|
Rupert Murdoch’lar üretmeyen bir demokrasi!

7 Ocak Paris saldırısının ardından, Türkiye’den bazı muhalifler, “Müslümanlar yine terör eylemi yaptı, bunu siz de kınamalısınız” derken, hatta telinleri yeterli görmeyip “daha yüksek sesle ve ama’sız” diye bastırırken; Başbakan Davutoğlu Paris’e gitme kararı aldı. Bu kez de, “Davutoğlu, Netanyahu ile nasıl yan yana gelir, bu manzara tarihe nasıl kaydolacak” söylemine sığındılar. Oysa, alaycılığın konforu, içinde debelendikleri ikiyüzlülüğü örtmeye kifayet etmiyor. Zira, tarih sadece Türkiye Cumhuriyeti hükümetine çalışmıyor; Filistin’de ölen bebekleri, ancak o bebekler konusunda hassasiyet sahibi olanları gözden düşürme ihtimali çıktığında hatırlayanları da yazıyor.

Elbette, kiminle birlikte yürümüş olursa olsun, Davutoğlu’nun, halkı Müslüman olan bir ülkenin Başbakanı olarak terörle İslam’ın eşitlenemeyeceği mesajının canlı tezahürü olarak o yürüyüşte olması gerekiyordu, oldu.

Self-oryantalistler, mümkünse –en azından bu konuda- susmalı.

Öte yandan sahiden de o kortejde bir tuhaflık yok değildi. Daha geçtiğimiz yaz, çocuk-kadın demeden binlerce masum-silahsız insanı –kare kare hafızamıza kazıyacak şekilde- katleden Netanyahu da teröre karşı oradaydı; Netanyahu’nun “terörist” saydığı ülkenin her yıl katliama uğrayan, her yıl toprakları bir parça daha gasp edilen halkının lideri Mahmut Abbas da... Türkiye gibi yıllarca terör eylemlerine maruz kalmış ama o teröre şiddetle değil müzakere yoluyla mukabele etmeyi tercih etmiş bir ülkenin Başbakanı Davutoğlu da oradaydı; ülkesindeki Türk göçmenlerin evleri kundaklanırken, insanlar sırf farklı bir ırka mensup diye cinayetlere kurban giderken, yönettiği ülkenin şehirlerine yayılmış ırkçılığı böylesi üst düzey bir tavırla kınamak aklına gelmemiş olan Merkel de...

Terör yapan da teröre karşı yürüyüşteydi yani, terör eylemine maruz kalan da...

Yanlış mı öğrendik biz her şeyi? Dünyayı ateşe vermek pahasına mıydı demokrasi, yoksa dünyada şiddet olmasın, barış, özgürlük, eşitlik, kardeşlik hüküm sürsün diye mi icat edilmişti? ABD’nin 11 Eylül’e verdiği tepki, sadece milyonlarca Iraklının canına mal olmadı anlayacağınız; hem batılı değerlerimiz diye övünen hem de o değerleri, içinde masum insanları öldürme gibi üniteleri de bulunan bir şiddet paketiyle savunmayı mübah görebilen bir ırkçı tipolojisi yarattı. Sorsanız, büyük ihtimalle eşitliğe inandığını iddia edecek, Batılı değerlerin ne mükemmel şeyler olduğuna dair size uzun uzun diskur çekebilecek Rupert Murdoch’lar da, demokrasi tarlalarında böyle böyle yetişti.

Aslında bu simgesel şiddet, 11 Eylül’le başlamadı, Bush’un “haçlı seferi” ifadesi ve Müslümanlara karşı seferberlik startını verdiği topyekün saldırıyla görünür oldu.

Paris saldırısına gelince, Hollande’ın yıkıcı olmayan tavrı, teröre sadece terör deme basiretini göstermiş oluşu elbette takdire şayan, gelgelelim bu saldırının Fransa’nın bağımsızlığını henüz 1962 yılında kazanmış bir eski sömürge olan Cezayir kökenli vatandaşlardan gelmiş olması da anlamlı bir veri. Bırakın ülkelerin sömürülmesini, şehirlerinin kaosa teslim edilmesini, vatandaşlarının tavuk öldürür gibi kolaylıkla canının alınmasını; derin aşağılanma duygusu bile bazı insanları insanlıktan çıkarabilir. İnanan Müslümanlar için elbette hem kendi peygamberleri, hem de aslında tüm peygamberler saygıyı hak eder. Ama, sürekli marjinalleştirilmek, gerici, yoz, medeniyetsiz olarak telakki edilmek, sürekli üstesinden gelinmesi gereken bir problem; boyun eğdirilmesi lüzum eden bir alt tür muamelesi görmek, yeri gelir peygamber sevgisini bile araçsallaştırabilir.

Terör terördür ve elbette hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamaz; ama terörün bir sonuç olduğunu biliyor ve nedenlerini sorgulamak gerektiğine inanıyorsak; yüzyıllardan akıp gelen aşağılanma ve adaletsizlik duygusunun da hesaba katılması gerekiyor sanırım.

Çare şiddetle ve ırkçılıkla varolan değil, şiddete ve ırkçılığa karşı olan demokraside; her iki taraf için de...

#Paris
#Davutoğlu
#Netanyahu
#Rupert Murdoch
9 yıl önce
Rupert Murdoch’lar üretmeyen bir demokrasi!
Öncü kuşak ve medeniyet tasavvuru yolculuğumuz’un II. Anadolu Seferi (1)
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü