|

Dershane meselesi yahut habbeyi kubbe yapmak

Bir öğretmen için en büyük mükâfat, gayretinin semeresini görmektir. Şu anki dershaneli sistemde çileyi çeken, öğrenciyi yetiştirenler okullardaki öğretmenler, meyvesini devşirenler ise dershanelerdir.

Emir Selçuk
00:00 - 14/12/2013 Cumartesi
Güncelleme: 20:12 - 13/12/2013 Cuma
Yeni Şafak
Dershane meselesi  yahut habbeyi kubbe yapmak
Dershane meselesi yahut habbeyi kubbe yapmak

Haftalarca zihin ve duygu dünyamız bombardımana maruz bırakıldı adeta. Sanki ticari bir sektör değil de, bir millet evlerine kapatılacak, sanki kalplerimize ve mabetlerimize kilit vurulacaktı. Habbeyi kubbe yapmak buna denir herhalde.

Eğitim-öğretim faaliyetinin; dershaneler dâhil birçok kademesinde görev yapan bir öğretmen olarak dershane gerçeğini, tamamen ''dershanelerdeki eğitim problemi'' olarak arz edeceğim. Tartışmalar maalesef siyasi bir çatışma üslûbu içinde cereyan ediyor, asıl konu olan ''dershane gerçeği'' üzerinde fazla durulmuyor. Tabii günün birinde şöyle tanıdık bir cümle duyarsak hiç şaşırmayalım: ''Maksat dershane değil kardeşim, sen hâlâ anlamadın mı?''

Ama dereyi görmeden paçaları sıvamayalım, henüz böyle bir laf duymadığımıza göre, buyurun dershaneye…

ÖNCE TESPİTLER

Dershaneler sınav odaklı eğitim sistemimizden türeyen parazitlerdir. Nasıl ki parazit, canlıya bağımlı olarak yaşayan, zamanla büyüyerek o canlıyı yok eden bir organizma ise, dershaneler de yıllardır eğitim sistemimize bağımlı asalak varlıklar olarak yaşamış ve onu neredeyse mahvetmiştir. Dershaneler, eğitim sistemimizin sakat çocuğudur, ama onu da bitirmiştir.

Dershanelerdeki eğitim sistemi, üniversite puanlarını yükseltmekte, üniversiteye girişi daha da zorlaştırmaktadır. Dershanelerde verilen eğitim, motivasyon ve test tekniğine dayanır. Öğrenci maksimum derecede soru çözmeye odaklandırılır. Bilindiği gibi, üniversiteler aslında kontenjena göre öğrenci alırlar. Talep ve kontenjana göre puanlar yükselir ya da düşer. Örneğin, İ.Ü. Eczacılık Fakültesi her sene 170 öğrenci alıyor. Farz edelim ki dershaneler yok, öğrenciler dershane olmadan sınavlara hazırlandılar ve girdiler. Eczacılık Fakültesi demeyecek ki, ''Bu sene öğrenciler düşük puan aldı, 170 değil de 50 öğrenci alacağız.'' Hayır, yine en başarılı öğrencilerden ilk 170''e giren öğrenci fakülteyi kazanacak. Dershaneler sadece puan yükseltmektedir.

Dershanelerin kendi başarıları gibi gösterdikleri öğrenciler aslında okullara ve öğrencilerin bizzat kendilerine aittir. Dershanelerde, liselerdeki başarılı öğrenciler seçilir ve özel sınıflara konulur. Onlarla daha çok ilgilenilir ve iyi yerleri kazandıklarında bu öğrenciler reklam malzemesi yapılır. İfade ettiğim gibi, zaten dershaneler olmasa da o öğrenciler iyi yerleri kazanacaklardır. İlk ve orta öğrenimin 12 yılda verdiği eğitimi, bir dershanenin 8 ayda vermesine inanmak safdilliktir.

Dershaneler iddia edildiği gibi eşitlik sağlamazlar. İddiaların birisi de ''Özellikle Doğu''daki öğrenciler dershaneler sayesinde Batı''dakilerle eşit hale gelmekte ve sınavları kazanmaktadır'' şeklindedir. Bu iddianın gerçekliği yoktur. Çünkü iyi lise eğitimi aldığı farz edilen Batı''daki öğrenci de ilâveten dershaneye gitmektedir. (Kolej öğrencileri dâhil) Batı''daki bir öğrenci, liseyi bitirince ''Ben dershaneye gitmeyeyim, Doğu''daki arkadaşım dershaneye gitsin, benim seviyemi yakalasın, öyle sınava girelim'' diye tabii ki düşünmez.

Dershanelerdeki eğitim sistemi gençlerin zihin ve ruh sağlığını bozmaktadır. Dershaneler rekabet sistemine dayanır. Adaylar, yarış atları misali sınava hazırlanır. Dershaneler, normalde 400 metre olan bir maratonu 4.000 metreye çıkarmıştır. Tabii başarıyı yakalamak için insanüstü gayret sarf etmek lazımdır. Öğrenciler sosyal hayattan tamamen soyutlanır. Koca bir sene boyunca -bazen bu iki-üç yıla çıkabilir- hayatının ilkbaharını yaşayan genç bir insan hayattan kopartılır. (Normalde dershaneler bir yılda 640 saat eğitim verirler. Benim öğretmenlik yaptığım bir dershanede ders saat sayısı 1.000''e çıkarılmıştı. Öğrenciler test manyağı haline gelmişlerdi.) Hâlbuki dershane sistemi olmasa, sağlıklı bir şekilde, sosyal hayattan kopmadan da sınava hazırlanmak mümkündür.

ÇÖZÜM İÇİN BİR TEKLİF

Dershanelerde verilen eğitim, liselerde rahatlıkla verilebilir. Bilindiği gibi, liseler 4 yıla çıkartılmıştır. Bütün müfredatın 3 senede tamamlanması mümkündür. Hâlihazırda lise 4 yıl olduğu için, birçok ders saati artırılmış ve şişirilmiştir. Kendi branşımdan (Türkçe-Edebiyat) örnek vereyim: Dil ve Anlatım dersi lise 3. sınıfta haftada 5 saate kadar çıkabiliyor. Aslında 2 saat yeterli. 5 saat boyunca öğretmen sınıfta nasıl vakit geçireceğini bilemiyor. Hikâye ve romanlarla vakit geçiyor. Hâlbuki bütün müfredat 3 yılda tamamlanabilir. 4. sınıfta ise genel bir lise ders tekrarı yapılır ve öğrencilere bol bol test çözdürülür.

Şu anki öğretmenlerimizin belki % 80''i mevcut sınav sisteminden geçmişlerdir. Bu sistemi çok iyi bilmektedirler. Birçok öğretmen de özel ders vermiş ya da dershanelerde görev yapmıştır. Okullarımızda ciddi bir bilgi ve öğretmen kaynağı var aslında. Bu kaynaktan neden istifade etmeyelim? Okullarımızın, hem ücretsiz, hem de daha sağlıklı bir şekilde öğrencilerimizi sınavlara hazırlamaları mümkündür. Böylece liseler arasında başarının ateşi olan müspet rekabet artar, dershaneler yerine okullar birbirleriyle yarışırlar. Öğretmenlerimizde de yeni bir heyecan ve motivasyon meydana gelir. Bir öğretmen için en büyük mükâfat, gayretinin semeresini görmektir. Şu anki dershaneli sistemde çileyi çeken, öğrenciyi yetiştirenler okullardaki öğretmenler, meyvesini devşirenler ise dershanelerdir.

Milli Eğitim Bakanlığı, dershanecilere şöyle bir çağrıda bulunsa ümitvarım, bütün tartışmalar bitecektir: ''Ey dershane sahipleri, 40 yıl hizmet ettiniz, teşekkür ederiz. Emeklilik vaktiniz geldi. Artık yeter, bu eğitimi bila-ücret ben vereceğim. (Zaten asli görevimdi) Test kitapçıkları bastırıp, öğrencilere bedava dağıtacağım. Öğrenci ve velilerimizin bundan sonra vakit ve nakit israfı yapmalarına hiç gerek kalmayacak. Herhalde buna itirazınız olamaz!''

10 yıl önce