|

Tek parti rejimi değil tek parti iktidarı var

AK Parti, ''tek parti rejimi'' değil, tek parti iktidarı kurdu. Tek parti rejimi, bu ülkenin tarihinde, 1923-1950 arasındaki, başka partilerin yasak olduğu, seçimlerin gevezelik olsun diye yapıldığı bir siyasi düzendir ve tenkit etmeye bile değmeyecek kadar iğrenç bir siyasi ''de facto'' halidir. Tek parti iktidarı ise, siyasi terminolojide hakim parti diye isimlendirilen, sağlıklı olarak yapılan her seçimi kazanan, halkın çoğunluğu tarafından tasvip ve takdir edilen bir siyasi durumu ifade eder.

İbrahim Sancak
00:00 - 21/06/2013 Cuma
Güncelleme: 22:29 - 20/06/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

AK Parti yaklaşık on bir yıldır iktidarda. Ülke bu kadar süredir tek parti iktidarı tarafından idare ediliyor. Bunun ayrı bir manası var. Kitlelerde tek parti psikolojisi oluşuyor, bu psikoloji siyasi alanda farklı özellikler taşıyor.

AK Parti, ''tek parti rejimi'' değil, tek parti iktidarı kurdu. Tek parti rejimi, bu ülkenin tarihinde, 1923-1950 arasındaki, başka partilerin yasak olduğu, seçimlerin gevezelik olsun diye yapıldığı bir siyasi düzendir ve tenkit etmeye bile değmeyecek kadar iğrenç bir siyasi ''de facto'' halidir. Tek parti iktidarı ise, siyasi terminolojide hakim parti diye isimlendirilen, sağlıklı olarak yapılan her seçimi kazanan, halkın çoğunluğu tarafından tasvip ve takdir edilen bir siyasi durumu ifade eder.

ARADAKİ FARK

Tek parti rejimi, en kısa sürede yozlaşan, çürüyen, tüm halkı karşısına alan (almak zorunda kalan) bir iktidar gaspıdır. Tek parti iktidarı ise, aksine halkı umursayan, halka hizmet eden, sürekli diri kalmayı ve dikkatli olmayı gerektiren bir siyasi yapıya işaret eder. Çünkü periyodik olarak normal seçime gidilmekte, halktan oy talep edilmektedir. Halkın, güçlü tek parti iktidarını sürdürecek kadar destek vermesi, çok şeye bağlıdır ve asla hoyratlık kabul etmez.

Arka arkaya üç milletvekili, üç mahalli seçimi, oylarını artırarak kazanan AK Parti, ender görülen tek parti iktidarlarından birini kurmuştur. Hala yapılan seçim anketlerinde oylarının düşmediği aksine arttığı görülen AK Parti, tek parti iktidarını hala ve uzun süre daha devam ettirecek gibi görünüyor. Öyleyse üzerinde çalışmamız gereken bir mevzu var; ''tek parti iktidarı psikolojisi''.

Ne kadar oy alırsanız alın, ülkede muhakkak muhalefet olacaktır, yüzde yüz (veya doksan küsur oy tek parti rejimlerinde olur) oy alamazsınız. Ne kadar doğru ve iyi işler yaparsanız yapın, mutlaka yanlışlarınız olacaktır, uzun zaman iktidarda kalmak ise az az yapılan yanlışları biriktirecektir. İşte kritik nokta burası…

YENİ BİR MUHAFELET ŞART

Bir partinin sürekli seçim kazanması ve hala kazanacağına kanaat getirilmesinin halk üzerindeki tesirleri nedir? Kritik noktayı izah edebilmek için önce bu sorunun cevaplanması gerekiyor.

Seçimden ümidini kesmiş, her seçimde yenilmiş, bir sonraki seçimde de yenileceğine kanaat getirmiş bir muhalefet hiçbir şey yapamaz. Muhalefet partilerinin tabanı, üç seçimden hezimetle çıkan, bir sonraki seçimden de ümitli olmayan parti kadrolarını kıyasıya tenkit eder, suçu ve kusuru onların beceriksizliklerine bağlar. Zaten de böyle oldu, muhalefet partilerinin içi sürekli kaynıyor, tartışmalar bitmiyor, birliğini muhafaza edemiyor. Başarısızlık müthiş bir menfi tesire sahip, başarının müthiş bir müspet tesire sahip olduğu gibi… Sürekli başarısızlık derin bir ümitsizlik girdabı oluşturur ve muhalif tabanı vakumlamaya başlar. Tabandaki bu ümitsizlik, muhalif parti kadrolarına da aynen yansır, muhalefet kadroları akıl ve mantık ölçülerini kaybeder, saçmalamaya başlar.

Muhalefet partilerinin idarecilerine yönelen kendi tabanlarındaki öfke, aynı zamanda ve misliyle iktidar partisine yönelir. Siyasi mücadele ve serbest seçimlerle iktidara gelemeyeceğine inanan, bunun zihni evrenlerinde oluşturduğu girdap tarafından vakumlanan psikolojik savruluşlar, marazi patlamaları tetikler. Ümitsizliğin artış katsayısı, öfkenin birikme katsayısıdır. Mesele bu… Ümitsizliğin artış katsayısının öfke katsayısı haline gelmesi…

ALTERNATİF ARAYIŞLARI

Halkta öfke birikiminin belli bir noktaya ulaşması, buna rağmen seçim yoluyla mevcut iktidarı deviremeyeceğine inanılması, hesaplanamaz, öngörülemez, zamanlaması bilinemez patlamaların hazır olduğunu gösterir. Anlaşılması gereken buydu, hala anlaşılmadığını gördüğümüz için de ıstırap çekiyoruz.

Seçim yoluyla ve yüzde elli oyla iktidara gelmiş bir hükümete karşı isyan ne demektir? Meselenin sırrı da tam olarak burada gizli… Seçim yoluyla iktidarı deviremeyeceğine inanan, bu konudaki tüm ümitlerini kaybeden kitlelerin gözü ve dikkati seçim sandığından uzaklaşır. Öfke patlamasının eşiğine gelen kitlelerin bir kısmı, sandığa bile gitmez. Tek parti psikolojisinin, tek parti rejimi ile tek parti iktidarındaki müşterek hususiyeti burada ortaya çıkar. Tek parti rejiminde de sandıktan ümit yoktur, tek parti iktidarında da sandıktan ümit yoktur. Her iki durum aynı değildir ama aynileştiği birkaç noktadan birisi burasıdır. Tek parti iktidarı meşrudur ama muhalif kitlelerde oluşturduğu siyasi psikoloji, tek parti rejimine benzemeye başlar. Her iki ihtimalde de artık muhalif kitlelerin öfkesini dindirecek olan sandık değildir.

Bu ülkenin tarihinde tecrübeye tahvil edilememiş olan 1950-1960 arasındaki DP tek parti iktidarı devri var. O devirde, muhalefeti CHP ve ordunun organize etmesinden ve nihayet ordunun darbe yapmasından dolayı, siyasi ve içtimai hayatın labirentlerinde akan öfke seli dikkate alınmamıştır. Demokrat Parti kadrolarının, daha önce böyle bir tecrübe olmamasının da katkısıyla meseleyi hiç anlamadığı malum ama daha sonraki zamanlarda da o devirden tecrübe üretilememiş olması çok hazin.

Demokrat Parti iktidarının son yıllarındaki hadiseler de bir cihetiyle bu günkü hadiselere benzer. O devirde, son hamleyi ordunun yapması, darbeyle iktidarı devirmesi konusuna kilitlenen akıl ve dikkatler, meselenin siyasi ve içtimai derinliklerindeki özelliklerini anlamadı. Ak Parti kadroları, medya ve orduyu (1960 darbesinin zinde kuvvetlerini) zapt altına almakla meselenin çözüldüğünü zannetti. Büyük hata…

İLK CİDDİ SINAV

''Mücerret tefekkür'' lazım diye bağırmamızın sebeplerinden birine geldik. Siyasi ve içtimai süreçleri, saf tefekkür mahareti olan adamlar takip etmediğinde, yapılabilenler en fazla bir önceki hadise silsilesine göre tedbir geliştirmek… Oysa hiçbir siyasi ve içtimai süreç, bir öncekini tekrarlamaz, bunu bile anlayacak bir fikir ve ilim adamı yok memlekette. Veya Ak Parti kadroları, zeki olmakla iktifa eden ahmaklar misali, bu kadroları aramıyor, bulmuyor ve umursamıyor.

Tayyip Erdoğan, on bir yıllık iktidarındaki en ciddi imtihanla karşılaştı. Bunu söylerken, yaklaşık bir haftadır devam eden ve sürekli yayılma istidadı gösteren nümayişleri mübalağa ediyor değiliz. Bu nümayişler birkaç gün sonra biter, mesele bu nümayişlerin derinliklerindeki gerçeğin ne olduğunu doğru anlayıp anlamadığıdır. Doğru anlamazsa, tedbir de alamayacağı için kısa aralıklarla tekrarlanacağı hatırda tutulsun.

11 yıl önce