|

Meclis yapamayacaksa anayasayı halk yapsın

Eğer partiler yeni anayasa konusunda uzlaşmayı sağlayamayacaklarsa işi asıl sahibi çözmelidir. Uzlaşılamayan maddeler konusunda halkoylaması yapılabilir. Siyasi partiler uzlaşamıyorsa bırakın millet kendi kararını kendi versin.

Nazım Maviş
00:00 - 22/12/2012 Cumartesi
Güncelleme: 22:37 - 21/12/2012 Cuma
Yeni Şafak
Meclis yapamayacaksa anayasayı halk yapsın
Meclis yapamayacaksa anayasayı halk yapsın

Yeni bir anayasanın yapımına dair iyimser beklentiler giderek azalıyor. Partiler arası Uzlaşma Komisyonunun yeni anaysa yazımı için öngördüğü tarih artık tamamlandı. Ancak ortada hala yarısı henüz yazılamamış ve yazılan kısmının da yarısında mutabakat sağlanamamış bir anayasa metni var. Üstelikte üzerinde uzlaşma sağlanamayan maddeler tam da yeni bir anayasaya olan ihtiyacı zorunlu kılan maddeler. Dolayısıyla bu tablo yeni bir anayasanın yapımına dair iyimser beklentileri azaltıyor. Öte yandan Türkiye önümüzdeki 3 yıl içinde üç büyük seçim yaşayacak ve görünen o ki 2013'' ün ikinci yarısından itibaren 2015''in Haziran'' ına kadar, bitmeyecek bir seçim atmosferine girecek. Bu durumda yeni bir anayasa yapmak için 2013'' ün Haziran ayına kadar altı aylık bir süre kalmış gözüküyor.

Bu durum karşımıza iki önemli risk çıkarmaktadır. Birincisi yeni anaysa yapımının tekrar ötelenmesi ve bir başka seçim sonrasına ertelenmesi, ikincisi ise uzlaşılan maddeler üzerinden kısmi bir anayasa değişikliği ile yetinilmesidir.

2011 seçimleri tüm siyasi partilerin anaysa vaatleri ile yapıldı. Toplumun bu meclisten en büyük beklentisi yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Dolayısı ile yeni anayasanın yapılması ötelenemez ertelenemez bir halk iradesidir. Bu iradenin ötelenmesine neden olan her kim olursa, aslında Türkiye''nin önünü tıkamış olacaktır ve bunun siyasal maliyetlerine katlanmak durumunda olduğunu bilmelidir. Öte yandan bu talep uzlaşılan maddeler üzerinden kısmi bir anayasa değişikliği ile karşılanmak istenir ve komisyonu oluşturan partiler bu yolla millete karşı taahhütlerini yerine getirmiş olduklarını düşünürlerse yanılmış olurlar. Çünkü anayasaların ruhu, felsefesi ve bir zihniyet zemini vardır. Bu açıdan 82 anayasasının otoriter mirası ve vesayetçi felsefesi kısmi değişiklikler ve tadilatlarla silinemez.

Anayasalar farklı kesimlerin birlikte yaşamalarının ortak belgesidir. Devletle birey arasındaki ilişkileri özgürlük ve haklar temelinde düzenleyen toplumsal mutabakat metinleridir. 1982 anayasası yukarıda saydığımız niteliklerinin doğal sonucu olarak toplumsal mutabakatı bozmuş ve farklılıklarla bir arada yaşama iradesini ciddi biçimde yaralamıştır. Dolayısı ile sadece uzlaşılan maddeler üzerinden yapılacak bir tadilat 82 anayasasına hâkim olan felsefeyi ortadan kaldırmayacaktır. Bu anayasaya hâkim olan ideolojik, devletçi, yasakçı, etnik, vesayetçi ve otoriter ruh kısmi değişikliklerle kaldırılamayacaktır. Anayasalar sadece yazılı metinler, kural ve ilkeler bütünü değil bir zihniyetin göstergeleridir.

ANAYASAYI NE YENİ YAPAR?

Anayasayı yeni yapacak şey yeni yazılmış olması değildir. Yeni bir zihniyetle yazılmış olmasıdır. Bu bakımdan Türkiye''nin ihtiyacı olan şey; Yeni Türkiye''nin zihniyet dünyasına uygun, birey odaklı, özgürlükçü, insan haklarını merkeze alan, eşitlikçi, hukukun üstünlüğüne dayalı bir yeni anayasadır.

Şu ana kadar ki çalışmalar göz önüne alındığında, anayasasının başlangıç kısmı, vatandaşlık tanımı, din ve vicdan hürriyeti ve anadilde eğitim konularında komisyonu oluşturan partilerin uzlaşmalarının zor olacağı görünüyor. İşte tam da sorun burada. Oysaki bu anayasayı 82 anayasasının yasakçı ve vesayetçi ruhundan kurtarıp özgürlükçü kılabilecek felsefe bu dört ana başlıkta üretilebilir. Bugün devletle birey arasında bozulan mutabakatın kaynağı mevcut anayasanın devletçi, ideolojik, yasakçı ve ayrımcı felsefesidir. Toplumsal mutabakatı yeniden kurmak istiyorsak bu dört temel alan yeni anayasanın felsefesinin göstergesi olacaktır.

Yeni anayasanın başlangıç hükümleri; bütünüyle devletçi ve ideolojik yargılardan arındırılarak, insan hakları, demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğünü merkeze alan ve anayasanın bütününe özgürlükçü bir ruhu kazandıracak biçimde yazılmalıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devletin ideolojik tercihleri toplumun tercihlerini yok saymaya ve hatta yok etmeye neden olduğu içindir ki bugün mutabakat sorunu yaşıyoruz. 82 anayasasının başlangıç hükümlerinde yer alan ideolojik çerçeve özgür bir toplum yerine devletin ideolojik tercihleri doğrultusunda tedip edilmiş bir toplum öngörmektedir. O nedenle yeni anayasanın başlangıç hükümleri ya özgürlükçü bir felsefeye dayanmalı ya da anayasa da hiç yer almamalıdır. Diğer taraftan etnik temele dayalı vatandaşlık tanımı ve bu tanımın sonuçları olarak ayrıştırıcı, ötekileştirici asimile edici politikalara kaynaklık eden tüm unsurlardan arınmış bir demokratik vatandaşlık tanımı zorunludur. Kimse gözlerini Türkiye''nin kocaman sorunlarına kapayarak hiçbir şey yokmuş gibi davranamaz. Bu ülkede Türklerle Kürtlerin barış içinde bir arada yaşamasının ortak zemini her unsurun kendini asli kurucu hissettiği, onur ve eşitlik temeline dayalı bir vatandaşlık tanımından geçiyor. Her bir birey bu ülkenin en az bir diğeri kadar eşit ve onurlu yurttaşları olmalıdır. Aynı şekilde anadilde eğitimin önündeki tüm anayasal engellerde ortadan kaldırılmalıdır.

Özetle söylemek gerekirse yeni anayasayı yeni yapacak ve bu ülkede Kürtlerin, dindarların, Alevilerin, gayrimüslim unsurların kendilerini özgür, eşit ve onurlu yurttaşlar hissedecekleri şey bu zihinsel arka plan ve onun göstergesi olarak saydığımız dört temel başlıktır.

BAŞKA YOL MÜMKÜN MÜ?

Görünen o ki, bu komisyonun bunu sağlama olasılığı giderek azalmaktadır. Sayın Şentop''un ifadesiyle bu komisyon "yapıyorsa yapar, yapmıyorsa da Türkiye''nin önünü açması başka arayışlara fırsat vermesi lazım. Bu yeni anayasa yapmanın bir yoludur. Ama tek yolu değildir." Yeni anayasa tüm partilerin topluma ortak taahhüdüdür. Alınan oylar bu vaadinde karşılığı olarak alınmıştır. "Komisyon kurduk uzlaşamadık" demek yeterince ikna edici bir cevap değildir. O halde başta Ak Parti olmak üzere tüm partilerin yeni bir anayasa yapmayı başaramasalar bile halkın karşısına yeterince çaba harcadıklarına dair ikna edici argümanlar koyma zorunlulukları vardır. Ayrıca birlikte yapamıyorlarsa bile her bir partinin bu konuda münferiden bu işi çözecek bir çabayı sonuna kadar sürdürme zorunluluğu vardır. Eğer partiler bu uzlaşmayı sağlayamayacaklarsa işi asıl sahibi çözmelidir. Uzlaşılamayan maddeler Mustafa Şentop beyin çok yerinde önerisiyle dört ayrı veya daha az paketler halinde halka götürülsün. Meclisteki partiler bunu yapmalılar. Bu anaysa yapılmalı. Siz uzlaşamıyorsanız bırakın millet kendi kararını kendi versin. Bu, partilerin üzerindeki tarihi vebaldir, bu tarihi fırsat ve vebalden kaçanlar aksi takdirde milletten kaçamayacaklardır. Dolayısıyla, mümkün yol referandumdur. Bunun yolu hızlı bir şekilde açılmalıdır.

* Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Doktora Öğrencisi
11 yıl önce