sürecin?

Dönemin Cumhurbaşkanı. MGK Başkanı... Babası... Uçan kuştan haberi olmasaydı 6 kere gidip yedi kere gelebilir miydi? İki askeri darbeyle düşürüldükten sonra cumhurbaşkanı olup bu defa bir başka askeri darbeyle siyasi iktidarı yıkabilir miydi?

Bu isimler bildiklerini neden açıklamıyorlar?

Nereye açıklayacaklar? Kamuoyuna mı? Ne diyecekler yani; "Biz kutsal devletin çıkarları gerektirdiği için şu kadar kişiyi öldürttük" mü diyecekler? Derler mi? Hem neden söylesinler? Hem çağırıp da "yahu arkadaş gelin bakalım hele, artık dokunulmazlığınız falan da yok sizin, gelin de hele bir anlatın şunları" mı diyecekler? Nerede o savcı? Burada isimi geçenlerin hepsinin o savcıya ifade vermeleri lazım. Yani güçlü bir savcının çıkıp bütün bu isimleri sorgulaması lazım.


Ağar bu ekibin neresinde?

Bilmem... "Suçum yok ama kusurum var" dediğine göre kusurlarının neler olduğunu da o açıklamalı... Açaıklarsa gerçekler bir bir ortaya dökülür. Dönemin kirli devleti yüzünden koskoca bir milletin nasıl da karalandığı anlaşılır. Türkiye uluslar arası arenada saygınlığını kazanır. Gerçek bir hukuk devleti ve ileri demokrasiyi tesis etmek konusundaki arzusunda samimi olduğu anlaşılır. Güneydoğu bölgesinin gözden çıkarılmadığı anlaşılır. Yani, faili meçhuller döneminin gerçek suçlularını; dikkat tetikçilerini demek istemiyorum; o ellere silah ve "öldür emri" verenlerden söz ediyorum. İşte o gerçek suçlular ortaya çıkarıp yargılamadan, o dönemin pislikleri temizlenmeden üçüncü sınıf bir demokrasi ve güçlülerin hukukunun hüküm sürdüğü bir üçüncü dünya ülkesi olduğumuz sıfatından arınamayız...

Bu sürecin gizli kahramanı Özer Uçuran Çiller midir, o bu sürecin neresinde?

Çileli/Çillerli Yıllarım diye kitap yazmıştım. Orada işaret ettiğim gibi işin bir yerlerinde olduğu görülüyor. Mehmet Eymür ve Ayhan Çarkın'ın ifadeleri kitabımda anlattıklarımı doğruluyor... Ama işin neresinde sorusuna net cevap veremem...

Neden, resmi hiçbir sıfatı olmadığı halde bu ekibin kurulması neden ona öneriliyor mesela?

Ekibin kurulması ona önerilmiyor, ekibin kurulmasını o öneriyor. Tabii ki buradaki akıl hocaları çok önemli ama karşımızdaki adam da sıradan biri değil. Yani her önüne gelen tarafından kandırılacak bir çocuk değil. "Hadi gel devlet içinde yasal bir teşkilat kurup malı götürelim" diyenlere "ay ne güzeeell!" deyip kanacak kadar saf değil. Aksine müthiş zeki bir adam. Attığı her adım planlı. Verdiği her emrin sonunun nereye gideceğini bilecek kadar aklı başında. Bir yüksek inşaat mühendisi... Hayatı, kendi kitaplarında da itiraf ettiği gibi elin taşıyla elin kuşunu vurarak geçmiş biri...

Tansu Çiller neresinde?

Dönemin, elinde öldürülecek Kürt asıllı işadamları listesiyle gezen Başbakan'ı olarak neresinde olması gerekiyorsa orasında... Güzelliği, iktisat profesörü ve kadın oluşu, iyi bir vitrin süs olarak ortaya atılacak özellikleriyle Başbakan yapımlı, eşine hayran ve tabii ki âşık; devlet ve milletin nasıl birer kurum olduğunu bilmeyen; her olaya "iktisadi bir olgu" olarak bakan ve iktisadın sadece "para, kur ve faiz" olduğunu zanneden; liberal felsefenin ne olduğundan bihaber bir akademisyen... Türkiye'nin başında hiç örtü olmayan Benazir Butto'su... Kocası da haliyle Asaf Ali Zerdari... Ya da şöyle söyleyeyim; muhafazakâr ve köylü tabanına sahip bir partinin kökten laik anlayışa sahip genel başkanı...





12 yıl önce