|

3 milyon dolar bütçeyle 30 milyon dolarlık ihtişam

Norveçli bağımsız yapımcı-yönetmen André Ovredal'ın eşten dosttan toplanmış düşük bir bütçe ve hatır gönülle rol alan amatör oyuncular eşliğinde çektiği 'Troll Avcısı', yüz milyonlarca dolarlık Amerikan filmlerine meydan okuyan 'ev yapımı' göz kamaştırıcı özel efektleriyle, Avrupa'nın 2010 yılında bilim-kurgu türündeki en dikkat çekici çıkışı oldu. Alabildiğine mütevazı yapım koşullarına rağmen ortaya koyduğu yüksek kaliteyle Hollywood profesyonellerini şoke eden film, daha şimdiden fantastik sinemanın modern klasikleri arasına girmeyi başarmış durumda!

Ali Murat Güven
00:00 - 28/05/2011 Cumartesi
Güncelleme: 12:37 - 29/05/2011 Pazar
Yeni Şafak
3 milyon dolar bütçeyle 30 milyon dolarlık ihtişam
3 milyon dolar bütçeyle 30 milyon dolarlık ihtişam
alimuratg@yahoo.com

TROLL AVI / TROLLJEGEREN
Yapım Yılı ve Ülkesi:
2010, Norveç yapımı
Ödülleri:
2011 yılı ABD-Newport Beach Film Festivali / “Film Yapımında Üstün Teknik Başarı” Ödülü
Türü ve Süresi:
Bilim-kurgu / 90 dakika
Gösterim Formatı:
35 mm standart sinema filmi
Perdedeki Resim Oranı:
2.35:1
(Genişperde-Widescreen)
Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
5
Yönetmen:
André Ovredal
Senarist:
André Ovredal
Görüntü Yönetmeni:
Hallvard Braein
Kurgucu:
Per-Erik Eriksen
Kostüm Tasarımcısı:
Stina Lunde
Saç ve Makyaj Tasarımcısı:
Sarah Helen Adolfsen
Oyuncular:
Otto Jespersen (Troll Avcısı), Hans Morten Hansen (Finn), Tomas Alf Larsen (Kalle), Johanna Morck (Johanna), Glenn Erland Tosterud (Thomas), Knut Naerum, Robert Stoltenberg
İthalatçı Şirket:
Medyavizyon Film
Dağıtıcı Şirket:
Medyavizyon Film
İçerik Uyarıları:
Bir çok sahnesinde bilim-kurgu/fantazi filmlerine özgü ürkütücü ses ve görüntü efektleri içerdiğinden dolayı, ilköğretim çağındaki izleyiciler için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET
(Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşından daha büyük olması şartıyla)
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * *

* * *

FİLMİN KONUSU:
Bir grup Norveçli sinema okulu öğrencisi, ülkenin kutup bölgesine daha yakın olan, bundan dolayı da dört mevsim buz kesen kuzey taşrasında, bölge sakinlerinin yaşadıkları vahşi ayı saldırılarına ilişkin bir belgesel film çekmek üzere yola çıkarlar. Ancak, yolculukları sırasında tanıştıkları gizemli bir avcı ve yaşadıkları bazı ürkütücü olaylar sonucunda, o bölgede ayılardan çok daha tehlikeli bir düşmanın olduğunu fark ederler. Bu düşman da ülkenin halk söylencelerinde yüzlerce yıldır varlığını sürdüren
“troll”
adlı dev yaratıklardır. Kahramanlarımız, vaktiyle okul kitaplarında hakkında masallar oldukları trollerle karşılaştıklarında, bu vahşi canlıların yalnızca birer efsaneden ibaret olmadığını en korkunç tecrübeler eşliğinde öğreneceklerdir.

* * *

Hiç beklenmedik ülkelerden çıkıp gelen böylesi sürprizlerle dolu filmleri izleyince, insanın
“Bilgisayar bazlı üç boyutlu animasyon teknolojisini bulanlardan Allah razı olsun”
diyesi geliyor doğrusu… Gerçekten de Hollywood'un
“gösterişli film üretme”
noktasında neredeyse bir yüzyıla yaklaşan mutlak egemenliğini sona erdirdi
“CGI”
(computer generated image) teknolojisi… Artık, anlatacak güzel bir hikâyesi ve hızlı çalışan bir bilgisayarı olan, yanı sıra bunu başarıyla kullanacak bilgi ve yetenekle de donanmış her genç sinemacı adayı, öyle binlerce kişilik figüran ordularına, dev dekorlar ve ayrıntılı maketler hazırlayacak sanat yönetimi gruplarına, birbirleriyle cömertçe çarpıştırılacak, havaya uçurulacak, suya batırılacak, yere çakılacak uçaklara, helikoptere, gemilere ya da otomobillere sahip olmaksızın, bilgisayar ekranında hayâllerinin ürettiği her türlü özel efekti gerçeğe dönüştürebiliyor. Dediğim gibi, bunun için gerekli olan tek şey, üzerinde gerçeğe çok yakın modellemeler yapabilecek kadar uzmanlaşılmış bir grafik tasarım bilgisi ve yoğun görüntü işleme sürecini rahatça taşıyabilecek kapasitede bir kaç bilgisayar…
“Troll Avcısı”
, son yıllarda benzer türden başka örnekleriyle de karşılaştığımız
“düşük bütçeli büyük film”
konseptinin şimdilik en ileri düzeydeki örneğini oluşturmakta… Norveçli bağımsız sinemacı
André Ovredal
'ın oradan buradan borç bularak ve büyük bölümü amatörlerden oluşan dar bir oyuncu kadrosu eşliğinde çektiği bu yapım, görücüye çıktığı ülkelerde daha şimdiden kült bir gösteriye dönüşmeyi başardı. Genç sanatçının, ülkesi başta olmak üzere, İskandinav coğrafyasının folklöründeki en popüler mitolojik kahramanlar olarak bilinen
“troll”
adlı ürkütücü devleri hikâyesinin odak noktasına oturtan çalışması, bu delidolu varlıkları
George Lucas
ve
James Cameron
gibi fantastik sinema gurularını hasetlerinden çatlatacak bir görsel yetkinlik içinde beyazperdeye taşımayı başarıyor.
Ovredal
'in, bazılarını kendisinin, diğer bir kısmını da sektörden arkadaşlarının tasarlayıp ürettiği o inanılmaz gerçeklikteki troll görüntülerini izlerken, hele de bütün bu temâşânın topu topu
3 milyon dolara
bitirildiğini öğrendiğinde, insan
“O hâlde, benzer türden filmlere 200-300 milyon dolar para döken Hollywood'un yarattığı fark tam olarak nerede?”
diye düşünmeden edemiyor.

ANİMASYON İCAT EDİLDİ, MERTLİK GERİ GELDİ!

Tam da halk söylencelerinden söz etmişken, sözün burasında bizdeki ünlü bir deyişi hatırlatmakta yarar var. Bilirsiniz, Anadolu'nun eskileri
“Tüfek icat etti, mertlik bozuldu”
demişler. Fakat, bu söz bilgisayar bazlı animasyon görüntü teknolojisi söz konusu olunca tam tersi bir anlam kazanarak,
“Üç boyutlu modelleme icat oldu, sinemada kodamanların hükümdarlığı çökerek beyazperdeye gerçek adalet geldi”
şeklinde daha hayırlı bir yöne doğru kaymış durumda… Söz konusu teknoloji öylesine mahir ki
George Lucas
'ın dünyaca ünlü özel efekt tasarım şirketi
Endustrial Light and Magic
'de, uzay boşluğunda inandırıcı bir gemi ya da gökdelenler arasında ilerlerken onları yerle bir eden kocaman bir canavarın tasarımı gerektiğinde burnundan kıl aldırmayan animasyon ustalarının bugüne kadarki bütün havalarını söndürmüş durumda… Özellikle son 5-6 yıldır,
Urugay
'dan
Çin
'e,
Norveç
'ten
Rusya
'ya kadar, sinema denilince ilk anda akla gelmeyen bir sürü ülkeden -bazıları kısa film formatında olmak üzere- akıl almaz görsel cambazlıklar izleme fırsatı bulduk. Bunların ezici bir bölümü de cep harçlığı sayılabilecek bütçelerle yapılmış bağımsız filmlerdi. Hayâl gücü açısından yeterince yaratıcı bir beyin ve yanında da teklemeyen bir bilgisayar,
1894
yılında icat edilen ticarî sinemaya belki de tarihinde ilk kez gerçek anlamda bir eşitlik getirmiş durumda… Artık
“iyi film”
yapmak, daha da önemlisi yaptığınız filmi dünya çapında lanse edebilmek için mutlaka
California
yakınlarında doğup büyümüş ya da bir biçimde gençlik yıllarında göçmen kartı kazanıp
ABD
'ye kapağı atmış biri olmanız gerekmiyor. Yeterince başarılı bir çalışmanın ta oralardaki film dağıtım baronlarının da ilgisini çekebilmesi için, çoğu kez
Youtube
'a yüklenmesi bile yeterli gelmekte…
Nitekim, Güney Afrikalı yönetmen
Neill Blomkamp
'ın
2009
yılında küresel ölçekte büyük sükse yapan ilk uzun metrajlı filmi
“Yasak Bölge”
(District 9), kendisinin
2006
'da bir ön eskiz olarak evinde ürettiği, ardından da video paylaşım sitelerine yükleyerek meraklılarla paylaştığı
“Johannesburg'ta Yaşamak”
(Alive in Joburg) adlı topu topu
6
dakikalık bir kısa filmden doğmuştu. O film,
“Yüzüklerin Efendisi”
üçlemesi ve
“King Kong”
gibi bütçenin feriştahına sahip filmlerin yönetmeni
Peter Jackson
tarafından keşfedilince, gencecik
Blomkamp
da bundan çok daha iyisini çekebileceği
30 milyon dolarlık
yeni bir kaynağa kavuşuverdi ve böylelikle fantastik sinema
“Yasak Bölge”
gibi tamamen özgün bir başyapıt kazandı. İnternetin kıtaları aşan sınırsız erişim gücü sayesinde, Hollywood patronlarının benzer türdeki keşifleriyle sektöre katılan daha bir sürü üçüncü dünya ülkesi sinemacısı olduğunu da altını çizerek belirtmek gerek…
“Troll Avcısı”
, her ne kadar beyazperdede sıklıkla görmeye alışmadığımız bir ülkenin arka fonunda geçiyor ve pek de bilinmedik bir mitolojik mahlûğun çevresinde dönüyor olsa da bu kategorideki filmlerden beklenen görsel kaliteyi; merak, heyecan ve gerilim duygularını en üst düzeyde yaşatan gayet keyifli bir gösteri… Ticarî sinemada ön plana çıkmamış üçüncü dünya ülkelerinden gelen böylesi sürpriz yapımların izleyiciye yaşattığı yegâne sorun, Amerikan sinemasının insanlığın kolektif bilincine karşı yürüttüğü bir asırlık bombardımandan sonra, zihinlerin
Amerika merkezli olmayan
karakterler, mekânlar ve hikâyeler karşısında bir miktar yabancılık çekip afallaması… O barikatı aşmak için de azıcık sabır göstermek, entelektüel çaba sarfetmek ve beynimize kazınmış olan
“John”
,
“David”
ve
“William”
ları, artık hepimizin ezbere bildiği
New York
caddelerinin adlarını bir güzel resetleyip, kendimizi bu son örnekte olduğu gibi
“Johansen”
,
“Petersen”
,
“Olsen”
gibi Avrupa kökenli alternatif adlara ve mekânlara alıştırmayı başarmamız gerekiyor. Alışkanlıklarımızın doğurduğu bu geçici zorlanma hâli dışında, emin olun ki
3 milyon dolar
bütçeli
“Troll Avcısı”
nın, fantastik filmler ustası
Roland Emmerich
'in
1998
yılında
130 milyon dolar
gibi devâsâ bir bütçe ve birbirinden popüler Hollywood yıldızlarının katılımıyla çektiği
“Godzilla”
dan ne gösteriş, ne de heyecan açısından hiç bir eksiği yok. Aksine, bir sürü fazlası var!
“Troll Avcısı”
, Avrupa, Afrika ve Asya kökenli pek çok bağımsız yapımın başına geldiği gibi, ülkemizde çok az kopyayla gösterime girdi. Yakın çevrenizdeki bir sinemada yakalarsanız ve hele de sinema üzerine eğitim gören bir öğrenciyseniz, beyazperdede gerektiğinde azıcık parayla ne kadar etkili işler yapılabileceği gerçeğine kendi gözlerinizle tanık olmak için mutlaka izleyin.

* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!
13 yıl önce