|

Bir Hollywood tahriki!

Son yılların en tartışmalı yapımlarından biri olan 'Noah/ Nuh: Büyük Tufan', bu hafta vizyona girdi. Görsel sahneleriyle dikkat çeken film, tutarsız senaryosu ve klişe bakış açısıyla 3 büyük dinin ortaya koyduğu tufan gerçeğini Hollywood popülizmine kurban ediyor

.
00:00 - 4/04/2014 Cuma
Güncelleme: 23:59 - 3/04/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Bir Hollywood tahriki!
Bir Hollywood tahriki!

Pi, Bir Rüya İçin Ağıt ve Siyah Kuğu filmleriyle tanınan yönetmen Darren Aronofsky'nin tartışmalara neden olan son filmi 'Noah/Nuh: Büyük Tufan' ülkemizde dün gösterime girdi. Geçtiğimiz haftalarda ABD'de gösterime giren ve gişe rekorları kıran film hem İslam dünyasından hem de Vatikan'dan tepki gördü. Pek çok İslam ülkesinde gösterimine izin verilmeyen film üç semavi dinin ortaya koyduğu Nuh Tufanı gerçeğini özensiz bir dille seyirciye aktarıyor. Başarılı görsel sahneleriyle dikkat çeken film, tutarsız senaryosu ve klişe bakış açısıyla meselesini Hollywood popülizmine kurban ediyor. Filmin başrollerini Russell Crowe, Emma Watson, Logan Lerman ve Jennifer Connely paylaşıyor.

Film, en genel ifadesiyle Hollywood'un dine bakışını özetleyen çağdaş bir popülizm örneği. Vahiy süreci olarak yansıtılan tuhaf, anlaşılmaz rüya sahneleri ile Hollywood'un klasik kahramanlık tavırları harmanlanarak ortaya ilginç bir prototip çıkarılmış. Yaptıkları vahiy mi, kahramanlık gösterisi mi, belli olmayan Nuh karakteri, filmin ilk yarısında az ama öz konuşan bir bilge tavrında. Ancak ikinci yarıya geldiğimizde, gözünü hırs bürümüş bir aile reisi ile karşı karşıya kalıyoruz. Çevresindekilere emir yağdıran kızgın adam, kutsal metinlerde aktarıldığının aksine, insanları acımasızca ölüme terk ederken, bunu kendisine gelen vahiy üzerine yaptığını söylüyor.

ELÇİ DEĞİL ÖLÜM MAKİNESİ

Bu acımasız tavrını filmin sonuna kadar devam ettiren Nuh, gemide doğuran gelininin yeni doğmuş ikizlerini Allah'ı hoşnut etme adına öldürmeye çalışıyor. Kutsal kitaplar ve semavi dinlerin ortak inanışına göre, kendisine inananları karaya çıkaran Nuh Peygamber, bu filmde adeta aksi bir çabanın içerisinde görülüyor. İkizlerin masum birer çocuk olduğunu söyleyen karısı ve çocukları, onları öldürmemesi için Nuh'a yalvarıyor. 'Benden bunu yapmam' istendi türünden cevapları, seyirciyi güçlü argümanlarla konuşan karısı ve çocuklarının tarafına çekerek, pasif ve tutarsız tavırlarıyla Nuh'un haksız olduğu düşüncesine götürüyor.

AYRINTILAR TUTARSIZLIKLA DOLU

Filmin dikkat çeken noktalarından biri de, hiçbir amaca hizmet etmeyen bir takım gereksiz karakter ve ayrıntılar... Yalnızca filmin savaş sahnelerinde işe yarayan Gözcüler adlı garip yaratıklar kadar, düşman olarak yansıtılan insanların tasviri de hayli ilginç. Öyle ki Nuh'un bir peygamber, çevresindekilerin de vahye muhatap olan insanlar olduklarını söylemek neredeyse imkânsız. Hollywood'un Ortaçağ anlayışıyla resmedilen bu insanlar, adeta birbirini yemeye çalışan birer canavar olarak tanıtılmış. Böyle olunca da, tufan başladığında, Nuh peygamber bu canavarların (!) hiç birini gemiye almayarak, ilahi kudret adına onları cezalandırmış.

VAHİYDEN ESER YOK

Bütün semavi dinlerin üzerinde ittifak ettiği, çoğu ayrıntıları yüzyıllar boyu bugüne kadar korunarak gelebilmiş bir konunun, üstelik Darren Aronofsky gibi bir yönetmen eliyle bu denli özensiz yapılması, hayli dikkat çekici. Filmde Nuh'un vahyi insanlara duyurma çabası, bu uğurda katlandığı büyük acılar, gemi yapım sürecinde kendisiyle alay edilmesi, tufan esnasında oğlunun kendisine asi gelerek boğulması ve daha pek çok önemli ayrıntıdan eser yok. Aksine, Nuh'un babasının böğürtlen sevgisi, yolda karşılaştıkları küçük bir kız ve ona bağlı olaylar, Nuh'un aile için basit sorunları, üzüm ezerek sularıyla kendinden geçmesi (!) ve popülizm ürünü bir takım anlamsız, misyonsuz sahneler bu üç semavi dinin gerçek olduğunda ittifak ettiği bu kadim hikayenin görkemli bir yapıma dönüşmesine imkan vermemiş.


10 yıl önce