|

Telefon trafiği karşıt propagandayı kırdı

ABD Başkanı Obama'nın Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmeleri, Türkiye'nin Davos sonrası yalnızlaştığına dair iddiaların geçersiz olduğunu, aksine elinin güçlendiğini gösteriyor

Ali Akel
00:00 - 18/02/2009 Çarşamba
Güncelleme: 03:46 - 18/02/2009 Çarşamba
Yeni Şafak
Telefon trafiği karşıt propagandayı kırdı
Telefon trafiği karşıt propagandayı kırdı

ABD Başkanı Barack Obama'nın hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hem de Başbakan Tayyip Erdoğan'ı aramasının Washington'da nasıl algılandığını şu cümlede özetlemek mümkün: “Çok pozitif bir gelişme, çok iyi oldu.” Beyaz Saray, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık merkezlerinden yapılan açıklamalar önümüzde olduğu halde Washington'un nabzını tutan isimlerle gelişmeleri değerlendirirken ortaya çıkan bir diğer sonuç, görüşmelerin sürpriz olduğuydu. Davos sonrası esen negatif havadan olsa gerek, anlaşılan kimse böyle bir telefon görüşmesi beklemiyormuş.

Obama'nın Gül'ü ve Erdoğan'ı aramasının 'pozitif ve iyi bir gelişme'nin ötesinde özellikle üç konuda gelinen nokta bakımından oldukça önemli. Dördüncü bir konu olarak buna Davos'u da eklemek mümkün ama burada bir hususun altını çizmek gerekiyor. Evet, Davos'ta bir kriz yaşandı ancak bu, Washington ile Ankara arasında değil; Ankara ile Tel-Aviv arasında yaşandı. Washington-Ankara ajandasında Türkiye-İsrail ilişkileri bir konu başlığı değil.

GAZZE'Yİ GİZLEYEMEDİLER

Ancak, Barak hükümetinin dönemin Bush yönetimini de arkasına alarak Gazze'de neden olduğu insanlık trajedisini “HAMAS başka bir seçenek bırakmadı” savının arkasına sığınarak sonuna kadar destekleyen Amerika'daki Yahudi (AJC, ADL, AIPAC) lobileri, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta Peres'e yönelik sözlerini Türkiye'nin aleyhine çevirmek için sonuna kadar kullandı. Erdoğan'ın tepkisinin Yahudilere ve İsrail devletine karşı olmadığını ısrarla vurgulamasına rağmen, Yahudi lobileri birebir olmasa da Türkiye Başbakanı'nı “anti-semitizm” ile suçlayarak, hem Gazze'deki trajedinin üstünü örtmeye hem Ermeni soykırım tasarısı sebebiyle Türkiye'ye gözdağı vermeye hem de Washington yönetimini baskı altına almaya çalıştılar.

Peki, başarılı olabildiler mi? Gazze'deki insanlık dramını saklayabildiler mi?..

Amerika'daki Türklerin bir kısmının Yahudi lobilerinin estirdiği rüzgarın etkisinde kalarak, “Bu şekilde de tepki verilir mi!”, “Türkiye'deki Yahudiler büyük korku içinde yaşıyor.”, “Ermeni tasarısı artık kesin geçti” şeklindeki endişeleriyle “Türkiye'nin sırtını batıya döndüğünü” ileri süren bir iki yazıyı bir kenarda tutmak kaydıyla, yukardaki sorunun cevabı “hayır”. Tam aksine, o günlerde tarihlerinde hiç olmadıkları kadar 'yalnızlık' hissini yaşadı Yahudiler...

PROPAGANDA KIRILDI

Washington'da, Kongre ile özellikle de güvenlik çevreleri ile başında bulunduğu kurumun iş çerçevesi gereği içli dışlı olan bir ismin, 'Ermeni tasarısı Kongre'ye gelirse artık kesin geçer' şeklindeki bir ifadeye, elleri cebinde dudak bükerek, “Hiç belli olmaz. Daha dün Manas'ta (Kırgızistan) bir üssümüzü kaybettik. Kafkasları Rusya'ya, Ortadoğu'yu da İran'a mı teslim edeceğiz” demesi, Washington'ın olaylara ne kadar 'teknik' baktığının bariz bir göstergesi değil mi?

Gazze ve Davos olayını, Obama'nın Erdoğan ile olan görüşmesine yansıyan en önemli cümleyi alıntılayarak kapatalım. Başbakanlık Basın Merkezi'nin açıklamasında yeralan cümle, Davos sonrası Erdoğan'ı arayarak “Ortadoğu'nun çok meşekatli ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğini biliyorsunuz. Bu bölgenin, liderliğinize, arabuluculuk misyonunuza, inisiyatif kullanmanıza ihtiyacı var” diyerek Gazze konusunda tam destek veren BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un sözlerinden neredeyse farkı yok: “Başkan Obama, Gazze sorunu konusunda, Ortadoğu barış sürecinde şahsınızın liderliğinin hayati önem taşıdığını ifade etmek isterim. Amerika Türkiye'nin hassasiyetlerini her zaman anlayışla karşılamaktadır' demiştir.” Bu cümlenin en önemli tarafı Türkiye üzerinde 'ahlaka ve insafa' sığmayan 'antisemitik propaganda'yı kırmasıdır.

ORTADOĞU'DA İŞBİRLİĞİ

Üç lider arasında gerçekleşen görüşmelere ilişkin yapılan resmi açıklamalarda Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Ortadoğu'ya kadar genel olarak iki ülkenin stratejik işbirliğinin önemine vurgu yapılıyor. Ancak sıcak gelişmeler ışığında açıklamaların satır aralarına mercek tutulduğunda Türkiye'nin Irak ile gelişen ilişkileri, Ortadoğu barışı ve Pakistan-Afganistan konularına vurgu yaptığı görülüyor. Her iki telefon görüşmesinde 'sıcak ve verimli' bir görüşme gerçekleştirildi denilen Beyaz Saray'ın açıklamasında göze çarpan noktalar şunlar:

  • ABD'nin Türkiye ile Irak arasında yükselen işbirliğine tam desteği,
  • Ortadoğu barışı için işbirliğinin önemi,
  • Afganistan ve Pakistan'a Amerika'nın politik yaklaşımları,

    Ve de en önemlisi son cümlede altı çizilen husus:

  • “Başkan (Obama) NATO'da birlikte etkili bir şekilde çalışmayı ve Amerika-Türkiye ilişkilerini güçlendirme isteğini vurguladı.”

    Obama'nın Ankara'yı aramasının Cumhurbaşkanı Gül'ün Moskova ziyaretinin hemen sonrasında gerçekleştiğini önelikle not etmek gerekiyor. Diğer not edilmesi gereken bir husus, Obama'nın Ankara'yı arayıp NATO içinde etkili bir şekilde birlikte çalışmanın önemine vurgu yaptığı gün, Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs'in “Afganistan'a gönderilecek takviye birliklerin sayısı birkaç hafta içinde değil, birkaç günde belirlenecek” açıklamasını yapması. Obama'nın, Afganistan'daki birlikleri takviye etmek için Irak'taki askeri birlikleri kademeli olarak mümkün olabilecek en kısa sürede çekmek istediği sır değil. Açıklamanın Türkiye'nin Irak ile artan işbirliğine tam destek ifadesine şu sıralarda Washington'da, “Irak'ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi ne olacak?” sorularının yüksek sesle sorulduğunu akılda tutarak yapıldığını da hatırlatmakta fayda var.

    ERMENİ TASARISI HASSASİYETİ

    Türkiye-Amerikan ilişkilerini esir alan konuların başında PKK terörü ile mücadelenin yanı sıra kuşkusuz 'Ermeni soykırımı' konusu yeralıyor. Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada her iki konuya da değinildiği görülüyor. Şu sıralar en çok merak edilen konu ise “Ermeni soykırım tasarısı” konusu Kongre'ye gelirse akibetinin ne olacağı ve Başkan Obama'nın 24 Nisan'da nasıl bir açıklama yapacağı soruları...

    Ankara, futbol diplomasisi ile başlayan ve Azerbaycan'ı da içine alarak genişleyen süreç konusunda Washington'un duyarlı davranması, hatta zaman zaman resmi açıklamalara da yansıdığı şekliyle, bu sürecin bir tasarı ile 'zehirlenmemesini' istiyor.

    TARAFSIZLIK TALEBİ

    Yazının başında da vurgulamaya çalıştığımız gibi, Amerikalı politikacılar meselere çok 'teknik' bakıyor. Konunun etrafında dolanmadan mevzuya direk girmezseniz konuya hiç girmiyorlar. Obama'nın telefonla görüştüğü Gül ve Erdoğan kuşkusuz bunu hepimizden daha iyi biliyorlar. Zaten görüşmede Erdoğan'ın Obama'ya, Ermeni konusunda da iki ülkenin ilişkilerinin zarar görmemesi için “adil ve tarafsız tutumunun önemine” vurgu yaptığı görülüyor.

    CSIS Türkiye Projesi Direktörü Bülent Alirıza ile telefonda üç liderin görüşmesinin satır aralarını ve olası sonuçlarını konuşurken “Türk-Amerikan ilişkilerinde en önemli tehdit, Ermeni soykırımı tasarısıdır” diyen Alirıza, bunun altını çiziyordu: “Umarım muhatapları Amerikan Başkanı arayınca bu konudaki kuşkularını açmışlardır.” Başbakan Erdoğan'ın konuyu açtığı ve önemini vurguladığı da görülüyor. Bakalım arkası nasıl gelecek...?

    *Yeni Şafak Washington Temsilcisi


  • 15 yıl önce