|

Siyasal kimlik kavramı: Müslüman Demokrat

Mevlüt Uyanık
00:00 - 21/08/2012 Salı
Güncelleme: 22:48 - 20/08/2012 Pazartesi
Yeni Şafak
Siyasal kimlik kavramı: Müslüman Demokrat
Siyasal kimlik kavramı: Müslüman Demokrat

Son günlerde, mevcut hâkim siyasal paradigmayı merkeze alarak İslamcılık, değişim, dönüşüm, başkalaşım tartışmaları bağlamında İslam ve Demokrasi, arasındaki ilişki yeniden müzakereye açıldı. Bu kavramsallaştırmalar 1980 sonrasında üniversite gençliği arasında oldukça revaçtaydı. Bugünkü tartışmalara baktığımız zaman o dönemi bilfiil okur ve yazar olarak içselleştirmiş kişiler olduğunu görüyoruz.

Sayın Atilla Yayla'nın 03.08.2012 tarihli zaman gazetesinde "Muhazafakâr Demokrat mı; Müslüman Demokrat mı?" başlıklı yazısını okuyunca, 8 yıl önce "Bir Sosyal ve Siyasal Kimlik Tartışması: Muhafazakâr Demokrat mı; Müslüman Demokrat mı?" konulu (Muhafazakâr Düşünce. Yıl. Sayı.1. yaz. 2004. 165-177) yazı ile "Müslüman Demokrat" kavramını Türk siyasal hayatına kazandırmanın zamanı geldi, demiştim. Ama tercihi hakim paradigma, Sayın Yayla'nın da aralarında bulunduğu bir grup akademisyen "Muhafazakâr Demokrat" kavramını öncelemişti.

YENİ BİR SİYASAL OKUMANIN İMKANI

Osmanlı-Türkiye geçiş sürecini düşündüğümüzde, ilk seçim 1877 yılında yapıldığına göre 145 yıllık bir parlamento geleneğimiz var. Üstelik bunun önemli bir kesimi dini değerleri önceleyen Osmanlı döneminde oldu. 1946 seçimleriyle birlikte 66 yıllık çok partili olan demokrasi arayışımızın sürekli darbeler, post modern darbeler ve muhtıralarla kesildiğini görünce, son on yıldır ortaya çıkan belgeleri, yargılanmaları yaşayınca, demokratikleşme açısından çok da başarılı bir süreç yaşa(ya)madığımız bir gerçektir.

Bununla birlikte AK Parti iktidarı ile birlikte bir haklar toplamı olarak değerlendirilen demokratik ilkelerin, manevi ve milli değerleri dikkate alarak yorumlanarak uygulandığı zaman halkımız tarafından benimsediği görülmektedir. Modern dünyada Müslüman toplumlarının parçalı yapısı, İslam'ın temel ilkelerinin yerel şartların çeşitliliğine uyarlanması gereğini de ortaya çıkarmıştır. Çünkü küresel ile yerel arasındaki ilişki diyalektiktir. Bunlar arasında çok farklı türden eklemlenmeler olabilir; küresel süreçler, kendisini oluşturan yerel yapılarla diyalektik biçimde eklemlenerek dönüşür. Diyalektik gereği, bu süreç sonunda dini ve milli verilerin yerli; yani Anadolu merkezli yorumlarının evrenselleştirici yeni sentezlerine ulaştırma ihtimali belirebilir.

İşte bu noktada, kültürler arası etkileşim ve bunun sonucundaki dönüşüm üzerinde durmak gerekiyor; çünkü kültürler kendi aralarında aynı biçimde ve aynı düzeyde farklılaşmamaktadır. Kültürlerin yerelliği bu bağlamda, yeni bir duyarlılıktan (Muhafazakar Demokrat ya da Müslüman Demokrat gibi) söz etmek demektir.

Sosyal kimlik meselesini siyasal açıdan ele alacak olursak, Türkiye'de dini ve milli değerleri önceleyerek siyaset yapacağını söyleyip, tek başına iktidara gelen AK Parti, meşruiyetini tarihsel temellerini kolayca bulabileceği "Müslüman Demokrat" kavramını siyaset felsefesinin modern verileri ışığında okuyarak temellendirme yerine; Batı siyasi literatüründe birbiriyle ilintilendirilmesi çok zor olan "Muhafazakâr" ve "Demokrat" terimlerinin bileşenini oluşturmakta gördü.

Bilimsel alt yapısını Liberal Düşünce Topluluğu'nun katkısıyla muhafazakarlık ve demokrasi ilişkisine dair uluslar arası bir sempozyum düzenleyerek kimliğinin teorik alt yapısını kurgulamaya çalıştı. Sayın Yayla, dini değerleri önceleyen insanların siyasal kurgularını artık "Müslüman" terimiyle değil de, bunu da içeren "Muhafazakâr" kavramıyla ifade etmesinin daha tutarlı olacağını söyledi.

Batılı anlamda muhafazakârlık anlayışını müzakere etmek, bu satırların yazarının ilgi alanı dışındadır. Bununla birlikte AK Parti deneyiminin uzun demokrasi deneyimimizden hareketle batılı literatürdeki "Hıristiyan Demokrat" örneğinde olduğu gibi, bir Müslüman Demokrat temellendirmesine girilseydi, özelde Türkiye ve diğer bölgelerde yaşayan Müslüman halklar, genelde dünya siyasal literatürüne özgün ve özgül bir katkı olabilecekti. Çünkü AK Parti, yerli/dini/milli değerlerin evrensel veriler ışığında okuma iddiasıyla iktidar oldu; başarılarında mevcut egemenlik ilişkilerinin içinde "çevrenin/taşra"ın 28 Şubat süreciyle bütün siyasal farklılıkları homojenleştirdiği bir merkeze, ya da "28 Şubat mağduru çevre"nin "diğer kenarlar"a karşı bir tepkisi olarak ortaya çıkmıştı.

KİMLİK ARAYIŞI VE 'MÜSLÜMAN DEMOKRAT'

"Müslüman Demokrat" kavramsallaştırması, Batı'nın insan hakları söylemini, dinin bu hakları fıtratla özdeşleştiren bakış açısını ve diğer manevi değerlerini, milli refleksleri koruyan bilinci içeren tarihsel temellere sahip yeni bir sosyal ve siyasal kimlik tasavvurudur. Yerli (dini ve milli) değerlerin evrenleştirilmesinden kasıt da budur. Farklı, öteki olanın özgün ve özgüllüğünü, Allah'ın bir rahmeti ve bereketi olduğunu düşünmektir; bilişip, tanışma, iyilik ve güzellikte yarışma iddiasındaki çoğulcu evrensellikler olduğunu söylemektir. "Müslüman Demokrat" zihniyette herhangi bir yabancılaşma, dışlama olmamasının nedeni budur.

Bu açıdan "Müslüman Demokrat", laiklik kavramının bütün dünyada demokrasinin çoğulcu boyutunun inançlar alanına yansımasının bir ifadesi olabilir. Bu gerçekleştirilirse, Türkiye; manevi değerlere saygılı laik ve demokratik hayat biçimini, tarihsel deneyimlerinin verdiği güçle, devlet nizamı içinde sürekli ihtilallerle kesintiye uğratmayacak kurallara bağlayabilecektir. Türkiye'de tıpkı Hıristiyanlığın verilerini dikkate alan Hıristiyan Demokrat gibi bir kavramsallaştırma pratiğe aktarılırsa ne olacaktır? Öncelikle, laik, sosyal, bir hukuk devleti olan Türkiye'nin demokratik bir cumhuriyet olarak bölgesel ve uluslar arası bir güç olmasına "muhafazakâr" bir katkı olacaktır.

Ayrıca AB'nin din temelli değil de, ekonomi-politik bir birliktelik olduğu iddiası geçerlilik kazanacaktır. Çünkü halkı önemli oranda Müslüman, yönetimi laik bir devlet olan Türkiye, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman ve Ateistlerle birlikte yaşanabilecek bir Avrupa Projesi inşasına teorik ve pratik katkıda bulunabilir. Çünkü AB'nde oldukça çok sayıda Türkler ve diğer Müslüman halklardan insanlar yaşıyor. Hem, farklı kültürel dokuya sahip bu insanlarda, anayasal vatandaşlık ve yurtseverlik bilinci oluşturmasında, hem de dünya kamuoyunda çoğulcu, kuşatıcı ve kapsayıcı liberal demokrasinin gerçekleştirildiği Müslüman demokrat kavramıyla daha iyi gösterilebilir.

* Prof. Dr., Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi
12 yıl önce