|

Anayasa nasıl meşru olur?

Yargıtay Başkanı iki partinin yaptığı bir anayasanın meşruiyetinin kısa sürede tartışılır olacağını söylemiş. Anayasanın meşruiyet temeli dayandığı çoğunluk kadar, hatta ondan daha önemlisi dayandığı özgürlükçü ruhla bağlantılıdır. Asıl tüm partilerin mutabakatı adına özgürlükçü bir felsefeden ödün vermiş bir anayasanın meşruiyeti tartışmalı olacaktır. Türkiye''de ilk defa siviller eliyle bir anayasa yapılacak olmasını da elbette ki önemseyebiliriz. Bu da anayasanın meşruiyet açığını azaltmak açısından önemlidir.

Nazım Maviş
00:00 - 5/05/2013 Pazar
Güncelleme: 18:59 - 4/05/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Anayasa nasıl meşru olur?
Anayasa nasıl meşru olur?

Yargıtay Başkanı iki partinin yaptığı bir anayasanın meşruiyetinin kısa sürede tartışılır olacağını söylemiş. Anayasanın meşruiyet temeli dayandığı çoğunluk kadar, hatta ondan daha önemlisi dayandığı özgürlükçü ruhla bağlantılıdır. Asıl tüm partilerin mutabakatı adına özgürlükçü bir felsefeden ödün vermiş bir anayasanın meşruiyeti tartışmalı olacaktır. Bu açıdan anayasanın kaç parti tarafından değil hangi felsefeye dayanılarak yapıldığı önemlidir.

NEDEN YENİ ANAYASA

Türkiye''yi yeni bir anayasa yapma zorunluluğu ile karşı karşıya getiren temel dinamik devletle toplum arasında oluşmuş mutabakat sorununun artık taşınılamaz bir boyut kazanmış oluşu ve toplumun dinamik unsurlarının devletin birey ve toplum üzerinde tesis ettiği vesayet iklimini zayıflatacak bir güç kazanmış olmasıdır.

Cumhuriyeti kuran elitlerin otoriter modernleşme tercihinin doğal sonucu olarak Türkiye''de devletle toplumun karşıtlığına dayalı bir kriz yaşanmaktadır. Bugünlerde barış süreci, yeni anayasa, demokratikleşme, başkanlık sistemi gibi bir dizi hayati önemi haiz tartışmanın yaşanıyor oluşu bu krizi aşmaya dönük güçlü bir iradenin göstergesi olarak algılanmalıdır. Ancak devlet-toplum karşıtlığı temelinde oluşmuş bu krizin aşılmasında kalıcı çözüm şüphesiz yeni bir anayasanın yapılması ile sağlanabilecektir. Anayasalar toplumun hem kendi arasında ve hem de devletle oluşturduğu mutabakat metinleridir. Anayasacılığın ruhu da bireyin hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak şekilde devletin sınırlandırılmasını esas alır.

DEVLETİ KORUYAN ANAYASALAR

Oysa ki Türkiye''de anayasalar 1924'' ten bu yana bireyin hak ve özgürlüklerini güvenceye alacak şekilde devleti sınırlandıran metinler olmanın ötesinde devletin birey ve toplum üzerindeki otoritesini bir ideoloji çerçevesinde tesis edip toplumu devlet karşısında savunmasız kılmanın araçları olmuştur. Bu açıdan 82 Anayasası devlet karşısında bireyin nasıl savunmasız bırakıldığının en somut belgesidir.

1982 Anayasası''nın bütününe egemen olan ruh ve felsefe taşıdığı otoriter ve vesayetçi öz ile devletle birey ve devletin kurumları arasındaki mutabakatı ciddi şekilde yaralamıştır. 82 Anayasası''nın temel özelliği devlet odaklı oluşudur. Anayasacılığın ruhu bireyi devlete karşı korumak, devletin hukuk, insan hakları, bireysel özgürlükler, ilke ve kurallarla sınırlandırılması iken 82 Anayasası bireye karşı devleti korumaya almış ve bireyin hak ve özgürlüklerini sınırlandırmıştır. Bir diğer özelliği ise temel hak ve özgürlükleri daraltan, ödevle bağlayan, istisnalarla adeta kullanılamaz hale getiren yasakçı yapısıdır. Tüm bunların dayanağı da Anayasanın Başlangıç Hükümleri''nde ifadesini bulan ve aslında 82 Anayasası''nın bütününe egemen olan ideolojik özdür. Bu anayasa millete bir zihniyet dayatmakta, millet için en iyi olanı dikte etmek suretiyle farklı iyi hayat tercihlerinin tümünü gayri meşru görmektedir. Ayrıca yine anayasanın tümüne egemen olan etnik vurgu bu anayasayı milliyetçi bir felsefe zeminine oturtmaktadır. Oluşturduğu vesayet düzenekleri ile de 82 Anayasası ideolojik tercihini topluma ve tüm kurumlara dayatmaktadır.

ORTAK YAŞAM BELGESİ

Anayasalar farklı kesimlerin birlikte yaşamalarının ortak belgesidir. Devletle birey arasındaki ilişkileri özgürlük ve haklar temelinde düzenleyen toplumsal mutabakat metinleridir. 1982 Anayasası yukarıda saydığımız niteliklerinin doğal sonucu olarak toplumsal mutabakatı bozmuş ve farklılıklarla bir arada yaşama iradesini ciddi biçimde yaralamıştır. Bu anayasaya hâkim olan ideolojik, devletçi, yasakçı, etnik, vesayetçi ve otoriter ruh kısmi değişikliklerle değiştirilemeyecektir. Anayasalar sadece yazılı metinler, kural ve ilkeler bütünü değil bir zihniyetin göstergeleridir. 82 Anayasası sadece taşıdığı bu otoriter ve vesayetçi öz ile değil aynı zamanda yapım süreçleri itibari ile de dayandığı sayısal çoğunluğa rağmen meşruiyetten yoksundur.

Anayasaların meşruiyeti içeriği kadar yapım süreçlerinin demokratik oluşu ile de ilgilidir. Türkiye''de anayasa yapım süreçleri bu açıdan da anayasaları meşruiyet temelinden uzaklaştırmıştır. Millet anayasa yapabilecek erginlikte görülmediği ve kendi kendine bırakıldığında modernleşmeci elitlerin yönelimlerinin dışına çıkacağı endişesi Türkiye''de anayasa yapım süreçlerini milletin dışına taşımış ve anayasalar ya asker dipçiği ya da AB dayatmaları sonucu yapılmıştır. Dolayısıyla Türkiye''de anayasalar hem yapım süreci ve hem de muhteva bakımından sürekli bir meşruiyet eksikliği içinde olmuştur.

Türkiye artık toplum ile devlet arasında oluşmuş bu karşıtlığa dayalı krizi aşmak zorundadır. Bu krizi aşmanın yolu bir an evvel yeni anayasayı yapmaktan geçiyor.

Anayasayı yeni yapacak şey yeni yazılmış olması değildir. Yeni bir ruhla yazılmış olmasıdır. Bu açıdan CHP ve MHP''nin görmek istemediği 82 Anayasası''nda devletle toplum arasında yaşanan derin krize kaynaklık eden ruhun korunması durumunda anayasanın yeni yazılmış olmasının onu yeni yapmayacağıdır. Yine hem CHP ve hem de MHP''nin görmek istemediği yeni anayasa talebi aslında CHP ve MHP''nin korumaya çalıştığı yaklaşımın değişmesi talebidir. Bu talep karşılanmadıkça anayasayı yeni yazmanın mantığı kalmamaktadır.

SİVİLLER YAPMALI

Türkiye''de ilk defa siviller eliyle bir anayasa yapılacak olmasını da elbette ki önemseyebiliriz. Bu da anayasanın meşruiyet açığını azaltmak açısından önemlidir. Ancak anayasaya içkin olan ruh sivilleşmedikçe sivillerin adeta ergin olduklarını kanıtlamak adına, anayasa yapmaları sanki sivil siyasetin güçlendiği görüntüsünü doğurabilir. Ancak Türkiye''de asıl sorun bedenlerin üniformalı olup olmadığı değil zihniyetlerin üniformalı olup olmadığıdır. Bu açıdan bütünüyle özgürlükçü bir yaklaşıma dayandırılamamış anayasa üniformalı zihinlerin ürünü olacaktır. Bu da anayasanın sivilleşmesine yetmez.

Hem CHP ve hem de MHP, Kemalist modernleşmeciliğin arkaik ruhunu yaşatmaya çalışarak aslında varolan krizi sürdürmeye çalışmaktadırlar. Devleti merkeze alan, ideolojik, otoriter, vesayetçi ve etnik temele dayalı bir anayasada ısrar etmek devletle toplum arasında örtülemez hale gelmiş savaşı sürdürmek demektir.

Korkularla, paranoyalarla büyük devlet olunmaz. Büyük devlet tehdit olarak gördüğü her türlü farklılığı demir yumruğu ile ezip sindiren değil, her türlü farklılığı birarada barış içinde yaşatmayı başarabilen devlettir. Ne CHP ve ne de MHP taşıdıkları bu nosyonla Türkiye''nin büyüme vizyonuna katkı veremezler. Katı bir devletçilik ve dine karşı konuşlanmış laiklikle, ötekileştirici, ayrıştırıcı milliyetçilik anlayışı ile ancak varolan kriz derinleştirilebilir.

CHP VE MHP''NİN SORUMLULUĞU

Yeni bir anayasa talebini doğuran saikler din ve vicdan özgürlüğü, yeni bir vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim ve ideolojisiz devlet talebidir. Dolayısıyla din ve vicdan özgürlüğünün kamil manada sağlanamadığı, eşitlik temeline dayalı bir anayasal vatandaşlık tanımının yapılamadığı, her alanda anadil kullanımının tam bir serbestiyet kazanamadığı ve Kemalizm''in resmi ideoloji olarak varlığını sürdürdüğü bir anayasa geri kalan tüm maddeleri yeni olsa da yeni olmayacaktır.

Millet tarihi bir fırsat yakalamıştır. Umarım CHP ve MHP yeni anayasayı engelleyerek milletin yakalamış olduğu bu fırsatın heba edilmesine sebep olmazlar.

11 yıl önce