Bağımsızlık DTP'nin ortaya attığı bir formüldü ancak herkes sahiplendi ve aday oldu...Yüzde 10 barajı çağdaş demokrasilerde kabul edilebilir bir şey değil ve bizde ÖDP'nin kurulduğundan bu yana bundan şikayetçiyiz. Ve her seçimde bu bizim için bir engel oldu. Adaylığımız biraz bunun sonucu diyebilirim. Ve biz bağımsız adaylıkla meclise girebilirsek, barajın indirilmesine katkımız olabilir. İkinci olarak, Meclis'e girerek bu ülkede ezilenlerin, mağdurların kürsüsünü oluşturmayı istiyorum. Bugün Meclis'te toplumsal vicdanın sesi ve soluğu olmak öncelikli hedefim.
Adalet. Hem temsilde adalet hem de sosyal adalet. Temsilde adalete karşı çıkanlar toplumsal farklılığı da karşı çıkıp bunu bir sorun olarak görüyorlar oysa farklılıkları yok saymak bugün yaşadığımız sorunların kaynağı. Bu yüzden seçim barajnın makul bir düzeye mesela yüzde 5'e indirilmesi şart. Bizim seçilmemiz, bizi destekleyenlerin sesinin meclise yansıması demektir.
Temsilde adaletin dışında birde sosyal adalet bizim için önemli. Bunun için IMF programına karşı bir sosyal programın uygulanmaya konulması şart. Gelir dağılımının iyileştirilmesi, iş imkanlarının gelişmesi önemli. Siyasiler, “yoksulu öldüreceğine korkut” politikası izliyor.
Ben Anadolu yakasında yani 1. bölgeden adayım. Bu bölgede başta Baykal muhalifi olup kendine sosyal demokrat olarak tanımlayanlar, Kürtler, ÖDP, bazı siyasi partiler, çeşitli sendikalar, sivil toplum kuruluşlarından oluşan geniş biri çalışma grubumuz var. Bu geniş koalisyonun varlığı önemli.
Yeni mecliste Meclis Başkanı seçiminden, Cumhurbaşkanı seçimine kadar bağımsızılar kilit olacaklar. Bu da Türkiye'nin demokratikleşmesi için bir umut aslında. Ve bizim için önemli olan nokta sorun çözmek. Biz sorun yaratmak için değil, sorunların çözüme katkıda bulunmak işçin mecliste olmak istiyoruz. Kim demokrasiden yana, kim özgürlükten yana, kim farlıklara saygılı ise onların yanında olmaya hazırız. Bizim oyumuzun rengi bu.
O konuda henüz bir görüşmemiz olmadı. Ama bizim için önemli olan sorun çözme tabanlı birliktelik. Bu anlamada somut işbirliği isteyen ve daha özgür, daha demokratik bir Türkiye için bütün projelere, yasalara katkı vermeye hazırız. Demokrasiden, emekten yana her çabaya katkımız hazır.
Türkiye, farklı kültürlerin yaşadığı bir ülke. Birlikte yaşamak kaçınılmaz olarak hepimizi zenginleştiriyor. Ancak Kürt sorunu üzerinden yaratılmaya çalışılan gerilim toplumsal dokuyu zedeliyor. Birbirimizin farklılıklarını görmek ve tanımak, acılarını ve kaygılarını hissetmek, anlamanın ilk adımı olacaktır. Kültür zenginliği bizi geliştirir, yeter ki kimse kimsenin kültürünü aşağılamasın, hor görmesin, haksız karalamalarda bulunmasın. Bu konuda Kürt siyasilerin Meclis içindeki barışçı adımları olumlu olacaktır.
Milliyetçilik kötü bir hastalık. CHP ve MHP'nin kurmaya özendikleri milliyetçi cepheye karşı, milliyetçi olmayan, ırkçılığa karşı duran bir siyasete ihtiyaç var. İnsanlar arası eşitliği savunan, özgürlükçü bir laiklik anlayışından yana bir bakışı savunmak hedefimiz.
Ben bu parlamento döneminin verimli geçeceğini düşünüyorum. Çünkü Türk halkı artık çatışma, gerginlik istemiyor. Toplum artık daha özgür, demokratik bir Türkiye özlüyor ve bunun için siyasi tercihi pazar günü yapacak. Ben bu parlamentonun kısa ömürlü olacağını düşünmüyorum.
Bu konulara önyargılı değilim. Yaşayıp göreceğiz. Ancak AK Parti son dönemde özgürlükler konusunda yaklaşımı ivme kaybetti. Deniz Baykal hizbinde ben olumlu adımlar beklemiyorum. Savaş kışkırtıcılığı, milliyetçi cephe özlemi, askeri vesayetten yana tavrı, 301 madde konusundaki yasakçı tavrını göz önüne aldığınızda, bu partinin sol olması mümkün değil. Baykal kimi koysam seçtiririm havasında. Solun Deniz Baykal tıkacından kurtulmamız gerekiyor.
İlhan Keseci, Lütfullah Kayalar, Nur Serter, Necla Arat gibi adaylara baktığımda CHP söylem ve özlemleriyle tutarlılık görüyorum. Cumhuriyet, bayrak, Atatürk, dini gibi konular siyaset malzemesi yapılamaz. CHP bunları yapıyor. Mesela Nur Serter, miting organize ettiler ardından aday oldular. Bu etik midir? Değildir.
