|
Her şey hızla eskiyor

Çoluk çocuğa karıştıktan sonra anlar insan zamanın nasıl hızlı geçtiğini.

Ondan önce bitmek tükenmek bilmeyen bir ağırlıkla canından bezdiren şey, sonrasında yetişilmez bir süratte ilerler.

O feci sıcak Ankara yazlarıyla geçti gençliğim. Kahvede bir arkadaş bulurum umuduyla çıktığım yokuş ya da ne işe yarayacağı şüpheli bir Kızılay yolculuğu can sıkıntısını geçirmeye yetmezdi çoğu zaman.

Tek bir dersin bir hafta gibi geldiği öğrencilik yılları, neredeyse zorunlu gidilen bir küçük esnaf yanındaki çıraklıkta geçmeyen dakikalar...

O yaş için katlanılması imkânsız misafirlikler hatta mecburi bayram gezmeleri...

Ömrümün ilk yirmi yılı herhalde bugünkü tempoyla ölçülürse aslında bir asır sürmüştür.

Sonra evlilik sonra ilk çocuk... ardından artık yetişilmez bir hayatın içinde sürükleniş...

Fizikte görecelilik kavramının zaman eksenli olması tesadüf değil.

Türkiye son yıllarda yeniden çocuk sahibi, hayat memat mücadelesinde bir ülkeden farksız.

Gündemleri, manşetleri, son dakikaları bir sonrakini artık hatırlatmayacak hızda akıp gidiyor.

Kobani nedeniyle yaşanan olaylar ara ara kendini hatırlatsa da ne kadar uzakta şimdi.

Ya da 17/25 Aralık Darbe girişimi sadece bir yıl önce yaşanmıştı denilebilir mi?

Paris’te öldürülen üç kadın eğer son Paris saldırıları olmasa bu kadar kolay hatırlanır mıydı?

Kanal 24 yayın hayatına kendi planına uygun bir hazırlık yaparken Hrant Dink cinayeti nedeniyle erken girmiştik o zaman.

Oysa, Hrant Dink öldürüleli yarım yüzyıl geçmiş gibi.

Her şey hızla eskiyor... unutuluyor.

Sonra yeniden hatırlatacak şeyler oluyor.

Dağlıca, Çukurca Baskınları küllenirken yenileri tazeliyor bütün acıları.

Onca yıl sonra Dink Cinayeti soruşturmasında yeni ipuçları yeni sanıklar yeni tanıklar çıkıyor tekrar.

Çözüm Süreci her şeye rağmen yolunda ilerlerken yeni saldırılar, kazalar, muammalar oluyor.

Yol kenarına bomba atıyor biri komiser üç polis meselâ.

Selahattin Demirtaş bu kadar yıllık siyaseti gazeteci olarak takip etmeme rağmen benim için hâlâ anlaşılır ya da anlamlandırılabilir şeyler söylememeye devam ediyor. Kendisi de kendisindeki bu değişimin sebebini açıklamadığı için seyretmeye devam ediyoruz nereye varacak acaba diye...

Paralel Yapı’yla mücadele devlet kararı haline dönüşürken bu meseleyi bir devlet ciddiyetiyle ele alanların sayısı sanıldığından az çıkınca insan şaşırıyor aslında. Sonra o da unutuluyor.

Ta ki yeni bir kumpasın delilleri ya da en azından izleri çıkana, “buradayım işte” diye kafasını uzatana kadar.

Dört partinin ortaklaşa komisyonunda Anayasa değişikliği umudu kaybolalı o komisyonun kurulmasından da öncelerde yaşandı bitti sanki.

Şimdi yeni bir seçim var ve yeniden Anayasa değişikliği hedeflerini gündemimize alacağız.

Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sürüyor.

Ankara’da yatsı ezanı okunmaya başladı.

Yarın meselâ öğle okunurken bile hatırlamayacağız bu sesi...

Öyle ki, yazıya tarih atarken 20 Ocak’a geldiğimizi bile hayretle fark ettim.

Kışın sert geçtiği zamanlardayız.

Dünyanın politik olarak sert bir kışa gireceği ve yazın daha da ısınacağı belli şimdiden.

O yüzden bugün ne tartışıyorsak yarın hatırlamakta zorluk çekeceğiz; her biri kendini hatırlatmak için meşrebine uygun olarak bombalar veya kumpaslar aracılığıyla boy gösterecek.

Hem uluslar arası hem bölgesel sorunlar derinleşerek yaklaşacak belli ki.

Hafızası zayıf bir millet olduk çoktandır.

Bu sürat işimizi iyice zorlaştırıyor.

Üstüne üstlük bir de çok yoruyor.

Biz unutacağız evet ama sorunlar kendini hatırlatmaya devam edecek.

Her şey eskiyecek evet ama görünen o ki daha bir müddet çoğuyla yaşamaya devam edeceğiz.

#Kobani
#Paris
#Hrant Dink
9 yıl önce
Her şey hızla eskiyor
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon