|
İn’e inmek...

Çok bahsedildi çok yazılıp çizildi.

Hala da yazılıyor, konuşuluyor.

Son olarak eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un İn isimli kitabıyla bir kere daha gündemde.

Bu kadar karmaşanın, iç meselenin, uluslar arası olayın ortasında güncelliğini ve hatta yakıcılığını koruyor.

Başlık bile söylemiştir neyden bahsettiğimi: Paralel Yapı...

Sabri Uzun, Kanal 24’te yayınlanacak röportaj için büroya geldiğinde çekim öncesi ve sonrası arkadaşlarla yaptığı sohbette büyük ilgi gören kitabında aslında ana resmin çok azını anlattığı izlenimi verdi.

O asıl büyük resim, anladığımız kadarıyla tahminlerimiz üzerinde çarpıcı ve korkutucu.

Daha önce görülmemiş bir örgütlenme modeli ve çalışma biçimine sahip bir ağdan bahsediliyor.

Rakamlar tahminlerin çok üzerinde.

Arşivleme sistemleri herhalde tarihte bu topraklarda görülmemiş bir koca dosya ordusu.

Yetkili, ilgili, önemli her kim varsa bir dosyası var.

Bu dosyalar sadece bireylerle ilgili değil örgüt, kurum, kuruluş, sivil toplum kuruluşlarının tamamını kapsıyor.

En vurucu yanı da dosyalar birbirinden bağımsız olduğu kadar kendi aralarında bağlantıları da arşivlenmiş not edilmiş vaziyette.

Ve tabii ki en endişe edilen, en can sıkan, en kızılan şey: bu arşiv sadece kendilerinde değil... Aynı zamanda yurt dışındaki kontaklarında, bağlantılarında, ortaklarında...

O yüzden “milli” bir yapı olarak görmek imkansız.

Dini bir yapı mı?

Buna verilen cevap da çarpıcı: Evet. Ama kendi anladıkları anlamda. Pozitif bilimlerle dini birleştiren yeni bir sentez.

Batı’da çok sayıda benzeri olan bir akımın farklı bir versiyonu anlaşılan.

Bu kadar büyük bir ağ nasıl olup da bu kadar geç ortaya çıkıyor?

Çünkü uzun süre kimse böyle bir şey yaptıklarını fark etmiyor.

Ortak amaçlar değerler mücadele içinde yan yana olduğunuzu sanıyorsunuz ama sonra şanslıysanız erken şanssızsanız büyük darbe girişimleri başlayınca fark ediyorsunuz ki görünenin dışında bir şey var.

Tek bir yere bağlı belki yüzlerce hücresel yapı var. Birbirinden bağımsız davranan, her makam ve kuruma paralel yeni hat çekmiş devasa bir ağ...

En çok örgütlenilen yerler emniyet, yargı ve mülkiye alanları olunca doğrudan sisteme müdahale edebilecek bir güce dönüşüyor.

Tesadüf bu ya, geçtiğimiz hafta üst düzey bir bürokratla karşılaşınca konu buraya, bu mücadeleye geldiğinde onun söyledikleriyle nasıl örtüştü Uzun’un kitabı ve anlattıkları.

O bürokrat da “Birikimin, arşivin, tecrübenin, devletin imkanlarıyla oluşturduğu insan kaynağının büyük bölümünü kendilerine kullandıkları; kendilerinde biriktirdikleri için tasfiyelerinin aynı zamanda böyle bir boşluk doğurması da kaçınılmaz” demişti.

Sadece yaptıkları iş ve yaptıkları an değil, geleceğe ilişkin de bir kayıp oluşturuyorlar, oluşturdular böylece.

Öyle acımasız ve gözü kara bir ele geçirme operasyonları uygulanınca ister istemez mesela dokuz yüz kişilik bir birimde neredeyse sekiz yüz ellisi birden aynı yere bağlı insanlardan oluşuyor. Yani bunu tasfiye etmek istediğinizde o birimde devletin yıllardır kendilerine yatırım yaptığı, yetiştirdiği insanların yüzde doksanından fazlasını gözden çıkarmak zorundasınız.

Başka da yolu yok.

Çünkü Paralel Yapı’nın temel davranış motivasyonu kendilerine özgü bir bağlılık.

Bunu değiştirmek mümkün olmadığına, zaten bugüne kadarki davranışlarından açıklamalarından da anlaşıldığı gibi hiç niyetleri de olmadığına göre tasfiye etmekten başka yol yok.

Etmezseniz ne olur?

Çok basit:

Sabri Uzun’un kitabındaki içeriğin belki yüzde birini yazan bir Hanefi Avcı’nın başına gelenlere ve gelmeye devam edenlere bakın.

Sonra Sabri Uzun’un İn kitabının içeriğine ve hayatına özgürce, korkmadan devam edebilmesine...

Aradaki fark, Paralel Yapı’nın Türkiye’ye el koyma gücüyle bu gücün elinden alınması arasındaki farktır.

Şimdi bu örneği, bu benzetmeyi, bu karşılaştırmayı on binlerle çarpın...

Belki neyle karşı karşıya olduğumuzu ve neyi atlattığımızı ancak anlarız.

#Sabri Uzun
#Paralel Yapı
#Kanal 24
9 yıl önce
İn’e inmek...
Metaterör…
Mavramoloz"u çalan kılıfını hazırlar(!)
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi