|

Türkiye için yeni bir 27 Mayıs mı hedefleniyor?

Morton Abramowitz ve Eric Edelman gibi eski Türkiye''nin ''dostları'' tarafından yazılan raporda yerel seçimler ile birlikte Türkiye''nin yapacağı sonraki iki seçim projeksiyona takılmış. Raporun içeriğine baktığımızda, gözümüze çarpan ilk husus Başbakan Erdoğan ile Ukrayna''da ABD ve AB eli ile desteklenen ''devrim'' sonrası ülkesini terk etmek zorunda kalan Rusya destekli Viktor Yanukovych arasında bağlantı kurulması!

Sernur Yassıkaya
00:00 - 21/03/2014 Friday
Güncelleme: 23:18 - 20/03/2014 Thursday
Yeni Şafak
Türkiye için yeni bir 27 Mayıs mı hedefleniyor?
Türkiye için yeni bir 27 Mayıs mı hedefleniyor?

Önümde bir köşe yazısı. 17 Mart 2014 tarihli yazıda, Türkiye''deki yerel seçimleri konu edinen ve ABD''de yayınlamış bir raporun içeriği özet halinde sunuluyor. Özeti okuduktan sonra, raporun tamamına gözattım. Bipartisan Policy Center adlı düşünce kuruluşu tarafından Türkiye''de görev yapmış iki eski ABD Büyükelçisi''ne hazırlatılan raporda, Türkiye''de 30 Mart''ta düzenlenecek yerel seçimler mercek altına alınmış. Raporun başlığı ''Türkiye''nin Yerel Seçimleri.'' Ama içerik bundan çok daha ötesinde. Morton Abramowitz ve Eric Edelman gibi eski Türkiye''nin ''dostları'' tarafından yazılan raporda yerel seçimler ile birlikte Türkiye''nin yapacağı sonraki iki seçim (Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler) projeksiyona takılmış. Raporun içeriğine baktığımızda, gözümüze çarpan ilk husus Başbakan Erdoğan ile Ukrayna''da ABD ve AB eli ile desteklenen ''devrim'' sonrası ülkesini terk etmek zorunda kalan Rusya destekli Viktor Yanukovych arasında bağlantı kurulması!

Bu rapor son bir yılda Türkiye ile ilgili dış basında gittikçe artış gösteren ve adeta ''Türkiye batıyor,'' ''Erdoğan gitmeli,'' ''Ekonomik kriz kapıda,'' vb. temalı yazı, haber ve raporların yeni sürümlerinden biri. New York Times, Washington Post, Guardian, Independent, Financial Times, The Economist gibi gazetelerde boy gösteren her olumsuz haber ve analiz, vakit geçmeden Türkiye''deki temsilciklerinde büyük puntolarla, manşetlerde, sür manşetlerde yer alıyor, sonra ise köşe yazılarına konu oluyor. Artık buradaki paralelliği görmemek mümkün değil. Gazetecilik adı altında, yurt dışında ponpalanmak istenen negatif algı, içeriye de bu kanallar vasıtasıyla enjekte ediliyor ve bir anda sosyal medya dahil tüm mecralarda gündem haline getiriliyor.

17 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ

Konumuza geri dönecek olursak. Raporun içeriğine bakıldığında, rapor yazarı sahiplerinin adeta eski Türkiye''nin geri dönmesi için ağıt yaktıklarını görüyoruz. Rapor sahiplerinin iddiasına göre, 2011 sonrası Başbakan Erdoğan''ın Türkiye''deki popülaritesi hızla erimekte, ''17 Aralık Darbe Girişimi'' sonrasında ise TSK yeniden siyasetin bir parçası haline gelmekte. Öyle ki, raporda bir 27 Mayıs iması dahi, yazarlar tarafından ''TSK içindeki Gülenci yapılanma''nın varlığından bahsedilerek yapılmakta. Öyle ki şu ifade raporda kullanılıyor: ''Hükümet Gülen hareketine bir operasyon başlatırsa, ordu içindeki bu Gülen yanlıları, aynı 1960''taki albaylar ve yüzbaşılar gibi bağımsız olarak harekete geçer mi?'' Bu insanı dehşete düşüren ''analiz'' bir niyet mi, yoksa dilek mi, onu sizlerin yorumuna bırakıyorum.

ABD içindeki Neo-Con klikle yakın dirsek temasına sahip hatta beyin takımı içinde olan bu iki yazarın, 17 Aralık ''Darbe Girişimi'' sonrasında epey heyecanlandıkları raporun satır aralarında hissediliyor. Hatta yazarlar medyumluk yaparak, daha fazla tapenin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde servis edileceği tahmininde bulunuyor.

RAPORDAKİ KASITLI VURGU

Yolsuzluk iddialarının ve olası bir ekonomik krizin, AK Parti ve Başbakan Erdoğan''ın arkasındaki desteği kaybettireceği de raporda altı çizilen hususların başında geliyor. İçerikte, AK Parti döneminde artan sosyal yardımların, halkı ''kandırma'' şeklinde yansıtılması ise, ülkemizde çok yakından tanıdığımız bir zihniyetle paralellik taşıması açısından hiç şaşırtıcı değil.

Raporda her halükarda, ''otoriter ve ''tek adam'' elbisesinin Başbakan Erdoğan''a giydirilmek istendiği de görülüyor. Öyle ki, 3 yılda Türkiye''de demokrasi hızla erimekte ve bunun tek sebebi, eski ittifaklarını bırakan ve tek adamlığı seçen Erdoğan. Tabii bu tek taraflı ve hem ülkemizde hem de dışarıda efsane haline getirilen anlatının, son 3 yılda Türkiye''de demokrasi ve özgürlükler alanında atılan adımlardan bahsetmesini beklemek iyimserlik olurdu. Elbette Türkiye''nin hala daha alacak yolu var ve bu yolda yürümesini sağlayacak gücün yine Başbakan Erdoğan ve AK Parti iktidarı olduğu açık. Ne var ki yazarlar böylesi bir öngörüye dahi raporlarında yer vermemiş.

NEO-CON PUSLU HAVAYI SEVER

Eh, hepimiz zaten bu Neo-Con aklın çok da demokrasi aşığı olmadığı yakın zamandan biliyor. 1 Mart 2003 tarihinde, tam anlamıyla demokratik bir duruşla TBMM''nin Irak tezkeresini reddetmesinin ardından, Neo-Con öfkenin nasıl Türkiye''ye saldırdığını, ülkemize dönük ne denli çirkin yayınların yapıldığını, hangi askeri, politik ve ekonomik baskı unsurlarının öne çıkartıldığını hepimiz gayet net hatırlıyoruz. Geçmişte Türkiye''ye yatırım yapan Neo-Con akıl, hiçbir zaman, demokratik, özgür ve kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye istemedi. Tam tersine kontrol edilebilir, kendisine biçilen elbiseyi kabullenmiş, ve gerektiği zaman da 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubatlarda olduğu gibi hizaya çekilebilen bir Türkiye istedi.

İşte bu son rapor da, o eski Türkiye hayaline yazılmış, ürkütücü bir mektup. Evet, Neo-Con puslu havayı sever!

10 years ago