|

Varoluşsal kaygılar ve hiçlikler

Hiçbir şey olamayanlar emperyal statükonun değerlerini savunarak hayatlarını sürdürürler. Günümüzde Neo-nurculuk örneğinde izlenebileceği üzere, çıkar mülahazalarıyla hareket edenler her türlü ilkeyi çarpıtarak, anlam değişikliklerine uğratarak, İslami bünyede derin bayağılaşmalara, kirlenmelere yol açarak, Yahudi emperyalizminin, sömürgeciliğinin gündemi/stratejisi doğrultusunda hareket ederek İslami bilincin düşüşüne/çöküşüne zemin açmıştır.

Atasoy Müftüoğlu
00:00 - 30/06/2014 Pazartesi
Güncelleme: 22:59 - 29/06/2014 Pazar
Yeni Şafak
Varoluşsal kaygılar ve hiçlikler
Varoluşsal kaygılar ve hiçlikler

Geleneksel algılama tarzları sebebiyle hep geçmişe doğru yolculuk yapıyor, ayrıntılara olan düşkünlüğümüzü sürdürüyor, bütün yönlere, bütün boyutlara bakmak yerine, tek yöne, tek boyuta bakıyoruz. Geçmişe doğru yolculuklar yaptığımız için, tarihsel sorunlar karşısında yeni bir dil, yeni bir tavır, yeni bir duruş gerçekleştiremiyoruz. Zihinsel bağımlılıklar ve duygusal önyargılarımız sebebiyle derin ve kapsamlı çözümlemeler yapamıyoruz. Kendi mülkümüz olan düşüncelerimiz olmadığı için, geçmişten ya da modern zamanlardan alıntılar yapıyor, kendi zamanımızı nasıl biçimlendirebileceğimizi bilemiyoruz.

Müslüman aklın tükenişi sebebiyle, bütüncül bir vizyon, bütüncül bir bilinç oluşturulamıyor. Bütünüyle hangi düşünceye, hangi kültüre, hangi topluma ait olduğumuzun farkına varmadan, yabancı bir varoluş tarzı içerisinde yaşamaya devam edebiliyoruz. Yeni bir başlangıç noktası bulamadığımız için, bugünden kaçıyoruz. Varoluşsal kaygılarımız olmadığı için, kaybettiğimiz değerlere/erdemlere yönelik nostaljilere sığınıyoruz. Modern zamanlarda fiziksel kölelikler ilga edildi, ancak, zihinsel kölelikler eksiksiz bir biçimde sürdürülüyor. Fiziksel kölelikler nasıl insanlık dışı ise, zihinsel kölelikler de aynı şekilde insanlık dışıdır. Miras olarak aldığımız yerleşik düşünce kalıpları/alışkanlıkları zihinlerimizi hipnotize ediyor.

Taşlaşmış içerikler, formüller, reçeteler üzerinde spekülasyonlar yapmaya devam ediyoruz, edebiliyoruz. Zamanımızın geçici modalarına göre hareket ediyor, rüzgarın şiddetine göre yön değiştiriyoruz. Bir bilinç anıtı olarak varolmak yerine, bilinç kırıntılarıyla/kalıntılarıyla oyalandığımız için, aşağılanarak yargılanan varoluş tarzları bizim için sorun teşkil etmiyor. Sömürgeleştirici bilgi, dil, söylem, ideoloji tarafından sömürgeleştirilenlerin, kendilerini temsil edebilecek bir dil düşünce kuramamış olması, kendileri üzerinde uygulanan modern/ideolojik/seküler iktidarı sorgulayamamış olmaları, mevcut küresel gerçeklikle yüzleşememesi, dini hayatımızı köhne yaklaşımlarla sürdürüyor olmamızdan kaynaklanıyor. Sözünü ettiğimiz köhne yaklaşımlar nedeniyle muğlak genellemeler yapan ideolojilerin kurgusal yanlarını reddedemiyor, ideolojik ve ırkçı kavramların bulanıklığını göremiyoruz. Kapsamlı bir İslami kavrayış, kapsamlı bir bilinç sahibi olmadığımız için, hayat hikayemiz hep kesintiye uğruyor.

Hayat her durumda, her yerde büyük bir sorumluluktur. Hayatımızı romantik yanılsamalarla, köhne algılarla sürdürmeye devam edemeyiz. Seküler bilgi biçimleri aracılığıyla tanımlanıyor, biçimlendiriliyor, kontrol ediliyor olmakla ilgili, zihinsel/kültürel/düşünsel tepkilerimiz ve rahatsızlıklarımız olduğunu iddia edemeyiz. İşitsel-görsel teknolojiler tarafından kuşatılan, standartlaştırılan, metalaştırılan zihinlerimiz sebebiyle eleştirel/muhalif inisiyatifler oluşturamıyoruz. Şeyleştirilmiş, nesneleştirilmiş kimlikler/kişilikler direniş dili/ufku/bilinci oluşturamazlar.

Ne pahasına olursa olsun, kendi zamanımızın gerçekliğiyle yüzleşmek zorundayız. Modernlikler, modern zamanlar boyunca hep ırkçı hiyerarşiler içerisinde ilerlediler. Sömürgeci amaçlarla aşağılananlar, her tür özgürlükten mahrum edilmek üzere aşağılandılar, aşağılanıyorlar. Aşağılananlar, değersizleştirilenler, aynı zamanda bir tehdit unsuru olarak da değerlendiriliyor. Her aşağılanma büyük bir mahrumiyetle ilgilidir. Her ırkçılık mutlak ötekilikler üreterek varlığını sürdürebilir.

KAPİTALİZM, SEKÜLARİZM, LİBERALİZM

Modern/seküler ırkçılık Müslümanların insanlıklarını tanımıyor, Müslümanları insanlığın bir parçası olarak görmüyor. Filistinliler, Iraklılar, Libyalılar, Suriyeliler, Afrikalılar, Mısırlılar, insani niteliklerden yoksun oldukları düşünüldüğü için öldürülüyor, işkenceye maruz bırakılıyor, ülkelerinden, topraklarından sürgün ediliyor. Her ırkçılık rakiplerini insan-dışı varlıklar olarak görüyor. Amerikan Üniversitelerinde her yıl, Siyonistler tarafından ''İslam Faşizmi Farkındalık Haftası'' etkinlikleri düzenleniyor. Siyonist proje ''teröre karşı savaş'' söylemini kullanarak Müslümanlara karşı uyguladığı vahşet ve zulümleri meşrulaştırmaya çalışıyor. Yahudi Hristiyan kültürünün egemenliği adına sürdürülen kültür savaşları, emperyal elitlerin kurguladığı ''medeniyetler çatışması'' söylemini de ısrarla gündemde tutuyor.

Kapitalizmin/sekülarizmin/liberalizmin tayin edici olduğu toplumlarda, İslam''ın özgürlüğünden söz edemeyiz. Hayata, tarihe, siyasete uygulamada yansıtılmayan İslam özgür sayılamaz. Rahatsız edici sorularla yüzleşmek istemediğimiz için ucuz iyimserliklere, ucuz umutlara tutunuyoruz. Kendi inançlarımız, dünya görüşümüz, hayat tarzımın doğrultusunda özgün ve bağımsız bir varoluş değil, kapitalist/seküler/liberal/materyalist, karmakarışık bir varoluş biçimiyle bütünleşiyoruz. Bu tür varoluşlar, gerçekte hiçbir şey olmakla ilgilidir.

EMPERYAL STATÜKO

Hiçbir şey olmamak demek, hiçbir şeyle, hiçbir zaman hesaplaşamamak demektir. Hiçbir şey olmamak demek, içerisinde kurtarılmaya değer, hiçbir şey barındırmayan hayatlar yaşamak demektir. Hiçbir şey olmayanlar, güçlülerin koyduğu kurallar doğrultusunda kendilerini konumlandırırlar. Hiçbir şey olmayanlar, çıkar mülahazaları dışında hiçbir anlam sistemine sahip olamazlar.

Hiçbir şey olamayanlar emperyal statükonun değerlerini savunarak hayatlarını sürdürürler. Günümüzde Neo-nurculuk örneğinde izlenebileceği üzere, çıkar mülahazalarıyla hareket edenler her türlü ilkeyi çarpıtarak, anlam değişikliklerine uğratarak, İslami bünyede derin bayağılaşmalara, kirlenmelere yol açarak, Yahudi emperyalizminin, sömürgeciliğinin gündemi/stratejisi doğrultusunda hareket ederek, Siyonist emperyalizm adına İran/Şia karşıtlığı görevini üstlenerek, tarihte benzeri görülmeyen bir bozulma süreci başlatmış, İslami bilincin düşüşüne/çöküşüne zemin açmıştır.

10 yıl önce