|

Değişen istihbarat paradigması

ABD ve Japonya arasındaki güçlü askeri ilişkiler, Pasifik''teki mücadelenin kızışmasına yol açabilir. Diğer yandan, Ortadoğu''daki yeni dengeler diplomasi ve akılcı hamleler önemli olmakla birlikte, daha spesifik politika olarak, istihbarat savaşlarının etkileri dolayısıyla meydana gelecektir.

Mücahit Özdoğan
00:00 - 8/07/2014 Salı
Güncelleme: 22:39 - 7/07/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Değişen istihbarat paradigması
Değişen istihbarat paradigması

Küreselleşme, hayatımızın her alanını olağanca hızıyla etkilemeye ve değiştirmeye devam ediyor. Bu değişimin, istihbarat alanında da yeni dönüşümlere yol açtığı ve yol açacağı hem teoride hem de pratikte artık kabul edilen bir realite.

Teknolojik gelişmeleri de küreselleşme kavramı içerisinde değerlendirirsek, hızlı yaşam, hızlı yenilikler ve bunlardan doğan çok yönlülük istihbarat faaliyetini ve bu faaliyeti yürütenleri daha komplike olmaya zorlamaktadır.

Doğası itibariyle ''gizlilik esasına dayanan istihbarat örgütlerinin, açık kaynaklarla fazlasıyla meşgul olması'' oksimoronu, biraz da iletişim teknolojilerindeki gelişmelerden dolayı meydana gelmiştir. Bununla birlikte günümüzde istihbarat örgütlerini en çok zorlayan konu ise artık başarının, insanlara ulaşabildiğiniz noktada ölçülmesidir. Özellikle imaj yaratılması ve ''adınızın çıkması'' bir istihbarat örgütü için yabancı dursa da, çoğu istihbarat örgütünün operasyonları/faaliyetleri imaja ve insanların bilinçaltına oynamaktadır. Bu yüzden medyanın önemi giderek artmakta. Daha önce alışılmadık bir biçimde güvenlik bürokrasimizdeki yöneticiler hakkında yazılar çıkması bu yönüyle hiç şaşırtıcı değildi.

Güvenlik alanındaki tehditler nitelik itibariyle çeşitlenirken, küresel dünyada kamu kesiminin biraz daha sınırlanması, istihbarat örgütlerinin işinizi zorlaştırıyor. Bu yüzden kurumlara geniş yetki tanınması zorunluluk haline geliyor; çünkü, karmaşık tehditle mücadeleyi yine daha karmaşık ve daha komplike kurumlar yürütmelidir.

MEDYANIN ZORLAYICI GÜCÜ

Medyanın öneminin artması istihbarat dünyasına çok yönlü yansıyacaktır. Medya, devlet kurumlarını bir yandan şeffaflığa zorlarken diğer yandan tehditlerin ve uluslararası terör örgütlerinin –farkında ya da farkında olmadan- reklamını kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda kolay manipüle edici gücünden dolayı propaganda, ters manyel taktikleri ve ''false flag'' operasyonları, çekici hale gelmektedir. Sosyal medyadaki ajitasyon ve propaganda faaliyetlerinde veya teşebbüslerinde hızlı artış gözlemleniyor. CIA ve hatta ABD ordusunun terör örgütlerine sosyal medya aracılığıyla sızmaya çalışması bu konunun boyutu hakkında bize önemli ipuçları verebilir. Aynı zamanda medya, kamu diplomasisinin önemini artırmaktadır. Kamu diplomasisinde ana hedef, her zaman daha düşünsel olarak insanların bilinçaltı olmalıdır.

''Fabrikatör'' ve etki ajanları sayesinde algı operasyonları kolaylaşmakta. Günümüzde algıları yönetmek, karar alıcıların ve dolayısıyla istihbarat örgütlerinin meşguliyetlerinden biri haline gelmelidir. Bunun dışında ''Yeni dünya düzeni'' denilen şey biraz da algı yönetimidir.

İSTİHBARAT İÇİN YENİ DEĞİŞİMLER

Genelde işletmelerin kullandığı SWOT analizi tekniği, bazı hallerde istihbarat örgütleri için de ilgi çekici bir yöntem olabilir. İstihbarat örgütü dinamik, manevra kabiliyeti yüksek ve proaktif olmalıdır, bu yüzden aşırı bürokratik yapılanma ve memur zihniyeti, istihbarat kurumunu, şehir savaşının ortasında kalmış bir tankın durumuna düşürür ve bu, istihbarat örgütü için belli noktalarda aksamalara sebep olur. Asimetrik savaşların giderek artması, çok daha mikro önlemleri, mücadeleleri ve düşünce yapısını ön plana çıkarmaktadır. Terör örgütleri, küçük, hızlı ve dinamik yapılarını rasyonel taktiklerle birleştirerek çok daha tehlikeli bir konuma gelmektedir. Bu durumun bir ülke için yaratacağı en büyük sorun, o terör örgütünün halktan bir karşılık bulması noktasında olacaktır. Devletlerin bu tarz yapılarla mücadelesinde şu söz önemli: Tankla sinek avına çıkılmaz.

Sadece istihbarat alanında değil diğer tüm alanlarda bir yenilik yapılacaksa ilk öncelik, amaca yönelik olarak bir kültür oluşturulması endişesi olmalıdır. Ülkemizde yenilik anlamında siyasi ve bürokratik sahada, tabelalara aşırı anlam yüklenmesi sorunu var. Kültürel altyapı oluşturulmadan yeni yapısal düzenlemelere gitmek, yeni kurumlar oluşturmak istenilen hedefe ulaşmada ve verimlilik konusunda sıkıntılara yol açar.

İstihbarat kurumları için en önemli sorunlardan biri, taktik istihbarat ile stratejik istihbarat arasındaki dengenin kurulamamasıdır. Her güncel olayda ''istihbarat zaafı'' argümanın öne çıkması kurumları taktik istihbarata yönlendirmektedir. Bunun, kurumları daha minimalist ve daha pragmatik olmaya zorlaması doğal; fakat çevresindeki bölgeler, uzun dönemli planlara göre belirlenen bir ülke için uzun dönemli stratejiler fazlasıyla önemlidir.

Bir istihbarat kurumu hiçbir zaman tek bir alana ağırlık vermemelidir. Kurum, devletin önleyici refleksi olmakla beraber, devlete stratejik bir vizyon da katmalıdır; dış politikaya yardımcı olmasının yanında iç güvenlik zaaflarını önleyicidir. Küresel çapta yeni görevlerinden biri de, devletlerin nükleer gelişmeleri hakkında bilgi toplamaktır. Barışı sağlayıcı konumda bulunmak gibi görevleri de zamanla fazlalaşacaktır. İstihbarat, en geniş bilimsel çalışma sahalarından ve uygulama alanlarından birisi.

Bir ülkenin istihbarata karşı koyma faaliyetinin konusu olarak seçeceği ilk ülke; ekonomik, siyasi ve sosyal olarak çok fazla etkileşimi olduğu ülke olmalıdır. Çünkü o ülke için fazla etkileşimde olduğu bir ülkeye karşı örtülü faaliyet ve örtülü operasyon yürütmek diğerlerine göre daha kolaydır.

Dünyada her ülke, ulusal güvenlik politikalarında, gittikçe ''big brother''laşan, tehlikeli bir şekilde insanların gözünde makulleşen ve ''zaten engellemek imkansız o zaman meşru görelim'' mantığıyla yaklaşılmaya başlanan National Security Agency (NSA)''i değerlendirmek ve buna göre politikasını belirlemek zorundadır. Küreselleşme ve medya, gizliliği zorlaştırırken değerini artırmaktadır. İleri teknoloji ve her alanda yüksek istihbarat yeteneğine sahip bir küresel gücü bu konuda engellemek zor olsa bile mutlaka bu alanda milli yazılımlar geliştirilmelidir.

İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ VE ABD-AVRASYA MÜCADELESİ

Siber casusluk alanında ise, dünyadaki de facto gelişmelere uygun şekilde Çin ve A.B.D. mücadelesi, nicelik ve niteliksel anlamda genişlemeye ve kızışmaya devam edecek. Rusya''nın Kırım hamlesi, toprak kazanımına dayalı yayılmacı bir politikadır; bu yüzden, bir yandan yeni güvenlik paradigmalarına anti-tez oluştururken, diğer yandan da daha agresif bir Avrasya ittifakını gündeme getirebilir. Bu hegemonik savaşın ana aktörleri yine istihbarat örgütleri olacaktır; fakat bu sefer daha saldırgan olmak zorundalar.

Ekonomik savaş, küresel güçler açısından askeri alandan daha makul karşılanmaktadır. Bu noktada karşılıklı hamleler hem –istihbarat kurumları ana aktör olmak üzere- gizli hem de açık şekilde meydana gelecektir. Enerji kaynakları, ekonomik gelir boyutunun yanı sıra, ikili ilişkilerde, bölgesel ve küresel ölçekte her zaman stratejik bir koz olarak mücadele konularından biri olacaktır.

ABD ve Japonya arasındaki güçlü askeri ilişkiler, Pasifik''teki mücadelenin kızışmasına yol açabilir. Diğer yandan, Ortadoğu''daki yeni dengeler diplomasi ve akılcı hamleler önemli olmakla birlikte, daha spesifik politika olarak, istihbarat savaşlarının etkileri dolayısıyla meydana gelecektir. Özellikle İsrail –ABD''deki Yahudi lobileri de dahil olmak üzere –geçmişten beri çevre ülkelerdeki en küçük potansiyeli bile tehdit algılıyor. Bu konuya kısaca değinmek afaki olacaktır ama bu potansiyele karşılık İsrail''in karşı hamlesi ise, o ülkeye yönelik tek taraflı bir Proxy savaşı ve iç dizayn teşebbüsüdür. İsrail devleti ve istihbarat birimlerindeki sert tedbir ve operasyonel kültürün, insanları ''bölüm sonu canavarı'' konusunda endişelendirmesi son derece doğal.

''Savaş, tanımadığınız, eylemlerini görmeyeceğiniz, öğrenmek istemeyeceğiniz yöntemler kullananlar tarafından kazanılacak.''

10 yıl önce