|

Alevilerin siyasi temsilcileri Bahçeli ve Uzan mı olacak?

Alevileri temsil eden vakıf ve dernekler 22 Temmuz'da CHP, MHP, GP ve HYP'yi oy vermek için adres gösterdi. Oysa 22 Temmuz sadece Türkiye için değil Aleviler için de demokrasi sınavıdır.

Murat Aksoy
00:00 - 19/07/2007 Perşembe
Güncelleme: 10:17 - 19/07/2007 Perşembe
Yeni Şafak
Alevilerin siyasi temsilcileri Bahçeli ve Uzan mı
Alevilerin siyasi temsilcileri Bahçeli ve Uzan mı

eçimlere birkaç gün kaldı. Gelenek olduğu üzere “Alevi oyları” yeniden gündeme geldi. Birkaç gün önce Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan bazı Alevi kurumlar adına açıklama yaparak; 22 Temmuz seçimlerinin bundan önceki seçimlerden farklı olduğunu belirterek “başta CHP olmak üzere MHP, Genç Parti ve Sayın Yaşar Nuri Öztürk'ün başında bulunduğu Halkın Yükselişi Partisi'ni” oy verebilecekleri kriterlere uygun partiler olarak sunuyor. Ardından; “Bu partilerde bizi tatmin etmese bile seçim bildirgelerinde Alevi yurttaşların ihtiyaçlarının, inanç bazındaki ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin önemsenmeyecek düzeyde değil ama önemsenebilecek ama bizi de tatmin etmeyen düzeyde yaklaşımlarının yer aldıklarını görüyoruz” diyerek 22 Temmuz için Alevilere tavsiyelerde bulundu.

ALEVİLERİ HOMOJEN Mİ?

Açıklamanın genelinde ve özel olarak da üstte alıntı yaptığım cümleler Alevileri temsil ettiğini düşünen kurumların kafalarının ne kadar karışık olduğunu gösteriyor. Sayın Doğan'ın açıklaması da dahil olmak üzere bu yöndeki açıklamalar i) “Alevi oyları” olarak sabit bir kitle olduğu ve ii) bunların homojen bir grup olduğu yönündeki iki varsayıma dayanıyor ki, ikisinin de ne kadar anlamlı olduğu tartışılır.

Sayın Doğan'ın açıklamasında ifade ettiği birkaç temel noktayı açalım şimdi. Açıklamada; “... 4.5 yıllık iktidar döneminde Türkiye'de laik cumhuriyetin tüm değerlerinin tartışmaya açıldığı ve yeniden cumhuriyeti inşa edelim şeklindeki bir tezin halkta yarattığı tedirginlikle bu seçime gidili-yor” diyerek adrese davet çıkarıyor; “Laik cumhuriyetin tüm değerlerinin tartışmaya açılması karşısında birinci öncelik laik cumhuriyetin yaşatılmasını sağlayacak siyasal partiler ve buna angaje olacak hangileri ise onlara doğru oylarımızı yöneltmemiz istikametinde ister istemez gelişiyor, gelişmelidir.” Yukarıda adres gösterilen partileri tanımlarken de; “Geriye kalan siyasi partilere baktığınız zaman yani laik cumhuriyeti savunan inanç özgürlüğünü Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Antlaşması'nda ifade edildiği gibi, savunulduğu gibi kendi Anayasamız'ın 10. 14. ve 24. maddelerinde ifade ve savunulduğu gibi anlayan siyasi partiler Alevi yurttaşların oy verebilecekleri partilerdir, diye düşünüyorum” açıklaması fazlasıyla sorunlu.

Sayın Doğan'ın laik cumhuriyet tehlikede diyerek ifade ettiği durum, şu varsayıma dayanıyor. Aleviler cumhuriyet ile birlikte Osmanlı dönemine oranla tek parti döneminde kısmen itibar gördüler. Ancak bu itibar hiçbir zaman Aleviliğin kültürel kimlik olarak kamusal alanda ifade edilmesine yol açmamıştır ve bu hiçbir zaman Alevi kurumları tarafından sorgulanmamıştır. Bu anlamda Alevileri temsil ettiğini söyleyen kurumların siyaseten durdukları pozisyon pragmatizm/ oportünizm eksenidir. Bu durum açıktır ki, sadece Aleviler açısından değil, devlet açısından da aynı idi. Ancak açıktır ki, bu ikili algı içinde devletin gücü daha ağır bastığından; her dönemde devlet yönlendirici oldu. Devlet açısından başta cumhuriyetin ilk dönemi olmak üzere Alevilerin siyaseten yüklendikleri tek misyon, yeni seçkinci siyasi geleneğin meşruiyetine hizmet eden bir kimlik ve toplumsal bir kesim olmaları oldu. Bu yönlendiriciliğin açık bir kanıtı Alevilerin kültürel bir kimlik olarak hiçbir zaman kamusal alanda var olamamasıdır.

1980'lerin sonlarında cemevilerinin varlığına ve yapımına gösterilen ilgi ve teşvik, yine her sene yapılan ancak bazı dönemlerde Türk İslamı motifine ihtiyaç duyulduğunda devletin en yüksek mercilerinin katılımı ile gündeme gelen Hacı Bektaş-ı Veli anma etkinlikleri özel olarak incelendiğinde çoğunlukla devlet eksenli konjonktürel taraf kazanma adımlarından başka bir şey değildir.

Bu şekilde devletle kurulmuş olan göbek bağı, büyük ölçüde Alevileri kitlesel kimliksel olarak devlete bağladı ve özerkleşmesinin önünde engel olarak durdu. Bu Alevilerin devletten bağımsız aktör olarak hareket edememesine yol açtı. Bu ilişki bir başka açıdan da her iki taraf için anlamlıydı. Aleviler için bu ilişki, büyük ölçüde devlet tarafından korunma ve kollanma olarak algılanırken, devlet açısından “laiklik” eksenli tartışma ve çatışmalarda sahaya sürülen kimlik düzeyinde dengeleyici sübap olarak işlev gördü. Bu anlamda Aleviler bizatihi devletin kamusal alanda vaz ettiği “laik yaşam tarzına” sahip olmadıkları ve bunu yaşamadıkları halde, bu kimliğin hem taşıyıcısı hem de savunucusu oldular.

Sayın Doğan'ın bir anlamda korku ile ifade ettiği bu durum ve oy verilmesi için zikrettiği partilerin içinden geçtiğimiz süreçte izledikleri siyasete baktığımızda kendini daha açık ifade etmektedir. Ve bütün denklem AK Parti karşıtlığı üzerine kurulmuş ve devletçi söylemin saf ifadesidir. Bu yüzden genel olarak Aleviler tarafından önlerinde tartışmaları ve konuşmaları gereken iki önemli konu vardır. Bunlar laiklik ve siyasettir. Sırayla gidersek; “laikliğin” sadece din devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak açıklanması ve meşrulaştırılması, bugünün dünyasında laikliği açıklamaya yetmez. Çünkü laiklik, devletin toplumsal düzlemde var olan inanç/sızların kamusal alanda bir arada yaşatılabilmesi sorunudur. Bu ise tüm taraflara eşit uzakta olan “hakem devlet” anlayışını zorunlu kılar. Bu açıdan Alevilerin büyük bir kısmının İslami ve sağ partileri eleştirirken verdikleri örnekler, yani tarikatların çeşitli partileri desteklemesi, adam kayırmacılık vs, bugün Alevi cemaatlerinin uzak olmadığı pratiklerdir. Gelinen bu noktada, “cemevleri CHP'nin ya da bir başkasının arka bahçesidir” eleştirisine, Alevi cemaatlerinin teorik itirazı çok anlamlı olmaz.

İkinci nokta ise siyaset. Alevilerin bugüne kadar geleneksel anlamda CHP ile kurmuş oldukları karşılıklı pragmatik ilişkiyi sorgulanmalıdır. Bunun anlamı başta cumhuriyet geleneği ile şekillenen ve Alevilerin kendilerini konumladıkları pozisyonun sorgulanmasıdır. Yani Alevilerin kendilerine sırf Alevi oldukları için atfettikleri olumlu nosyonların kritiğinin yapılmasıdır. Bunun başında kendilerine atfettikleri “ilericilik”, “laikliğin teminatı” ve “çağdaş” olduklarına dair özgüvendir.

22 TEMMUZ SEÇİMLERİNDE ALEVİLERİN TERCİHLERİ

Bu açıdan seçimler birkaç gün kala Sayın Doğan'ın yapmış olduğu açıklamanın ne laiklik açısından ne de siyaset açısından hiçbir özeleştiri içermeden salt ideolojik kaygılarla CHP'yi, MHP'yi, GP'yi ve HYP'yi adres göstermesinin bir gerekçesi yoktur. Kendi ifadeleriyle 22 Temmuz'u “Cumhuriyetin temellerinin bugünkü iktidar dönemlerinde 4.5 yıl süre ile sarsıldığını ve önemli yaralar aldığına inanıldığının Türkiye'sinde, bu seçim tabii ki sonuçları itibarıyla hem siyasal sistemin bundan sonraki kaderinin tayin edilmesi seçimi haline dönüşüyor, hem de Türkiye'de laik cumhuriyetin bundan böyle kesintisiz olarak 84 yıl devam ettiği gibi devam edip etmeyeceğinin de bir testini oluşturacaktır diye düşünüyorum” şeklindeki açıklaması, devlet içinde aynı kaygıya AK Parti karşıtı kampa destek olmakta ve ideolojik olarak da otoriter bir zihniyete mahkum olmaktadır.

Şüphesiz 4,5 yıllık AK Parti hükümet döneminin Alevilerin hak ve özgürlükleri açısından iç açıcı olmadığı açık ve bu konuda Alevilerin başta zorunlu din eğitimi olmak üzere, cemevlerinin yasal statüsünün tartışılması gibi hak ve talepleri daha fazla kamusallaştırmaları zorunludur. Ancak bunun devletle aynı dili konuşan pozisyonla gerçekleşmesi mümkün değildir.

22 Temmuz seçimi laik cumhuriyetin tehlikede olup olmadığının değil, daha çok özgürlük ve demokrasi isteyip istememenin tercihidir. Toplumsal düzeyde devlet karşısında özgürlük alanının genişlemesi yönünde tavır alması gereken Aleviler, bu seçimde ideolojik olarak beklendiği gibi CHP'yle birlikte MHP, GP ve HYP'ye oy vermeye davet edildiler. Bu satırların yazarının ne kadar ikna gücü olabilir bilmiyorum ama Aleviler için hâlâ bir şans var ve o şans eleştirel olarak kendilerine bakmaları ve siyaseten demokrasi, temel hak ve özgürlükler yönünde seçim yapmalarıdır. Ancak bu tercih HYP, GP olmadığı kadar MHP ve CHP hiç değildir.

17 yıl önce