|

Din-Devlet ilişkileri ve Diyanet İşleri Başkanlığı

Bugün yaşadığımız krizlerde laiklik eğer temel tartışma konumuz ise, bize düşen bu kavramı tartışmak ve devletin laik olmasını sağlamaktır. Devletin toplumdaki tüm dinlere eşit mesafede durması bunun ilk adımı olabilir.

Ümit Kardaş
00:00 - 25/06/2007 Pazartesi
Güncelleme: 00:47 - 25/06/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Din-Devlet ilişkileri ve Diyanet İşleri Başkanlığı
Din-Devlet ilişkileri ve Diyanet İşleri Başkanlığı

Yasama erkini ve işlevini tek başına ve sınırsız olarak kullanan padişah daha çok özel hukuku ilgilendiren dini hukukun dışına çıkarak özellikle kamu hukuku alanında irade ve fermanlarla din dışı düzenlemeler yapmıştır. Bu nedenle devletin yasama işleri yalnız şeriat kurallarına bağlı kılınmamış, dini kuralların yanında padişah da ihtiyaçların sonucu olarak kendini gösteren ve kanun gibi uygulanan emir, irade ve fermanlarıyla devletin hukuki, siyasi ve idari düzeninin gelişmesinde etkili olmuştur. Osmanlı devletinin kurulmasından itibaren dini kuralların yanında çeşitli konularda mahalli örf ve gelenekleri de göz önüne alan irade ve fermanlardan oluşan kanunlar ve bunların ilkeleri her şeyden üstün kılınmıştır. II.Mehmed bunları bir araya toplayarak hukuki düstur haline getirmiştir. Bu kanunların baş tarafında yer alan ''bu kanun atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur. Evlad-ı kiramın neslen ba'de neslin bununla amil olalar.”ifadesi de bunu göstermektedir. (Recai Galip Okandan-Amme Hukukumuzun Ana Hatları)

ŞEYHÜLİSLAMLIĞIN DÖNÜŞÜMÜ

Devletin yetki ve fonksiyonlarını kişiliğinde toplayan padişaha gerek dini, gerek devletle ilgili görevlerin yapılmasında her birinin yetki ve görev alanları belirli olan sadrazam, vezirler, şeyhülislam yardımcı olmaktaydı. Şeyhülislam (müfti-il-enam) devletin teokratik yapısı gereği padişaha dini görevlerin yapılmasında yardım ederdi. Devlet teşkilatında sadrazam ve vezirlerden sonra en önemli mevkie sahip olan şeyhülislamın özellikle I.Süleyman'dan itibaren etkisi artmıştır. Devlet işlerinin dini kurallara göre görülmesine nezaret eden şeyhülislamdan dini ve siyasi konularda fetva alınırdı. Şeyhülislamlık kurumu zaman zaman fetvalarla padişahların öldürülmelerini de meşru zemin hazırlamıştır. Ancak devletin dinden ayrılmasının imkansız olarak görülmesine rağmen uygulamada devlet her zaman çıkarları doğrultusunda serbestçe hareket etmiş, gerektiğinde eylemlerini yasallaştırmak için dine başvurmuştur. Dinin sözcüsü olan şeyhülislam ise bu alanda devlete meydan okumamak koşuluyla teorik olarak serbest hareket edebilirdi. Devleti denetleyen güç siyasi üstünlüğünü yasallaştırmak için şeyhülislamı kullanabiliyordu.Midhat Paşa'nın şeyhülislamdan kendi seçtikleri padişahı onaylamasını istemesi gibi.(Kemal H.Karpat-İslam'ın Siyasallaşması)

Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlar ve kanunlar ile reform teşebbüsünde bulunulmuş, uygulamada başarılı olunmamasına rağmen modern kamu hukukumuzun bazı ilke ve kurumlarının ilk tohumları atılmıştır. Ancak Tanzimat devletin teokratik niteliğinde bir değişiklik yaratmamış, birden bire getirilecek bir laikleşmenin sonuçlarından da çekinilmiştir. III.Selim, II.Mahmud ve Tanzimat dönemlerinde şeyhülislamın statüsünde önemli değişiklikler olmuştur. Klasik dönemde devletin merkez örgütü içinde sayılmayan şeyhülislam Meclis-i Meşveret ve Heyet-i Vükela üyesi yapılarak merkezi devlet örgütlenmesi içine çekilmiştir. Şeyhülislam artık yetkilerini devlet dışından değil,devlet içi bir makamdan kullanıyordu. Ancak diğer taraftan Şuray-i Devletin kurulmasıyla dini kuralların siyaset üzerinde etkisi azaltılırken şeyhülislam fetva verme bağımsızlığını yitirmiş, devletin denetimi altına girmiş, bakanlar kurulunun gerekli gördüğü zamanlarda onay bildiren bir makam durumuna gerilemiş oluyordu. (Enver Ziya Karal-Osmanlı Tarihi,C.VII)

Kanımca bu gelişme devletin dini denetim altına alma düşüncesinin de bir başlangıcı olmuştur. Bu gelişme Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bugünkü konum ve işlevine de ışık tutmaktadır. Bunun yanında laik hukuk mevzuatı ve yeni mahkemelerin kurulmasıyla şeyhülislamın yargı üzerindeki etkisi de sınırlandırılmıştır. Abdülhamit şeyhülislamı etkisiz hale getirerek din, devlet ve toplum arasındaki dış uyumu yeniden kurmaya çalışmıştır. Bu uyum devletin dini kendi siyasi amaçları için kullandığını görmemezlikten gelinmesine bağlı olmuştur. Bu durum din alanında özgür düşünceyi engellemiş, islamın donmasına neden olmuştur. Osmanlı devletinin kuruluş döneminde din ile devlet arasında hüküm süren ve Abdülhamit döneminde yeniden ortaya çıkan fiili ayrılık, sonunda devletin laiklik adına dini denetim altına almasıyla sona erdmiştir. (Karpat a.g.e)

İttihat ve Terakki döneminde 1917 yılında çıkarılan bir kanunla şeyhülislama bağlı bütün şer'i mahkemeler ve bağlı kuruluşları Adliye Nezareti'ne bağlandı, medreselerin yönetimi de Maarif Nezareti'ne verildi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde şeyhülislamın yönetim üzerindeki nüfuzu kırılmış, adli ve eğitim ile ilgili görev ve yetkileri elinden alınmış oldu.

Cumhuriyet döneminde 3 Mart 1924' te çıkarılan kanun ile Şer'iyye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak Başvekalete bağlı Diyanet İşleri Reisliği ve Evkaf Umum Müdürlüğü kuruldu. Aynı tarihte 431 sayılı kanun ile hilafet makamı da kaldırıldı. Ama esnek bir gerekçeyle.”Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, hilafet makamı mülgadır. (1. madde) 1924 Anayasası'nın 2. maddesindeki “ Türkiye Devleti'nin dini, din-i islamdır.” düzenlemesi 1928 yılında Anayasa'dan çıkartıldı, laiklik ilkesi 1937 yılında Anayasaya girdi. 429 sayılı kanun ile oluşturulan Diyanet İşleri Reisliği'nin görev alanı İslam dininin ininç ve ibadetlere ilişkin hüküm ve sorunların yürütülmesi ve yönlendirilmesi, din kurumlarının yönetilmesi olarak sınırlandırılmıştır. Ancak 1931 yılında din görevlileri ve kürsü vaizleri kadrolarıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne aktarılmıştır. Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmiş olan camiler ve din görevlileri CHP iktidarı döneminde 1950 yılında tekrar Diyanet İşleri Başkanlığına bağlandı. 1961 Anayasası ile ilk kez Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal bir kurum haline getirildi. 154. madde ile “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir.” düzenlemesi yapıldı. Son olarak 1982 Anayasası bu kuruma “ yürütme” bölümü içinde “idare” alt başlığı altında yer vererek,136. madde ile” milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinme” görevini de yükledi.

Osmanlı Devleti'ndeki dinin denetim altında tutulması, şeyhülislamlık makamının devletin merkezi örgütü içine çekilmesi ve devletin çıkarları doğrultusunda kullanılması anlayışı cumhuriyet tarafından aynen tevarüs edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının siyasetten ve siyasi çekişmelerden etkilenmemesi mümkün olmadığı gibi, güç dengelerine göre dönem, dönem güvenlik bürokrasisinden ve onun laiklik anlayışından etkilenmemesi de mümkün değildir. Siyasi iktidarın veya bürokratik devletin etkisi ve denetimi altındaki bir kurumun başarılı olması da beklenemez. Bu eleştiri Aleviler ve diğer inanç sahipleri dışında kendilerine hizmet sunulan Sünniler bakımından da geçerlidir. Toplumun ve bireylerin dini yaşamlarını ve anlayışlarını denetlemek ve yönlendirmek laiklik ilkesine aykırıdır. Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı devletin laik olmadığının bir göstergesidir. Dini yaşamın toplumsal denetimini yapan devlet esas olarak Sünniliği denetim altında tutmaktadır. Devlet tüm dinler, inançlar ve mezhepler karşısında tarafsız ve eşit mesafede olacak, sağlayacağı avantajları ve destekleri de her kesime sunacaktır. Demokrasinin ve laik hukuk devleti olmanın gereği budur.

DİNİN TOPLUMA BIRAKILMASI

Devletin dini yaşamdan tamamen çekilerek bu alanı sivil topluma bırakması zorunludur. İngiltere'de bireyler dinlerinin gereklerini bireysel ya da toplu olarak kamusal ve özel alanda özgürce yerine getirirler. Devlet hiçbir dine ve dini kuruma yardım etmemekte ancak bazı binaların bakım ve onarımı için mali destek sağlamaktadır. Dini örgütler ise yardım dernekleri statüsüne sahip oldukları takdirde vergi muafiyetinden yararlanabilmektedirler. Rusya'da çoğulcu bir dinsel ve toplumsal yapı teşvik edilmektedir. Rusya Anayasasının 28. maddesine göre bireysel ve toplu ibadetler serbesttir. 19. maddeye göre dini tercihler arasında herhangi bir ayrımcılık yasaktır. Fransa'da devlet dini uygulamalara saygılıdır.Ancak devlet dinleri resmen kabul etmez. Kamu eğitiminde dini bir mezhebe yer verilmez. Dini cemaatler dernekler şeklinde örgütlenebilirler, bu derneklere vergi indirimi sağlanır. Fransa'da 200'ü aşkın islami dernek bulunmaktadır. (Ruşen Çakır-İrfan Bozan-”Sivil,şeffaf ve demokratik bir Diyanet İşleri Başkanlığı mümkün mü ?” TESEV yayınları )

Görülmektedir ki gerçekten laik olan ve toplumu demokrasi-hukuk kuralları içinde özgürce yaşatmaya çalışan rejimlerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi nev'i şahsına münhasır bir kurum bulunmamaktadır. Tarihsel olarak Şeyhülislamlıktan, Diyanet İşleri Başkanlığı'na uzanan çizgide bir kurumun var olması, o kurumun başarılı, doğru, demokrasi ve insan haklarına uygun bir yapılanma olduğunu göstermez. Bu yapılanma insan hak ve özgürlüklerine, vicdan, din, inanç özgürlüğüne, laikliğe, demokrasiye, eşitliğe ve adalete aykırıdır. Ayrıca bu kurumun Sünni, Alevi,inançsız ve Müslüman olmayan tüm yurttaşların vergilerinden pay alarak çoğunlukta oldukları için sadece Sünnilere hizmet vermesi hukuka, adalete ve vicdana aykırıdır.

Bunun dışında bir dinin veya mezhebin resmileşmesi onun donmasına ve başka ideolojilerin aracı durumuna düşmesine neden olur. Örnek verilen ülkelerde olduğu gibi devlet her dine ve mezhebe karşı eşit mesafede durarak, dini yaşamı sivil topluma, cemaatlere bırakmalıdır. Her kesim kendi ibadethanesini, kendi din adamını istihdam etmelidir. Devlet her kesime vergi muafiyetleri, onarım destekleri sağlayabilir. Sivil toplum kendi din ihtiyacının bedelini karşılayabilecek güç ve inançtadır. Tıpkı askeri vesayet altında bir demokrasi olamayacağı, hukuk devleti gerçekleşemeyeceği ve ifade özgürlüğü sağlanamayacağı gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun bulunduğu yerde din ve vicdan özgürlüğü ve laik devlet sağlanamaz.

* Emekli Askeri Hakim


17 yıl önce