|

Baykal demokrasi dışı tüm projelerde yer alabilir

Baykal'ın siyaseten temel sorunu halktan umudunu kesmiş olmasıdır. Sandıktan çıkamayacağını bildiği için, siyaset dışı yöntemlere prim veriyor. Ara dönemlerden medet umuyor. Tek hedefi 6 aylık da olsa başbakan olmak.

Murat Aksoy
00:00 - 7/07/2007 Cumartesi
Güncelleme: 01:28 - 7/07/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Baykal demokrasi dışı tüm projelerde yer alabilir
Baykal demokrasi dışı tüm projelerde yer alabilir

Ertuğrul Günay 1970'lerin CHP'sinde en genç il başkanı olarak siyasete girdi. 35 yılı aşkın süredir siyasette olmasına karşın sadece bir dönem milletvekilliği yaptı. Buna rağmen CHP'nin, solun yenilenmesi noktasında bütün tartışmalarda Ertuğrul Günay anılan, düşüncelerine önem verilen bir kanaat önderi olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de sol siyasi tartışma denince akla gelen ilk isimlerden birisi o. Ve kendi deyimiyle “20 yıldır milletvekili olmamasına rağmen siyaseten kanaat önderi olarak kalan” ender insanlardan biri. Günay şimdi AK Parti'de. AK Parti'ye geçmesine başta Baykal olmak üzere birçok insan tepki gösterdi.

Ertuğrul Günay'ı sol siyaset içinde bu kadar önemli kılan ne? Ertuğrul Günay bunu siyasette sürekli olarak halkın değerlerine yakın olmakla açıklıyor. AK Parti tercihini temelde “demokrasiye sahip çıkmak” olarak açıklayan Günay, önümüzdeki dönem de parti'nin ağır toplarından biri olacak görünüyor.

İstanbul 1. Bölge'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra 2. sırada. Ertuğrul Günay'la CHP'den kopuşunu, Baykal'ın liderliğini ve AK Parti tercihini ve sivil siyaset üzerine konuştuk.


CHP'den kopuş süreciniz ne zaman başladı? 1980 darbesinde kapatılan partilerin 1991'de yeniden açılma imkanı ortaya çıkınca, bunu yeni bir siyasi yapılanma için imkan saydık ve CHP'yi yeniden kurduk. Ben 1992-94 döneminde genel sekreterlik yaptım.

Neden CHP'yi yeniden kurdunuz?

CHP kökleri derinde olan bir parti. Hedefimiz kökleri derinde olan ama yüzü geleceğe bakan bir partiyi yeniden hayata geçirmekti. CHP'yi bu amaçla kurduk. Ve bu CHP'nin hâlâ yürürlükte olan programı bugünkü CHP'nin çok ilerisindedir.

Neler var bu programda?

Mesela yerel yönetim ve yerinden yönetimin güçlendirilmesi, Milli Güvenlik Kurulu'nun demokratik ülkelerdeki yapıya uygun hale getirilmesi. Bunu AK Parti bu dönemde gerçekleştirmiştir.

Bugün hiçbir parti programında olmayan netlikte Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması önerisi CHP'nin 1994 programında yer almaktadır. Eğitim konusundaki başlıkta YÖK'ün kaldırılacağı net biçimde yazar.

İSTİFA ETMEDİM TASFİYE EDİLDİM
Neden ayrıldınız?

O dönemde solda üç parti vardı. CHP dışında, iktidar ortağı olan SHP ve Ecevit çevresindeki DSP. Ben bu şekilde dağılmış bir solun başarılı olmayacağını düşündüm. Ve anlamlı birleşmenin Ecevit ile CHP adının bir araya gelmesi olduğunu ifade ettim. Baykal'ın hedefi ise SHP ile birleşmekti. Benim projem siyasi, Baykal'ınki ise bireysel bir çıkara dönük birleşme isteği idi.

Ecevit'le görüştünüz...

Evet, 1994 Temmuz'unda CHP Genel Sekreteri olarak Ecevit'e gittim ve birleşme projemi anlattım. Ecevit bu projeye sıcak baktı ve zamana ihtiyacı olduğunu ifade etti. Bu görüşme Baykal'ın hoşuna gitmedi. Bir hafta sonra Deniz Baykal Cumhuriyet Gazetesi'ne özel bir demeç vererek “Ecevit solu toparlayamaz” açıklamasında bulundu. Ecevit'le sonraki görüşmemizde gazeteyi önüme koydu ve “Siz iyi niyetlisiniz ama bu arkadaşları tanımazsınız, bu proje mümkün değil” dedi.

Sonra istifa mı ettiniz?

İstifa etmedim, ettirildim. Toplanan Parti Meclisi ve Baykal tüm MKYK üyelerini istifaya zorladı. Ve ben de düşürülmüş bir genel sekreter olmamak için istifa ettim.

CHP'den koparıldıktan sonraki seçimlerde başka partilerden de birlikte siyaset yapmak için teklifler gedi ama ben kabul etmedim. Yani ben milletvekili olmak için siyaset yapsaydım, bunu 1999 ve 2002 seçimlerinde de yapabilirdim.

Baykal neden sürekli tartışılıyor?

Şu bir gerçek, Baykal Türkiye'yi yönetemez. Kaldı ki geçmişteki Maliye ve Enerji Bakanlıkları dönemi de başarısızdır. Bunu Sayın İnönü de bir kurultayda söyledi. Ecevit de daha önce söyledi.

DEMOKRASİ İÇİN AK PARTİ'DEYİM
Baykal'ın siyasi hedefi ne?

Baykal'ın siyaseten temel sorunu halktan umudunu kesmiş olmasıdır. Artık sandıktan çıkamayacağını biliyor. Bu yüzden siyaset dışı yöntemlere prim veriyor, ara dönemlerden medet umuyor. Tek hedefi 6 aylık da başbakan olmak. Bunu çok önemsiyor, bunun tek isteği olduğunu söyleyebilirim.

AK Parti tercihiniz...

Öncelikle şunu ifade edeyim; ben bir siyasi partiden istifa ederek AK Parti'ye katılmadım. AK Parti'den birlikte siyaset yapma teklifi patinin kuruluş aşamasında yine geldi ama benim 2001 yılında CHP'deki başkanlık yarışına girmiş olmam vesilesi ile kabul etmem doğru olmazdı.

Ancak bugün, AK Parti tercihim, bir milletvekilli tercihi değil, bir demokrasi tercihidir. Bu seçimlerde demokrasiye karşı bir siyasi oyun oynanıyor. Buna yargı ve ordunun araç edilmeye çalışıldığı çok açık. Ben demokrasiden yana, halktan yana olduğum için AK Parti'deyim.

AK Parti'yi siyasi yelpazede nereye yerleştiriyorsunuz?

AK Parti, daha özgürlükçü, daha demokrat, daha sosyal adaletçi, daha katılımcı özellikleriyle diğer partilerle kıyasladığında daha solda tabii.

Başbakan Türkiye'de sağ, sol kavramlarının daraltıcı kalıplarını kırma ve geniş bir toplumsal mutabakata yaratma konusunda çok samimi. Ve siyaseti, sosyal adalet, demokrasi, haklar ve özgürlülerin genişletilmesi kapsamında bir bakışı desteklediğini ifade etti. Ben de bunların çoğuna katılıyorum. AK Parti'nin bu söylemi tüm Türkiye'yi kapsayan bir siyasete ve ülkeyi yönetmeye talip. Tabii bunu Başbakan'ın tüm toplumu kavrayacak bir dille sahipleniyor olması ki, bu çok önemli.

AK Parti'nin yüze 40 civarındaki oyu gerilim üretir mi?

Burada önemli nokta çatışmacı değil uzlaşmacı siyaseti tercihidir. Türkiye şeffaflaştıkça, katılımcı bir siyaset ve üretim yapısına geçtikçe değişecektir. Ve devletteki yapısal değişim ancak siyasetin değişmesiyle başlayacaktır. Siyaset şeffaf oldukça, devlet şeffaflaşır, siyasetteki dokunulmazlıklar azaldıkça, devletteki diğer dokunulmazlıklar da azalır. Ben Türkiye'nin bir değişimden geçtiğini ve bunun zaman yayıldıkça da sağlıklı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. AK Parti bu süreçte sadece bir ara dönem.


AK Parti'nin beyannamesi sorumluluk örneği

Seçim beyanamesinin temel yaklaşımı şu: Bir dönem daha hükümet olma şansımız yüksek. Bu yüzden yapamayacağımız vaatlar yerine, altında ezilmeyeceğimiz bir beyanname hazırlayalım dendi. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi esas hedef. Kısaca Türkiye'de ortalama insanın rahatsız olmayacağı bir dille yazılmış ve herkesi kucaklamayı hedefliyor.

Yeni Anayasa?

Anayasa'nın ilk koşulu uzlaşma. Uzlaşma temel haklar, özgürlükler ve sorumluluklar üçgeninde aranacak. Bundan önce temel alınan 'haklar' ve 'özgürlükler'di. Şimdi buna 'sorumluluk' da ekliyoruz. Bu hem vatandaşın hem de devletin sorumlulukları.

Başkanlık mı, parlamenter sistem mi?

Bu beyannamede başkanlık sistemi hiç anılmıyor ve parlamenter sistemin davemı savunuluyor.


Bugünün AK Parti'si 70'lerin CHP'si ile aynı

1970'lerin CHP'si ile 2000'lerin AK Parti'si benzer ama AK Parti daha şanslı. 1973 ve 1977'de CHP'nin elde ettiği başarılar ile AK Parti'nin 2002 başarısı ve 22 Temmuz'da elde etmesi beklenen başarısı benzerlik gösteriyor. Birkaç açıdan. İlki, 12 Mart sonrasında CHP hem demokrasi hem de sosyal adalet vurgusu ise 1973 de yüzde 30'lara, 1977'de ise yüzde 43'lere çıktı. AK parti de önce yüzde 34 aldı, şimdi ise yüzde 40'lar civarında oy alması muhtemel. Bu açıdan örtüşme var. İkinci olarak partilere yönelik suçlamalar konusunda var. O dönemde kominizm tehlikesi söz konusuydu ve CHP kominist algılanıp, suçlanıyordu. Şimdi de şeriat korkusu üretilmiş durumda ve AK Parti şeriatçı algılanıp, suçlanıyor.

Buda bir başka benzerlik. Üçüncü olarak oy tabanları benzer. CHP o dönemde dışlanmışlardan, yoksul halk kesimlerinden oy alıyordu, AK Parti de şimdi benzer tabandan oy alıyor. CHP'nin 1977 seçim bildirgesinin adı 'Ak Günlere' idi, AK Parti'nin 2007 seçim bildirgesinin adı 'Nice Ak Yıllara'. Yani bir söylem benzerliği de var. Bütün bu benzerliklere şimdiki koşullarla kıyasaladığımızda AK Parti'nin geleceğinin daha şanslı olduğunu görüyoruz. Dış politika, ekonomi... açısından bakıldığında Türkiye'nin potansiyeli daha fazla. Yeni dönemde AK Parti'den beklenen sosyal adalet, gelir dağılımını dengelemesi konularında yeni ve somut adımlar atması. Ki bu parti politika ve programında bu alanlara ilişkin projeler var.


17 yıl önce