|

Muhafazakar nostaljiler

Günümüz dünyasında, İslami temellerle değil, İslami dönemlerden kalan tortularla ilgileniyoruz. İçerisinde bulunduğumuz korkunç açmazları farketmiyoruz. İslam''ın derin ve temel, ilkesel ve niteliksel amaçları/meseleleri konuşulmuyor, unutturuluyor. Düşünmeye cesaret etmek, aynı anda sorular sormaya da cesaret etmek anlamı taşır. Emperyal zihinsel yapıların himayesi altında İslam için, Müslümanlar için bağımsız bir gelecek yoktur.

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 16/06/2014 Monday
Güncelleme: 22:08 - 15/06/2014 Sunday
Yeni Şafak
Muhafazakar nostaljiler
Muhafazakar nostaljiler

Modern zamanlar içerisinde, bütünlüklü dünya görüşlerinin parçalanmasıyla birlikte, din/bilim/kültür/sanat/siyaset birbirinden ayrı uzmanlık alanlarına dönüştürüldüler. Bu parçalanma nedeniyle hiçbir parça, insani, toplumsal hayata/bütünlüğe hitap edemiyor, bütünü kapsayamıyor, anlayamıyor, anlatamıyor. Modern zamanların dışlayıcı ve toptancı ideolojik söylemleri de tek boyutlu dünyalar oluşturuyor. İdeolojiler nazarında insanın bir değeri olmadığı için, her şey sibernetik paradigmaya indirgeniyor, kültürler bilgisayarlaşıyor, toplumlar bilgisayarlaşıyor. Aydınlanma kültürü sömürgecilik temelinde şekillenen bir kültür olduğu için, insanlık hayatına paralar ve metalar vaziyet ediyor.

Müslümanlar, modern zamanlar boyunca maruz kaldıkları olumsuz değişime karşı, İslami direnme yeteneğini/bilincini/iradesini harekete geçiremediler. Modernite etrafında nüfuz edici çözümlemeler yapamadıkları için, İslami bütünlük vizyonunu kaybettiler. Bugün, İslam adına yürürlükte olan dil-retorik, İslamın birzamanlar ne olduğu ile ilgilidir, bugün ne yapılması gerektiği ile ilgili değildir. İslam dünyası toplumlarında, üretkenliğin, yenilenmenin son bulmasıyla birlikte, muhafazakar nostaljiler dini hayata hakim oldu. Geleneksel patolojiler yoluyla dini hayata öncülük edenlerin hezeyanları kutsallaştırıldı, İslami bilinç bulanık hale geldi. Tevhid/Ümmet konusunda çok ciddi bir paradigma kayması yaşandı. İslam yerel/bölgesel geleneklere göre konumlandırıldı. Din adına ölçüsüz/sınırsız bir popülizm yapıldı, yapılıyor. Bu popülizm İslami bilincin bütünüyle kirlenmesine yol açtı. Ulus-devletler çağında İslam''a etnik anlamlar yüklendi. Bu konular etrafında İslami entelektüel hayatın, akademik hayatın amansız eleştiriler yapması gerekirken, hiçbir şey yapılamadı. Entelektüel ve akademik konformizmin sınırları ne yazık ki aşılamadı.

EMPERYAL YAPILAR

Günümüz dünyasında, İslami temellerle değil, İslami dönemlerden kalan tortularla ilgileniyoruz. İçerisinde bulunduğumuz korkunç açmazları farketmiyoruz. İslam''ın derin ve temel, ilkesel ve niteliksel amaçları/meseleleri konuşulmuyor, unutturuluyor. Düşünmeye cesaret etmek, aynı anda sorular sormaya da cesaret etmek anlamı taşır. Emperyal zihinsel yapıların himayesi altında İslam için, Müslümanlar için bağımsız bir gelecek yoktur. Günümüzde tarih denilince akla, bilgi denilince, uygarlık denilince akla hep Avrupa''nın hikayesi geliyor. Kendimize özgü anlatabilecek hikayelerimiz yok. Müslüman aydınlar kendilerini nerede/nasıl konumlandırabileceklerini bilmiyor. Zamanın rüzgarları doğrultusunda sürüklenen hep yer değiştiren tercihlerle karşılaşıyoruz.

Ruhsuz/modern mekanizasyon çağında umutlarımız/hayallerimiz ve gerçeklikler arasındaki uçurumlar derinleşiyor. Kimliklerimiz küresel değişim dalgalarından zarar görüyor. Kimlik referanslarımız güçlü ve ikna edici değil. İnsan bedeninin metalaştırılmasına, milenyum kuşağının patolojik kayıtsızlık ve sorumsuzluklarına bugün ''özgürlük'' adı veriliyor. Gösteri çağında dinde bir gösteri meta''sına dönüştürülebiliyor. Kendilerini İslam''a nisbet eden cemaat''ler, büyük yanılsamalar ve büyük aldatmacalarla kendi yorumlarını/liderlerini/rüyalarını/ütopyalarını putlaştırabiliyor, mutlaklaştırabiliyor. Tüm insanlar için esenlik kaynağı olan aziz İslam, Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar, Sünniler/Şii''ler/Vahhabiler, Nurcular/Neonurcular vb. gibi kategorilere indirgenerek, yerelleştirilebiliyor.

NEOLİBERAL GÜÇLER

Bütün insanlığa karşı sorumluluk üstlenmeleri, bütün insanlığa karşı adil olmaları gereken Müslümanlar, dışlayıcı aidiyet duygularıyla, milliyetçilikler, mezhepçilikler, cemaatçilikler yoluyla kendilerini sınırlandıramazlar. Hiç bir cemaat, hiçbir gerekçeyle her şeyi kendileri için meşru, diğerleri için gayrimeşru sayamaz. Bundan daha büyük bir adaletsizlik ve zulüm olamaz.

Küresel kültürel iktidar karşısında, vizyon yoksunu bir dönem geçiriyoruz, geçmişin gerilimlerini günümüze taşıyoruz, kutuplaşma eğilimlerini etkisiz hale getiremiyor, hayatın her alanında kültürel/edebi/hikemi yoksullaşmalar yaşıyoruz. Kültürsüz kültür uzmanları, bilgelikten yoksun, bilgelik uzmanları, hiçbir beğeni bilincine/yargısına sahip olmayan edebiyat, sanat uzmanları döneminden geçiyoruz. Kimin ne okuduğu değil, kaç kişi tarafından okunduğunu konuşuyoruz. Bireysel hikayeler merkezinde şekillenen sanat/edebiyat hayatımız toplumsal/küresel dünyalar/olaylar karşısında duyarsız. Kendi kendilerine dokunulmazlık kazandıran edebiyat dünyası hayata/tarihsel altüst oluşlara yabancılaşıyor. Dijital dünyada herkes çok özgür, yani herkes çok sorumsuz, çok niteliksiz. Bencil bireyciliğin sınırsızlığı, hayatın her alanında anlam kirliliğine, anlam bunalımına neden oluyor. Hayatın biyolojikleştirildiği bir dünyada, neoliberal hayat tarzının onaylamadığı hiçbir müptezellik yok.

Neoliberal küresel gündemin sınırları içerisine hapsedildiğimiz için, kültürel sağlığımızı yitiriyoruz. Ahlaki-ruhsal niteliklerini yitiren kültürler, bütün toplumlarda büyük boşluklara/belirsizliklere neden oluyor. Neoliberal küresel gündem hiçbir değer kaygısı taşımayan serbest yığınlar oluşturuyor. ''İnsan hakları'' algısı ve uygulamaları bireysel hayat tarzı ideolojisine hizmet ediyor. Bireysel hayat tarzı ideolojisi, bireysel/bencil/çıkarcı/oportünist/nihilist/narsisist hayat tarzlarına dokunulmazlık kazandırıyor. İnsan olma sorumluluğuna yabancılaşıyoruz. Günümüz dünyasında ''demokrasi'' üzerine spekülasyonlar yapılırken, kendi hayat tarzlarını seçme özgürlüğü de ''demokrasi'' tanımları arasında yer alıyor. Ancak, Müslümanların, kendi inanç/düşünce/hayat tarzları doğrultusunda siyaset yapma özgürlükleri yok. Müslümanca bir duruş, Müslümanca bir karşı çıkış için Mısır''da bugün yaşandığı üzere ölümü göze almak gerekiyor.

10 years ago