|
Merkez’in faiz kararı, beklentiler ve bir öneri

Geçtiğimiz perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu nisan ayı toplantısında faiz kararını açıkladı. Karar, beklentilerle paralel bir şekilde geldi ve Kurul, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %50 seviyesinde sabit tuttu.

Beklentilerle paralel gelen bu kararın ardından gözler karar metnine çevrildi. PPK’nın vurguladığı en önemli konu şu: aylık enflasyonun ana eğiliminde bir zayıflama var ama gerçekleşme halen öngörülenden daha yüksek. Diğer yandan yurtiçi talepteki direnç sürüyor. Hizmet enflasyonundaki “yüksek seyir” ise PPK’nın üzerinde durduğu bir başka önemli husus.

Karar metninde yapılabilecek bir diğer husus da PPK üyelerinin mevcut sıkılaştırmanın yeterli olduğuna dair değerlendirmesi ve geçtiğimiz aylar boyunca yapılan sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin bir süre gözlemlenecek olması. Ayrıca PPK üyeleri yılbaşındaki ücret artışlarının etkisinin enflasyona yansıdığı konusunda hemfikir. Zira bu ayki karar metninden ücret artışlarının etkisine ilişkin evvelki metinde olan cümle çıkarılmış.

Son olarak; piyasaların bu ayki karar metninde de en çok dikkat ettiği ifade ise “enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşunun sıkılaştırılacağı”. Böylelikle PPK üyeleri eğer gerekirse yine faiz artışı yapabileceklerini bir kez daha ifade etmiş oluyorlar.

Piyasa beklentileri çerçevesinde gelen bu kararın ardından şimdi sıra enflasyon beklentilerindeki seyirde. Yine geçtiğimiz günlerde açıklanan Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre; katılımcılar bu yıl sonu TÜFE beklentilerini %44,19’dan %44,16’ya düşürmüş durumda. Çok sınırlı bu düşüş rakamsal olarak önemli olmasa da algısal olarak önem arz ediyor. Çünkü katılımcıların beklentilerinin aşağı yönlü olmaya başlaması enflasyon beklentilerinin çıpalanması açısından önemli. Ancak bunun bir trende dönüşüp dönüşmediğini gözlemlemek için önümüzdeki aylardaki anket sonuçlarını yakında takip etmek gerekiyor.

Elbette sıkılaştırma programının bazı yan etkileri de var. Özellikle hali hazırdaki kredi faizi seviyeleri reel sektör açısından zorlayıcı olmaya başladı. Bu noktada seçici kredi uygulamaları ile üretim, yatırım ve istihdam alanına yönlendirmeye çalışılan kredilerin artık erişimden daha ziyade maliyet tarafı daha belirleyici olmaya başladı.

Kur tarafındaki gelişmelere baktığımızda da artık maliye ve gümrük politikaları ile biraz daha korumacı bir strateji uygulanmasının zamanı gelmiş görünüyor. Yerli üretimin alternatifi olan ithal ürünlere yönelik kısıtlayıcı adım ve vergi düzenlemelerinin hayata geçirilmesi konusu gündeme getirilebilir. Yerli üretimin ithal ürünlere karşı korunması konusundaki ihtiyaç bu ay itibariyle çok daha belirgin hale geldi.

“Korumacılık” ifadesi sizleri korkutmasın. Elbette Türkiye dışa açık bir ekonomi ancak Batı ülkelerinde de uygulanan yerli sanayiciyi koruyacak politika düzenlemelerini hayata geçirmek içinde bulunduğumuz dönemde giderek elzem hale geliyor.

#Ekonomi
#faiz
#Merkez Bankası
11 gün önce
Merkez’in faiz kararı, beklentiler ve bir öneri
Bu ‘krizden’ iletişim boyutunda AK Parti kârlı çıkar
İbn Teymiye tasavvufa karşı mıydı?
AK Parti için çıkış yolu
Güle güle Sayın Başbakanım, Hoşgeldiniz!..
Korku zamanı