|

Radikalizmin İlacı

Afganistan ve Irak işgalinden bu yana yaklaşık 13 yıl geçti. ABD''de bu yıl da terörle mücadele fonu için 5 milyar dolar ayırdı, mühim olan bu paranın nelere harcanacağı... 2001''den bu yana savaş için ayrılan bütçenin çok değil 1/3''i kültürel programlar için harcanmış olsa, aradan geçen bunca yılda çok önemli değişimler sağlanırdı. Belki her şey mükemmel olmazdı, ama en azından bugün insanların kafasını kesip bununla futbol oynayanları izliyor olmazdık.

Meltem Arıkan
00:00 - 25/06/2014 Çarşamba
Güncelleme: 21:34 - 24/06/2014 Salı
Yeni Şafak
Radikalizmin İlacı
Radikalizmin İlacı

Irak''ta harekete geçen IŞİD bir çok çevreyi, on yıllardır göz ardı etmek istediği bir hastalığın tedavi edilmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleştirdi: Radikalizm. 11 Eylül saldırılarıyla, Pearl Harbor''dan sonra şiddeti ilk defa doğrudan kendi topraklarında hisseden ABD, hedefi belirlemekte gecikmedi: İslami terör. ABD''nin teşhisi de çözüm stratejisi de sorunluydu. Ancak asıl sorun, istese de istemese de olayın tarafı olan İslam dünyasındaki sessizlikti.

İslam dünyası, Taliban Kabil Ulusal Müzesi''ni içindeki koleksiyonla birlikte yıkarken, tarihi Buda heykellerini yerle bir ederken sessizce izledi. Hatta bunları bir şekilde meşrulaştırmaya çalıştı. Sivilleri hedef alan intihar saldırıları başladığında da İslam aleminin büyük çoğunluğu yine sessiz kalmayı tercih etti.

Halbuki İslam''ın özüne karşı olan bir eylem yapıldığında, ilk tepkinin Müslümanlardan gelmesi gerekirdi. Sorunun boyutlarını kavrayıp gereken tepkiyi veremeyen İslam alemi çözümün inşasında da yer alamadı. İnisiyatifi ABD''ye bıraktı. Sonrasını hepimiz biliyoruz: Milyonlarca mazlumun ölümü, işkenceler, tecavüzler, Ebu Gureyb, Guantanamo.

İslam Dünyasının İhtiyacı Kültürel Cihat

Şiddet şiddeti körükler kuralının gereği olarak, ABD''nin Afganistan ve Irak işgali nefreti körükledi ve radikalizm tırmanışa geçti. Ancak bu tırmanışta Amerika''nın yanlış politikalarının payı kadar Müslümanların payını da sorgulamak önemli. ''Radikalizm dendiğinde neden insanların aklına, metroya sarin gazı saldırısı düzenleyen Japon tarikatı yada Anders Brevik ve benzerleri değil de Müslümanlar geliyor?'' sorusunun cevabını önce Müslümanlar vermeli.

Geri kalmışlık, gelir dağılımdaki eşitsizlik, kaynakların adaletsiz kullanımı, işsizlik vs hepsi İslam coğrafyasının temel sorunları, ancak radikalizmi bunların hepsinden öte bir şey besliyor: Dinsel cehalet

Müslümanların büyük çoğunluğu Kuran okumuyor. Bir çok yerde menkıbeler üzerine kurulu bir din anlayışı hakim. Bu anlayış cami içinde, Cuma sohbetlerinde, akşam muhabbetlerinde insanlara belli bir heyecan kazandırıyor, ama günlük hayata olumlu etki yapmıyor. Üstelik bu anlatım, imana değil kurala dayalı yaşam öngörüyor. Aklı ve muhakemeyi ikinci plana alıyor. Güzel ve ruha zevk veren her şeyi din adına dışlayan, kalitesiz bir dünya oluşturmayı takva zanneden bir kültür meydana getiriyor. Bu durumun doğal neticesi olarak bir süre sonra içine kapalı, ufku dar, telif gücünü yitirmiş, inceliksiz, sevgi derinliğini yok olmuş, anlayışı ve saygıyı bilmeyen ağır bir kitle oluşuyor. Bu kitlenin yanlış ellerde, yanlış telkinle şiddete yönelmesi kolaylaşıyor.

İslami radikalizm olarak adlandırılan bu hastalığın tek ilacı ve tedavisi ise Kuran. Bugün İslam adına ortaya konulan ve insanları rahatsız eden ne kadar husus varsa, bilinmeli ki, bunların hiçbiri Kuran''da yok. Ancak bunu herkesten önce Müslümanların bilmesi gerekir. Tam da bu yüzden Müslümanların yepyeni bir İslami eğitime, Diyanet İşleri Başkanının ifadesiyle kültürel cihada ihtiyacı vardır. İslam''a sonradan dahil edilmiş hurafelerin temizlenmesi, Kuran''ın ruhuyla çelişen hükümlerin belirlenmesi ve bu konularda Müslümanların eğitimi gerekli. Daha da önemlisi, samimi imanı yani sevgiyi, anlayışı, saygıyı, değer vermeyi, olgunluğu kazandıran eğitim ihtiyacıdır. Bu da ancak iman hakikatlerine, Kuran mucizelerine dayalı, gerçekçi, akılcı, somut bilgiye dayalı bir anlatımla mümkün.

İmani eğitimle birlikte Peygamberimiz (sav)''in tesis ettiği adil toplum düzeni, Medine vesikasının ortaya koyduğu özgürlükçü, çoğulcu ve bir arada yaşama kültürü iyi anlatılmalı. Hristiyan misafirleri geldiği zaman oturmaları için cübbesini seren, Musevi cenazesi geçerken ayağa kalkan, Mescid-i Nebevi''de Necaşilerin ibadet etmesinden sevinç duyan, kadınların hayatın her alanında önde olmasını teşvik eden, torunlarıyla şakalaşan, eşleriyle sokakta koşan, müthiş kaliteli, nezih, hayat dolu, sevecen bir Peygamberin ümmeti olduğumuz yeniden hatırlanmalı. Bu ruhun yeniden hayat bulması Batı için de çıkış yolu...

ABD Ne Yapmalı?

Adam Taylor, Washington Post''ta yayınlanan yazısında, ''İslam coğrafyasında ABD müdahalesi en son ne zaman başarılı oldu?'' diye soruyordu. Kosova''ya düzenlenen hava harekatını bir kenara koyarsak – ki bu harekatın da olumsuz etkileri olmuştur- bu sorunun cevabı, ''hiçbiri'' olacaktır.

ABD Irak ve Afganistan''da yaklaşık 7 bin askerini kaybetti. 50 binden fazla askeri yaralandı. Amerikan ordusu en yüksek intihar oranı olan ordu haline geldi. Milyarlarca dolar harcadı, ekonomisi alt üst oldu. Ve elde ettiği sonuç –her ne kadar neo-conlar kabullenmek istemese de –(Usame bin Ladin''in öldürülmesi dışında) neredeyse bir hiç. Ki Bin Ladin''in öldürülmesinin de ABD''de bazı çevrelerin intikam duygusunu tatmin etmek dışında hiçbir faydası olmadı.

Afganistan ve Irak işgalinden bu yana yaklaşık 13 yıl geçti. ABD''de bu yıl da terörle mücadele fonu için 5 milyar dolar ayırdı, mühim olan bu paranın nelere harcanacağı... 2001''den bu yana savaş için ayrılan bütçenin çok değil 1/3''i kültürel programlar için harcanmış olsa, aradan geçen bunca yılda çok önemli değişimler sağlanırdı. Belki her şey mükemmel olmazdı, ama en azından bugün insanların kafasını kesip bununla futbol oynayanları izliyor olmazdık.

Gelin Bataklığı Kurutalım

Şu açık ki, ABD Ortadoğu''dan bu sorunu çözmeden çekilemez. Asya Pasifik''e de gitse, eliyle inşa ettiği bu bela hayalet gibi sürekli kendisini takip eder. AB''nin de, Avrupa''da yetişip Suriye''ye savaşmaya gelen binlerce insan varken, kendisini konunun dışında görmesi mümkün değil.

O zaman radikalizme karşı ortak bir ittifakla, Rusya''nın da desteğiyle, akılcı ve gerçekçi bir strateji geliştirilmesi şart. Batı, demir yumruk yönetimlerden, Müslümanların birbirini kırmasından medet ummayı bırakıp, Müslümanların kardeşlerini ıslah etmesine imkan sağlamalı.

Bu ıslah, şiddetin felsefesini ortadan kaldırmakla, sevginin ve kardeşliğin felsefesini yaymakla sağlanır. İslami radikalizmin tek ilacı Kuran''ın bizzat kendisi, yani samimi dindarlığın teşvik edilmesidir.

10 yıl önce