|

Türk doktorlarının Gazze hizmet kuşatması

Yolu, limanı, çıkışı olmayan, altı yanı kuşatma altında olan kimsesiz, korumasız ve mahzun Gazze'ye giden “Yeryüzü Doktorları”, 400 muayene ve çoğu zor 50 ameliyattan sonra, Gazze için bir şeyler yapabilmenin huzuruyla, Gazze'yi terk etmenin burukluğuyla Türkiye'ye döndük.

Harun Cansız
00:00 - 15/03/2012 Perşembe
Güncelleme: 21:53 - 14/03/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Türk doktorlarının Gazze hizmet kuşatması
Türk doktorlarının Gazze hizmet kuşatması

İsrail'in Gazze katliamının yaraları, yıllar geçmesine rağmen hala sarılabilmiş değil. Haberlerde, sadece rakam olarak yer bulabilen “yaralı”lar, kanser ya da benzeri ağır hastalar 1200 kişiyi buluyor. Bu hastaların Gazze'de tedavi imkânları da bulunmuyor.

Ağır hastalığı bulunan 1200 Gazze'li hastanın tedavisi, sınır komşusu Mısır'da yapılmak istendiğinde, sadece 300 hastanın kabul edilebileceği bildirilir. Mısır'a gönderilecek 300 hastayı tespit etmek için, 1200 ağır yaralı hasta arasından kura çekilir.

1200 kişi arasından, kura ile seçilen 300 ağır hastanın da şanslı olmadığı Gazze-Mısır sınır kapısında anlaşılır. Mısır sadece 50 hastayı kabul eder.

ARAP BAHARI DEĞİL 'SAĞLIK BAHARI'

Bu durum Türkiye'ye bildirildiğinde, Sağlık Bakanlığı ve birçok sivil toplum örgütünün işbirliğiyle, “Sağlık Baharı” projesi hazırlanır, “kardeş coğrafyalar” için.

Birinci ekip geçtiğimiz Ocak ayında gelir Gazze'ye. Çok fazla vakit geçmeden de ikinci ekip. Bu ekipte gönüllü doktor Ethem Güneren, Mehmet Akif Kaygusuz, Metehan Eseoğlu, Kadir Ceylan, Ahmet Güneşi, gönüllü eczacı Ramazan Dilek ve ben vardım.

Sınır tanımayan gönüllü “yeryüzü doktorları”nın amacı, Gazze'deki imkansızlıkların ortasında, zor şartlarda ameliyatlar yaparak, hastalara şifa, halka moral vermek ve oradaki sağlık personeline de tecrübelerini aktarmaktır.

25 Şubat'ta yola çıkan ekip, rekor denebilecek kısa bir sürede Refah sınır kapısından geçtiğinde, hep adını duydukları “bahar”ın gerçek olabileceğini zanneder. Fakat bu bahar havası uzun sürmez. Çünkü Gazze'liler hala sınır kapısında beklemeye, eziyet çekmeye devam etmektedir. Temel ihtiyaçlar hala Refah sınır kapısından geçememektedir, gelinlik yüklü bir tır bile dört aydır izin beklemektedir. Türkiye'den Gazze'ye gelen gönüllü doktorlar, vakit kaybetmeden, ilk gün hastaları kabul etmeye başlarlar.

2008 yılında haberleri süsleyen İsrail füzelerinden ve fosfor bombalarından geriye kalanlarla, üç yıl sonra yüzleşmek kolay değildir. Birçok hastanın uzuvları yoktur ve kopan eksilen parçalarını uzuvlarını yerine koymalarını isterler…

Öyle ya doktorduk

Türkiye'den gelmiştik

ÇOCUKLARIMIN KORKMAYACAĞI BİR YÜZ İSTİYORUM

Türk doktorların karşısındaki sandalyelere, genç bir kadın ve kocası oturur. Genç adamın gözleri ve yüzünün bir kısmı yoktur. Genç kadın, yanında oturan kocasının yakışıklı günlerinden kalma, eski bir fotoğrafını çantasından çıkarır ve Türk doktorlara gösterir. Elinde kocasının eski fotoğrafını tutan bu genç anne, yanındaki kocasının ameliyat edilmesini, “sadece küçük çocuklarının ürkmeyeceği, korkmayacağı bir yüz!” ister.

Benzer durumdaki bir delikanlı, iki gözünü, burnunun hava yolu ve bir bölümünü yitirmiş olmasına rağmen, bütün sevimliliğini takınarak bir istekte bulunur: “Bana öyle bir burun ve yüz yapın ki bütün kızlar peşimden koşsun!”

GECE 9'A KADAR HASTA BAKTIK

Bu istek karşışnda delikanlıdan öğrendiğim gibi, şakayla, gülümseyerek cevap verdim; “Senin peşinden koşmayacak kıza yazıklar olsun!” Bir vahşetten devşirilen gülümsemelerdir bunlar.

Türk doktorlar, Gazze'deki ilk günlerinde hasta kuyruğu yüzünden akşama kadar çalışırlar, yemek yiyecek vakit bile bulamazlar. Gün boyu gördükleri insan manzaralarından sonra da, yemek yeme isteği kalmaz. 1 Mart sabahı başlayan hasta kuyruğu ise gece dokuza kadar devam eder. Ancak o vakitten sonra, öğle ve akşam yemekleri birleştirerek yedik, biraz dinlenmek için otele döndük.

O gün hayatım boyunca gördüğüm en zor gırtlak ve nefes borusu darlığı vakasını ameliyat etmek zorunda kaldım. “Yeryüzü Doktorları”ndan Ethem, Akif, Kadir ve Metehan Beyler de benzer şekilde, zor vakalara imza atarlar, o imkansızlıkların içinde ustalıklarını konuştururlar.

Doktorlar ameliyattayken, bomba sesleri de onlara eşlik eder, İsrail iki kez daha vurur Gazze kıyılarını. Çok şükür, zayiat yoktur.

TÜRK DOKTORLARINDAN VE İSRAİL ASKERLERİNDEN BAŞKA ÇALIŞAN YOK

Cuma günü, Gazze için tatil günü demektir. 3 Mart Cuma günü, Türk doktorlardan ve İsrail askerlerinden başka çalışan yoktur. Cuma namazı vakti dışında, ameliyatlar devam eder. Yolu, limanı, çıkışı olmayan, altı yanı kuşatma altında olan kimsesiz, korumasız ve mahzun Gazze'ye giden “Yeryüzü Doktorları”, 400 muayene ve çoğu zor 50 ameliyattan sonra, Gazze için bir şeyler yapabilmenin huzuruyla, Gazze'yi terk etmenin burukluğuyla Türkiye'ye döndük.

***

Ey Gazze

Sana özgürlük sana direniş sembolü takılar,/ onurun sembolü taçlar sunmaya geldim/ kurtuluşun en yüksek doruklarına/ takman için...


koluna protez yüzüne epitez değil/

gözüne/ göz...


Ve şimdi dönüş vakti!/ Sen ey/

barınaksız korumasız hüzün gecelerine garkolan/ her an gelecek/ vahşi bir saldırıyı bekleyen/ büyük bir tevekkülle...


Ey yolu olmayan/ Limanı olmayan/ Çıkışı olmayan/ Kimsesiz/ Korumasız/ Mahzun/ Gazze/ Hoşça kal!/ Kimsesizlerin Kimsesine emanet/ Hoşça kal!/ 'Yatık ul afiye'/ Allah kolaylık versin


Sene 2012, Gazze, son saldırıdan birkaç gün önce.

* Prof. Dr., Yeryüzü Doktorları (www.yeryuzudoktorlari.org)
12 yıl önce