|

Türkiye adım adım normalleşiyor

Türkiye Osmanlı'nın son döneminde başlayan ve Cumhuriyet'le birlikte topluma giydirilen dar elbiseden adım adım artık kurtuluyor. Türkiye'nin, evrimci ve tedrici usullere uygun olarak, normalleşme sürecinde emin adımlarla ilerlemesi, son derece olumlu bir gelişmedir. Türkiye normalleştikçe, insanlar daha mutlu olacaklar, gerilim ve çatışmalar azalacak, kısaca Türkiye, bütün kesimleri ile bütünlük ve barış içerisinde çok daha güçlü ve müreffeh olacaktır.

Adnan Küçük
00:00 - 2/02/2013 Cumartesi
Güncelleme: 23:06 - 1/02/2013 Cuma
Yeni Şafak
Türkiye adım adım normalleşiyor
Türkiye adım adım normalleşiyor

Ülkemizde yaklaşık son ikiyüz yıldır, hem siyasi ve sivil hayatta, hem de devlet katında hayatın normal akışını zorlayan işler yapılmıştır. Osmanlı'nın son dönemlerinde, devletin çöküş sürecinden kurtarılması amacına yönelik ciddi çabalar içerisine girişilmiştir. Bu kapsamda, bir yandan sivil ve siyasi hayatta çeşitli düşünce ve çözüm önerileri ortaya konulmaya çalışılmış, diğer yandan da devlet katında, Batı'dan gelen zorlamalarla da bağlantılı olarak bazı politikalar geliştirilmiştir. Bu dönemde sivil ve siyasi hayattan gelen çözüm önerilerinin üç türlü olduğu söylenebilir: Birincisi, salt din merkezli olanı. İkincisi, din ve ilmin mezc edilmesi. Üçüncüsü, pozitivist temelli bir değişim esasının benimsenmesi.

OLAĞANDIŞI POLİTİKALAR

Osmanlı'nın son zamanlarında, özellikle aydınlarla bürokrasinin büyük ekseriyetinde üçüncüsünün belirgin bir şekilde öne çıktığı söylenebilir. Fakat devlet katındaki fiili uygulamaların tam da bu baskın eğilimle uyumlu olduğunu söyleyebilmek zordur. Ama tam manası ile birinci ve ikinci eğilimlerin olduğunu söyleyebilmek de pek mümkün değildir. Kısaca 'karma' bir uygulama ortaya çıkmıştır. Aydınlarla sivil ve askeri bürokrasinin büyük ekseriyeti ile alakalı olarak şunu söyleyebilmek mümkündür: 'Çökmekte olan Osmanlı Devleti'nin kurtuluşunun, pozitivizm temelli Batılı değerlerin esas alınmasıdır; bunun da evrimci yolla değil, yukarıdan aşağıya, halka rağmen halkçılık ilkesi ile de uyumlu olarak, jakoben usuller esas alınarak devrimci yolla gerçekleştirilmesi gerekir'.

Bu dönemde, olağanı zorlayan daha başka uygulamalar da olmuştur. Bunların başında azınlıklara yönelik politikalar gelmektedir. Diğer yandan devletin çöküntüye gitmesi, baskıcı otoriter uygulamaların üst düzeylere çıkmasına sebep olmuştur. Özellikle İttihat ve Terakki döneminde fiilen tatbik edilen ırkçı (Türkçü) politikalar, birçok coğrafi bölgenin Osmanlı'dan kopması neticesini ortaya çıkarmıştır. Bazı aydınlarla bürokrasi kesimi, toplumu dönüştürme politikalarının asli unsurları olmak için ciddi çabalar içerisine girmişlerdir.

Bütün bu olağanı zorlayan politikalar, Osmanlı Devleti'nin cumhuriyete dönüşmesi sonrasında da yaşanmıştır. Hatta Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde kamusal politikaların tayin ve tespitinde yukarıda sözü edilen üç eğilim ile alakalı olarak var olan belirsizlikler bu dönemde tamamen terk edilmiş, devlet katında pozitivizm temelli politikalar benimsenmiştir. Temel amaç, 'toplumu jakoben yöntemlerle yukarıdan aşağıya dönüştürmek, yepyeni bir toplum inşa etmektir'. Bu amaca yönelik olarak dini eğitim büyük ölçüde tasfiye edildi; kılık kıyafete yönelik, çağdaş giyimi öngören politikalar benimsendi.

YASAKLAR DÜZENİ

Devlet katında dini referans alan her türlü kıyafetler tamamen dışlandı. Dini referans almayan, hatta dini gereklerle çelişen kıyafetler, çağdaş bir toplum vücuda getirme politikasının bir gereği olarak, katı bir şekilde tatbik edildi. Tabii olarak, bu tür politikalar, halkın kendi iradelerine rağmen yukarıdan aşağıya dönüştürülmesini amaçladığı; toplumun tabii gelişimini zorladığı için, toplumun genişçe bir kesiminde tepki ile karşılandı. Dindarlar, 'iç düşman' ilan edilerek, üst düzeyde hak mahrumiyetlerine maruz bırakıldılar. Bütün bunlar da, hem devlet-toplum, hem de toplum içerisinde çağdaş-gerici gerilimlerine ve çatışmalarına yol açtı.

CUMHURİYETİN TÜRKLERİ

Cumhuriyet sonrası dönemde Türkçülüğü esas alan milliyetçi politikalar da geliştirildi. 1937 yılında Anayasa'ya konulan ve daha bilindik bir ifade ile CHP'nin 'altı ok' olarak benimsediği ilkelerden birisi de 'milliyetçilik'tir. Etnisite temeli belirgin olan milliyetçi politikaların zecri uygulamalarla bütünleşmesi, bu dönemde farklı etnik kesimlerin hayatlarını ciddi manada zorlaştırmıştır. Bu bağlamda da ciddi gerilimler ve çatışmalar yaşanmıştır.

Cumhuriyet döneminde, toplumun çağdaşlaştırma politikası zemininde dönüştürülmesi ve devlete otoriter laiklik (laikçilik) kimliğinin kazandırılması konusunda aydın ve bürokrat ittifakı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, askeri bürokrasinin belirleyici bir inisiyatif aldığı görülmektedir. Nitekim cumhuriyetin ilerleyen yıllarında, askeri bürokrasinin, bazı sivil bürokratlarla aydın kesimleri ile dayanışma içerisinde, 'laikliği korumak ve kollamak' adına çoğu kereler, doğrudan ya da dolaylı olarak müdahalelerde bulunduğu görülüştür. Yani devletin demokrasi zemininde laik kimliğinin korunmasına razı olunmamış; askeri müdahaleler yoluyla anti-demokratik usullerle otoriter laikliğin korunması yolu yeğlenmiştir. Türkiye bir türlü otoriter laik cumhuriyetten demokratik laik cumhuriyete evrilememiştir.

28 Şubat döneminde, dini temelli zorlama ve otoriter nitelikli politikalar tekrardan üst düzeylere çıkmıştır. Bir yandan askeri bürokrasi, doğrudan darbe yapmasa da, Milli Güvenlik Kurulu vasıtasıyla, laiklik iyicene laikçileştirerek din ve vicdan hürriyetinin alanı büyük ölçüde daraltılmış; laiklik büyük ölçüde dışlayıcı laikliğe dönüşmüştür. Bu politikalardan en çok etkilenenler, başörtülüler olmuştur. Diğer yandan, 1980'li yıllardan itibaren etnisite temelli dışlamalar da üst düzeye çıkmıştır. Her türlü Kürtçe yayınları ve şarkıları yasaklayan, konuşulmasını bile cesaret meselesi haline getiren politikalar benimsenmiş ve uygulanmıştır.

NORMALE DÖNÜŞ SANCILARI

İşte son zamanlarda, olağan hayatı bazen çekilmez hale getirecek şekilde zorlaştıran politikalardan yavaş yavaş uzaklaşılmaya doğru gidildiği görülmektedir. Bunun en bariz misallerinden birisi, askeri bürokrasinin siyasi hayata müdahale noktasından geriletilmesidir. Gerçi hukuki zeminde radikal değişiklikler mevcut değil ise de, askeri müdahalelere yönelik yargılamalarla, fiili olarak askeri bürokrasinin geri durması, bu yöndeki önemli gelişmelerden bir kısmıdır. Diğer yandan, etnisite temelli yasaklamaların birçoğuna son verildiği gibi, bu kapsamda gerçekleştirilen son değişiklikle, anadilde savunma imkânı sağlanmıştır. Bunun neticesi anadilde eğitime varır mı bilinmez, ama anadilde savunma da olağanlaşma yönündeki önemli bir gelişmedir. Artık eski 'deli gömleği' kısmen de olsa çıkarılmıştır. Bir diğer kısmi iyileşme de başörtüsü konusunda yaşanmaktadır. Başörtülü kişilerin duruşmalara başları örtülü olarak girmeleri yolu, esas hakkında verilecek kararla nihai netice doğuracak şekilde Danıştay 8. Dairesi kararı ile açılmış olmaktadır. Nitekim Danıştay'ın bu kararını takip eden ilk günde başörtülü bayan avukatların duruşmalara girmeye başladığı görülmüştür. Yargısal karar siyasi kararlara kıyasla çok daha ehemmiyetlidir. Çünkü Türkiye'de en zor değişen yargı bürokrasisinin eğilimleridir. Bu zor olanın değişmesi, hayatın olağanlaşması yönündeki külli değişim açısından en önemli eşiğin aşılması anlamına gelmektedir.

AMAN KAZA OLMASIN

Bütün bunlar yeterli midir? Elbette ki değil. Fakat kısmi de olsa olumlu gelişmelerdir. Ben esasen, halk temelli olanlar hariç tutulacak olursa, bütün devrimlere karşıyım. Çünkü jakoben usullerle yapılan bütün devrimler, toplumu zorladığı için çatışma ve gerilimlere sebep olmaktadır. Bu vesileyle, evrimci dönüşüm, hem daha istikrarlı, hem de daha az gerilimli ve kalıcı olmaktadır. Bu vesileyle Türkiye'nin, evrimci ve tedrici usullere uygun olarak, normalleşme sürecinde emin adımlarla ilerlemesi, son derece olumlu bir gelişmedir. Türkiye normalleştikçe, insanlar daha mutlu olacaklar, gerilim ve çatışmalar azalacak, kısaca Türkiye, bütün kesimleri ile bütünlük ve barış içerisinde çok daha güçlü ve müreffeh olacaktır. Bunun için biraz daha sabır gerekmektedir. Umarım, gelecekteki normalleşme yönündeki gelişmeler, sabır taşının çatlamasına yol açacak şekilde uzamaz, bir yol kazası gerçekleşmez.

11 yıl önce