|

Nasıl bir cumhuriyet anayasası istiyoruz?

Şu anda Meclis''te son aşamaya gelen Anayasa uzlaşma Komisyonu bir karar verecek. Vereceği karar ne olursa olsun, bu millet yeni bir anayasayı hak etmiştir. Bu Meclis''e düşen ise millete bu anayasayı yapma şansı tanımak olmalıdır. Demokratik sistemlerin en ileri aşamalarından biri olan başkanlık sistemiyle birlikte yıllardan beri istenen ileri uygarlık seviyesinde, Türkiye çalışmalarını taçlandırmak üzere ''yeni anayasa'' belgesini heyecanla beklemektedir ve sivil halkın onuru olacaktır.

Tolga Danışman
00:00 - 1/05/2013 Çarşamba
Güncelleme: 22:08 - 30/04/2013 Salı
Yeni Şafak
Nasıl bir cumhuriyet anayasası istiyoruz?
Nasıl bir cumhuriyet anayasası istiyoruz?

Meclis''te son aşamaya gelen Anayasa Uzlaşma Komisyonu bir karar verecek. Vereceği karar ne olursa olsun, bu millet yeni bir anayasayı hak etmiştir. Bu Meclis''e düşen ise millete bu anayasayı yapma şansı tanımak olmalıdır.

20 yy. başlarında Osmanlı İmparatorluğu''nun anayasal süreci tamamen bir dayatma şeklinde olmamıştır. 1876 Kanuni Esasi bir demokratikleşme heyecanı yaşatırken, otoriter devlet yapısının, gelişimini ertelemek zorunda kalışı tamamen bir sıkışmanın sonucudur.

Bu topraklarda yaşayan insanlar, bazılarına unutturulmuş olsa da, evrensel hareketlerle tarih boyunca ilklere adını yazdıran güçlü insanlar olmuşlardır. Kahramanlığı, adaleti, barışçılığı, yardımseverliği, affediciliği, kültürel ve sosyal değerleri, siyasi birlikteliği ve bütüncüllüğüyle, tarih boyunca: '' Yaradılanı sevmesi yaradandan ötürü'', etiği ve erdemlilikleriyle dünyaya, örnek bir millet olma bilincini yaşatmaktadır. Bu değerlerini koruması ve sürdürmesi için çağın hızlı değişen şartlarına, hukukuna, düzenine ve gelişimine uyum sağlamasının zamanı gelmiştir. Halktan gelen gelişimin, olgunlaşmanın ve yükselişinin bilincinde ve farkında olan değerli devlet erkanı, bu gelişim çalışmalarının sonundadır.

ANAYASA İHTİYACI

Yeni bir anayasanın gerekliliği, milletin özgürlüğe saygısının, en iyisi olma azminin, kendine ve milletine sevgiyle hizmet etme mutluluğunun, bütünsel anlamda, optimum noktaya gelme, kendimizi aşma, lider örnek bir ülke olma kararlılığından gelmektedir. Bu açıdan Türkiye''nin ilerlemesinin önünde hiçbir engel kalmamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye : ''İstiyoruz ve yapıyoruz'' bilincini yaşamaktadır.

Çifte vergilendirmenin, yansımasının ve sonuçlarının hatalı olduğunu kabul ederek, düzenleme yapmak zorunda kalan uluslararası hukuk; vergi hakkının, vatandaşlık hakkı olduğunu kabul etmektedir. Vergi hakkı, anayasamızda siyasi bir hak olarak tanımlanır. Vergi hakkı, hakkı gibi bir takım haklar, uluslararası bir platformda karşılıklı olma ve vatandaşlık hakkıyla çözülüyorsa; bazı haklar da bununla ve eşitlikle bağlantılı olacaktır.

Asıl olan gerçek, Avrupa İnsan Hakları standartlarında kendine güvenen bireylerin yaşama, seyahat, yerleşme hakkı ve hürriyetlerini serbestçe kullanmalarıdır. Çirkin siyasi menfaatler için insanları, ötekileştirme ve ezme gafleti içerisine giren zihniyetler, ''İnsan Haklarının'' üstün bir meziyet olduğunu unutarak küçülmektedirler. Üstün devlet hegemonyasına, kapılan bazı hükümetler, barış, sevgi, huzur evrensel değerlere kapılarını kapatarak, siyaseti, çirkin çıkarlarına alet etmektedirler. Halbuki siyaset, adaletli sosyo-ekonomik yönetimle uzlaşmak ve en yüksek ideallere ulaşma aracıdır. Bunun farkına varan AB''de oy hakkına sahip birçok AB ülkesi ve olgun devletler özellikle İsveç, Türkiye''ye destek vermekte ve çirkin siyaset, yalnız kalmaktadır.

BÜTÜNSEL DÜZENLEME İLKESİ

Anayasa istemi tartışmalarına konu olan, ''Bütünsel düzenleme ilkesi'' sadece hukuksal değil; aynı zamanda sosyal, siyasal ve ekonomik olan bir olgunluk sürecidir. Ayrıntılarda kaybolarak ya da o ayrıntıları büyüterek, olgun bir oluşumu sadece sabote etmiş oluruz. Bütünsellik ilkesinde bazılarının, bütünselliği evrimci özellik olarak gördüğü şey, aslında toplumsal gelişim sürecinden başka bir şey değildir. Kesinlikle Darwinist teorinin uygulaması değildir. Aslında bu bir olgunluk sürecinin beraber yaşandığı, milli birlik beraberlik, erdemlilik, sosyo- kültürel, ekonomik değerlerin optimal noktaya ulaşma azmi ve gayretidir. Bu gayretle, kendini ispatlayan, 61.hükümetimiz, dünya liderlerine yetişme gayreti içerisindedir.

Demokrasinin vazgeçilmez şartı olan ''Vatandaşın, Devlet Yönetimine Katılma Hakkı'' teknoloji sayesinde tamamen gerçekleşmektedir. Bu sayede demokrasi sisteminin işlerliği, siyasi, sosyo -ekonomik çözüm mekanizmaları platformu oluşmaktadır. Böylece özlenen huzur, refah, mutluluk oluşturulmaktadır. Tüm Türkiye olgunluk ve barış istemektedir. Yükselen eğilim, başarılı sonuçlar şunu göstermektedir ki Türkiye rakiplerini geçecektir. Yurtdışında kapanan elçiliklerin tekrar açılması, ihracatın ve ticaretin yükselişi, ekonomik seviyenin dengeyi yakalama çabası, gelişmelerin devamının geleceğini göstermektedir. Şimdi, ihtiyacımız olan şey vatandaşa yansıyan ekonomik güç, güven, istikrar, istihdam, itibar ve kalitedir. Bunların oluşması sayesinde Türkiye daha yaşanabilir bir ülke olmakta, ulvi amaçlarını gerçekleştirmektedir.

TABİİ Kİ SİVİL ANAYASA İSTİYORUZ

''Nasıl bir Anayasa istiyoruz?'' Sorunsalında ''artık sivil bir anayasa'' gerekliliği tartışmalarında: ''Seyahat özgürlüğünü düzenledik, yerleşme özgürlüğü zaten vardı; ancak konut hakkı anayasal hak değildir, dersek hak ve özgürlüğün bütünsel yaklaşımını ihmal etmiş oluruz.'' denmektedir. Bu konudaki dengeli çözümleme bizim kurtuluşumuz olabilecek ve yolumuzu ışıl ışıl aydınlatabilecektir.

Açıkçası cesaretle ve özgüvenle yola devam etmek, bize geleceğimiz konusunda doğru ve başarılı kararlar vermekte çok yardımcı olacaktır.

Cumhuriyet Başsavcısı Dr. Volkan Has; ''Uygulamaların anayasaya uygunluğunun sağlanması ve kurucu iktidarımızın varlığından bahsedebilmek için, anayasa değişikliklerinin şekil açısından denetiminde, gelişimin engellenmemesi, herhangi bir denetime tabi tutulmamasıyla sağlanabilecektir.'' demektedir. Ancak, yeni bir anayasanın, anayasa değişikliğinden daha fazla gerekli ve faydalı olup olmayacağını dile getirmemektedir. Bunun nedeni, bazı düşüncelerin değişmeyeceği yanılgısı ve o düşüncelerin, katılaşmasından kaynaklanabilir. Ancak milletin sahiplenmediği böyle bir anayasanın, yerleşmesi düşünülemez. Çünkü 1982 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti Milletini ifade edememekte, onunla kucaklaşamamaktadır. Bu da bize, yeni bir anayasayı ihtiyaç duydurmaktadır..

Bugüne kadar gündemi oluşturan fikri özgürlük, adalet ve vicdani taleplerden, yükselen sesler, sorun gibi görülerek, ötelendi haksızca yargılandı. Farkındalığıyla var olanı ve geçmişi kabul edemeyen, başını uzaklara çeviren çok sevdiğimiz ''Beyaz Türklerimiz'' ezmeye, ortadan kaldırmaya, susturmaya, görmezden gelmeye çalışsa da bunu başaramadı. Ortaya çıkan türban, yapay vatandaşlık, kürtlük, dil, sorunlarıyla, özlediğimiz demokratik, ideolojik toplum olma çabasıyla; Türkiye, tartışma platformlarında, üniversitelerde, şirketlerde, medyada, sokaklarda, kafeteryalarda, çok ciddi siyasi, toplumsal ve ekonomik dalgalanmalar yaşadı. Bu gelişimler, o kadar ideolojik mücadelelerle doluydu ki; çözüm arayışları, bir kardelen çiçeğinin, filizini topraktan çıkarma doğallığı gibi, gerçek, sade ve mutlaktı. İşte yeni bir anayasanın gelmesi de bu kadar doğal mutlak ve gerçek olacaktır.

MİLLET DEMOKRASİYİ HAK EDİYOR

Yeni bir anayasanın, insan haklarının, bireysel özgürlüklerin güvence altına alındığı, özgürlük alanlarının genişletildiği bir ortamın toplumsal yaşamın kendiliğinden değişimin önünü açacağı, böylece müdahale araçlarının devreye girmesini engelleyeceği, dolayısıyla Cumhuriyetin ''demokrasi'' ile ilişkisini olumlu yönde etkileyeceği söylenebilir.

1946''dan sonra demokratikleşme sürecine gecikerek devam eden Türkiye, geçmişinde istikrarsızlıklar yaşamıştır. Silahlı Kuvvetler, siyasal yaşam üzerinde 1960, 1971, 1973, 1980 ve son olarak 1997 tarihlerinde doğrudan ve dolaylı olarak, iktidarın değişmesinde rol almıştır. Bozuk bir gelişim olan koalisyon hükümetleri zayıf olmuş, istikrar sağlayamamış ve siyaset defalarca cezalandırılmıştır. Bunun için siyasetle barışmak, geçmiş hataları affetmek, gelecekle köprü kurmak gereklidir. Bu olaylar, Türkiye''nin sivil siyasetçilerine olan güveni sarsmıştır. 1950''den sonra ilk defa ikinci kez tekrar iktidara, merkez muhafazakar olmak üzere, sivil yönetim hakim olmuştur. Demokratik çoğunluğuyla üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Demokratik sistemlerin en ileri aşamalarından biri olan Başkanlık sistemiyle birlikte yıllardan beri istenen ileri uygarlık seviyesinde, Türkiye çalışmalarını taçlandırmak üzere ''yeni anayasa'' belgesini heyecanla beklemektedir ve sivil halkın onuru olacaktır.

11 yıl önce