|

Özgürleştirici bir eğitim sistemi mümkün

Mevcut eğitim sistemi, eğitim sürecine dâhil olan herkesi her noktada (yetenek, ilgi, eğilim, alışkanlık, kıyafet, tarz, bilgi) belli bir standarda kavuşmak istemektedir. ''Standartlaştırıcı eğitim'' sistemleri bu özelliklerinden dolayı yetenek katilidir. İnsanın pek çok alandaki farklılığını dikkate alacak şekilde çoklu mecra, araç, teknoloji ve müfredat geliştirmeyen eğitim modelleri, insanı geliştirici değil geriletici ve özgürleştirici değil, tutsak edicidir.

Erol Erdoğan
00:00 - 31/01/2013 Perşembe
Güncelleme: 21:32 - 30/01/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Özgürleştirici bir eğitim sistemi mümkün
Özgürleştirici bir eğitim sistemi mümkün

Nabi Avcı, 2002''den bu yana devam eden AK Parti hükümetlerinin beşinci Milli Eğitim Bakanı. Öncesinde, Milli Eğitim Komisyon Başkanı olması ve sahip olduğu birikim, yeni bakanın eğitim meselelerine aşina olduğu anlamına geliyor. Uygulama süreçlerinde ciddi komplikasyonlar oluşmadığı sürece yeni bakanın pek çok konunun çözümünde mesafe alabileceğini söyleyebiliriz.

Eğitim alanındaki hizmetlere dair pek çok olumlu cümle kurmak mümkün olsa da eğitimin ruhuna ve felsefesine dair ciddi tartışmalar yapmamız gerektiği açıktır.

Bundan sonraki süreçte, bakanlığın bilinen eğitim meselelerini çözmeye girişmesinin yanında işin ruhuna ve paradigmasına dönük yeni bir süreç (yıkım ve inşa) başlatmasını arzu edenlerdenim.

ANAHTAR KAVRAMLAR SÜREÇ VE DEĞİŞİM

''Eğitim''in farklı disiplinlerce yapılmış yüzlerce tanımında ortak iki mefhum vardır: Süreç ve değişim. Süreç, eğitimin bir anda tamamlanan bir şey olamayacağını, bir zaman dilimini kapsaması gerektiğini anlatır. Değişim ise eğitime muhatap olan bireyde bir gelişimin zorunluluğuna işaret eder.

Yazının başında paradigma değişimini iki anahtar kavram üzerinden konuşabiliriz. ''Süreç''ten başlayalım. Ülkemizde eğitim, okul öncesinden lisans eğitiminin sonuna kadar devam eden 17 -18 senelik bir süreyi içermektedir. Ancak burada bir sorun gözüküyor. Okul öncesi, ilk, orta, lise, üniversite şeklinde beş döneme ayrılan eğitim süresinin dönemler arasındaki ilişkisinde bir ''anlam-uyum'' problemi var. Her bir dönem, kendinden önceki dönem dikkate alınmadan tasarlanmış müstakil parçalar gibi duruyor. İlkokulun ortaokulla, ortaokulun da liseyle olan bu anlam sorunu lise–üniversite arasında ''Biz ayrı dünyaların okullarıyız'' boyutuna kadar çıkıyor.

Usta–çırak ve icazete dayalı silsileli eğitim modellerinde rastlanmayan eğitim sürecindeki anlam kopuklukları modern eğitim sisteminin temel problemidir. Bu genel problemin ülkemiz eğitim sisteminde derinleştiğini söyleyebiliriz.

Eğitim tanımlarında yer alan ''değişim'' mefhumu, devlet, sistem ve ideolojilere göre farklılık arz etmektedir. Otoriter bir devlet için ''makbul vatandaş olmak'' anlamına gelen değişim, dinler için ''ahlaklı insan olmak'' anlamına geliyor. Bu yazı çerçevesinde ''değişim''i farklı disiplinlerin tanımlarını kapsayacak şekilde, ''kişinin kabiliyet ve yeteneklerinin (isti''datının) gelişimi ve zihinsel özgürlüğün kazanılması'' olarak tanımlamak mümkün.

EĞİTİM ÖZGÜRLEŞTİRİYOR MU?

Soru şu: Eğitim sistemimiz, kişinin kabiliyet ve yeteneklerinin gelişimini sağlıyor mu, kişiye zihinsel özgürlük kazandırıyor mu?

Standartlaştırmak yerine farklılığı dikkate alan eğitim modeli mümkün mü?

Fıtrat ile dünyaya gelişimiz her birimizin farklı olduğunun işaretidir. Her birimiz aylar, mevsimler, iklimler, coğrafyalar gibiyizdir. Fıtrat ile doğmak, hepimizin yetenek, beceri, kabiliyet noktasında da rengârenk doğduğu anlamına gelir. Potansiyel olarak belki müzisyen; belki ressam, şair, yazar; belki mühendis, pilot, doktor, çiftçi, aşçıyızdır.

Ancak pek çok insan, yakın çevresinin terbiyesi, büyürken edindiği korkular, ''standartlaştırıcı eğitim'' sebebiyle renklerini, yeteneklerini birer birer kaybeder. Bu açıdan bakıldığında eğitim sistemleri yeteneklerin geliştiricisi olabildiği gibi katili de olabilir.

Mevcut eğitim sistemi, eğitim sürecine dâhil olan herkesi her noktada (yetenek, ilgi, eğilim, alışkanlık, kıyafet, tarz, bilgi) belli bir standarda kavuşmak istemektedir. ''Standartlaştırıcı eğitim'' sistemleri bu özelliklerinden dolayı yetenek katilidir. İnsanın pek çok alandaki farklılığını dikkate alacak şekilde çoklu mecra, araç, teknoloji ve müfredat geliştirmeyen eğitim modelleri, insanı geliştirici değil geriletici ve özgürleştirici değil, tutsak edicidir.

Tevhidi Tedrisat Kanunu bu açıdan tartışılarak gözden geçirilmesinde ve alternatif modeller üzerinde çalışılmasında fayda var.

SİSTEMİ İÇİN BEŞ KRİTER

Yüksek olmayan maliyet ve ulaşılabilirlik: Her bireyin ihtiyacı olan eğitim, düşük maliyetli ve kolay ulaşılabilir olmalıdır. Bu bahsin güncel sorularından birisi şudur: Eğitim modeliniz, zorunlu eğitim süresince dershane ihtiyacını artırıyor mu, azaltıyor mu? Maliyet durumuna sadece dershaneler üzerinden değil, başka maliyet kalemleri üzerinden de bakılabilir.

Yetenek geliştirici: Doğuştan sahip olunan yeteneklerin az bir kısmı, zamanla gelişebileceği bir ortam yakalar. Yeteneklerin çoğu ise kendini gösteremeden körelir. Eğitim sistemi, yeteneklerin körelmesini engelleyici olmalı, onları geliştirmelidir.

Farklılıkları dikkate alıcı: İnsanlar; algı, merak, yetenek, zekâ noktalarında farklı oldukları gibi inanış, kimlik, cinsiyet açısından da farklıdırlar. Eğitim sistemi, farklılıkların tamamını doğal kabul etmeli ve farklılıklara maksimum imkân sağlamalıdır.  

Değişimci ve özgürleştirici: Mevcut sistem, büyük ölçüde ezberletmeye dayalı ''bilgi aktarım sistemi''dir. Değişimin sağlanması için zihinsel özgürlüğün geliştirilmesi gerekir.

Çevreyi eğitimin anlamlı parçası haline getirici: Eğitim sistemi, bireyi, cahil saydığı aile ve toplumdan koparırcasına eğitmeye çalışıyorsa onu yalnızlaştırıyor demektir. Eğitim sistemi, aile ve toplumu eğitimin anlamlı bir parçasına dönüştürmeli, yardımcı unsurlar olarak sürece dâhil etmelidir.

Atama bekleyen öğretmenlerden dağıtımının sürmesi beklenen tabletlere, süt projesinden dershanelerin ne olacağına, zorunlu bağışlardan kılık kıyafet meselesine, üniversite sınavlarından okul türlerine kadar pek çok konu ve proje yeni Bakanın masasında olacaktır. Bunların hepsi önemlidir.

Ben ise, doğumdan ölüme

hayatın her alanında gardiyan gibi bizi kuşatmayan bir eğitim sistemi peşindeyim. Eğitimin rutin gündemi devam ederken yeni Bakanımız, eğitimde özgürleştirici, yetenekleri geliştirici, farklılıkları dikkate alıcı bir paradigma değişiminin mümkün olduğunu gösterirse onu yürekten alkışlayacağım. Bunun için Nabi Avcı''ya içtenlikle başarılar diliyorum.


11 yıl önce