|

Vampir de olsa, arkadaş arkadaştır

İsveçli yönetmen Tomas Alfredson'un, ülkesinin popüler yazarlarından John Ajvide Lindqvist'in satış rekorları kırmış bir romanından beyazperdeye uyarladığı "Gir Kanıma", geçtiğimiz yıl uluslararası arenada en fazla ses getiren Hollywood dışı yapım olarak 50'yi aşkın ödül kazandı ve gösterildiği bütün ülkelerde de büyük bir beğeniyle karşılandı.

Ali Murat Güven
00:00 - 16/01/2010 Cumartesi
Güncelleme: 23:40 - 9/01/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Vampir de olsa,  arkadaş arkadaştır
Vampir de olsa, arkadaş arkadaştır

GİR KANIMA / Låt Den Rätte Komma In
(Uluslararası Dağıtım Adı
: Let the Right One In)

Yapım Yılı ve Ülkesi
: 2008, İsveç yapımı

Türü ve Süresi
: Korku-gerilim / 115 dakika

Yönetmen
: Tomas Alfredson

Senarist
: (Kendi romanından yaptığı uyarlamayla) John Ajvide Lindqvist

Görüntü Yönetmeni
: Hoyte Van Hoytema

Özgün Müzik Bestecisi
: Johan Söderqvist

Kurgucular
: Tomas Alfredson, Dino Jonsäter

Yapım Tasarımcısı
: Eva Norén

Sanat Yönetmeni
: Josef Hamid-Norén

Oyuncular
: Kåre Hedebrant (Oskar), Lina Leandersson (Eli), Per Ragnar (Håkan), Henrik Dahl (Erik), Karin Bergquist (Yvonne), Peter Carlberg (Lacke), Ika Nord (Virginia), Mikael Rahm (Jocke)

İthalatçı Şirket
: Bir Film

Dağıtıcı Şirket
: Tiglon Film

İçerik Uyarıları
: Kanlı şiddet sahneleri, yanı sıra da kısa bir çıplaklık ve kaba dil içerdiğinden dolayı, 18 yaşından küçük izleyiciler ve bu tür temalardan hoşlanmayanlar için uygun bir film değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı
:

* * *


1982, İsveç'in başkenti Stockholm… Küçük Oskar'ın hayatı, kendi yaşlarındaki Eli'nin mahalleye taşınmasıyla birlikte değişir. Soğuktan pek etkilenmeyen bu beyaz yüzlü ve gizemli komşusuyla kahramanımız arasında güçlü bir arkadaşlık bağı oluşacaktır. Fakat, Eli'nin gelişiyle eş zamanlı olarak çevrede cinayetler işlenmeye başlanır; kısa süre sonra da Oskar yeni kız arkadaşının karanlık dünyalara ait bir yaratık olduğunu öğrenir. Eli, en az 200 yıldır 12 yaşında takılıp kalmış bir vampirdir ve "kan"a yönelik o geleneksel içgüdüsüyle bölge halkına dehşet saçmaktadır. Fakat, Oskar için arkadaşlığı, bu ürkütücü gerçeği öğrendiği zaman kalbinde oluşan korkudan çok daha önemlidir.

KORKU-GERİLİM MOTİFLERİYLE BEZENMİŞ BİR ROMANS

İçerdiği bütün o kanlı vahşet sahnelerine ve ürkütücü özel efektlere karşın, adı Türkçeye "Gir Kanıma" olarak çevrilen bu filmi ve ona kaynaklık eden best-seller romanı düz bir mantıkla "korku-gerilim" türüne dahil etmek çok da isabetli değil aslında… İsveçli yazar John Ajvide Lindqvist'in ilk kez 2004 yılında piyasaya sürülen bu eseri, "Draculyen" edebiyat geleneğinin (bu uydurma terim bana ait!) izini sürerek bütün temel kural ve şablonlarıyla dört dörtlük bir vampir öyküsü anlatmak yerine, vampirizmi insanoğlunun karanlık yüzünü simgeleyen güçlü bir metafor olarak kullanıyor.

Lindqvist'in kitabının odak noktası bir "çocukluk aşkı"… Okulda da evinde de alabildiğine mutsuz olan 12 yaşındaki Oskar'ın, günlerden bir gün, ailesinin oturduğu işçi sınıfı semti Blackeberg'e taşınan bu soluk benizli kızla birlikte gözünün ve gönlünün açıldığına tanık oluyoruz. İlk anda nedenini çözemediği bazı gizemli tavırlar sergileyen akranı Eli, çok geçmeden, bu küçük adamın loş ve gri renkli hayatının ışığına dönüşüyor. Hattâ, daha doğru bir nitelemeyle gökkuşağına… Öyle ki kopkoyu bir yalnızlık içinde kıvranırken bulduğu bu oyun (ve gönül) arkadaşının, aslında yüzlerce yıldır kapana kıstırdığı kurbanlarının kanını emen bir vampir olduğunu öğrenmek bile Oskar'ın ona karşı ilgisinde herhangi bir sapmaya yol açmıyor. Aksine, sevenlere özgü bir refleksle, onu gitgide yaklaşan tehlikelerden korumak için de canını dişine takıyor kahramanımız…

Vampir öykülerinin son yılda gerek edebiyat, gerekse sinemada nasıl da süratle yükselen bir değere dönüştüğünü hepimiz yakından gözlemliyoruz. İçinde güzel bir kadın, yakışıklı bir erkek ve iyi ambalajlanmış bir vampirlik illeti olan hemen her kitap ya da film, en iddialı rakiplerine bile boyun eğdirerek ardarda okunma/izlenme rekorları kırıyor. Böylesi kültür ürünlerinin en coşkulu tüketicileri ise "teenage" dönemindeki çocuklar ve gençler… Genç kuşaktaki bu vampirlik sevdasının nedenlerini ve olası tehlikeli sonuçlarını kısa süre önce yine bu sayfada yayımlanan bir köşe yazımda uzun uzadıya ele almıştım. Dileyenler o yazıyı internet arşivimizden bulup okuyabilirler. O yüzden, meselenin psikolojik-sosyolojik boyutuna tekrar girmek yer israfı olacaktır. Ancak şunu da dürüstçe ifade etmek gerekir ki 1968-Stockholm doğumlu Lindqvist'in romanı, gerek ele aldığı insanlık meseleleri ve bunları anlatırken kullandığı çarpıcı metaforlar, gerekse usta işi karakter ve ortam tasvirleriyle Amerikan kökenli yeni vampir edebiyatının o bildik örneklerinden edebî açıdan iki-üç gömlek daha üstün bir eser…

SENARYOYU DA KENDİSİ UYARLADI

Öte yandan, yönetmen Tomas Alfredson'un, piyasaya sürüldüğü tarihten itibaren büyük ilgi gören ve bir düzine dolayında dile çevrilen bu zor eseri böylesine büyük bir yetkinlikle beyazperdeye aktarabilmiş olmasının sırrı ise senaryoyu yine romanın yazarına bırakmış olmasında gizli… Kendisi de romanının kahramanları gibi Stockholm'un Blackeberg semtinde doğup büyüyen Lindqvist, öyküsünü sinema uyarlaması için başkalarının ellerine teslim etmek yerine yönetmenle kafa kafaya vererek kendi işini kendi görmüş. Bu da romanda var olan pek çok psikolojik öğenin filme aynen aktarılmasını sağlamış.

Şu sıralarda "Gir Kanıma"nın yönetmen Matt Reeves eliyle Amerikan malı bir yeniden çevrimi yapılıyor. Ancak, her özgün malzemeyi özünden uzaklaştırıp alabildiğine poplaştıran Hollywood yapımcılarının, Alfredson-Lindqvist ikilisinin beyazperdede kurdukları bu soğuk ve kasvetli dünyayı yeniden oluşturmakta aynı düzeyde başarılı olmaları bana göre oldukça uzak bir ihtimal. Dahası, bu kadar başarılı bir özgün film varken bir "remake"in gerekliliği bile başlıbaşına tartışmaya açık bir konu. Öyle ki, Hollywood işi uyarlamanın yürütücüleri Lindqvist'te romanın sinema haklarını öderken ondan ilk istekleri "öykünün adını kısaltması" olmuş. Çünkü, yapımcılara göre "Let the Right One In" (Bırak Haklı Olan İçeri Girsin) aşırı uzun bir isimmiş ve bu yüzden de hem romanın hem de filmin Amerikan edisyonu "Let Me In" (Bırak İçeri Gireyim) şeklinde değiştirilmiş!

Ancak, Amerikan sinemasının nicedir fena hâlde konu sıkıntısı çektiği herkesin mâlûmu… Endüstri, bir biçimde ilerlemek ve her yıl -öyle ya da böyle- iki bin dolayında film üretmek zorunda olduğu için, Amerikalılar üçüncü dünyada buldukları bütün cevherlere gözü kapalı saldırıp yüksek telif bedellerini bayıla bayıla ödüyorlar.

İsveç, adı artık bir efsaneye dönüşen Ingmar Bergman haricinde, kendi adıma sinemasını çok da yakından tanıdığım bir ülke değil. Festivallerde ve tek tük ticarî gösterimlerde görücüye çıkan sınırlı sayıda örnek haricinde, genç kuşak İsveç sineması hakkında çok da net bir fikrim yoktu. "Gir Kanıma", yılın 9 ayı karlarla kaplı bu diyarın, aynen iklimi gibi soğuk, yavaş hareket eden ve mümkün olduğunca az konuşan, ancak bütün bu sessizlikte derin bir bilgelik de yakalamayı başarmış ilginç sinemasını yakından tanımak isteyenler için ideal bir fırsat…

Çocuklarıyla birlikte sinemaya gitmeyi planlayanlara değil, yalnızca erişkin sinefillere tavsiye edilir.



14 yıl önce