|

Vesayetçi eğitimden demokratik eğitime

Tarihimizin demokrasiye uzak düşen belli dönemlerinde milletimize dayatılmış ve zorbalığa razı bir nesil yetiştirmeyi hedefleyen ideolojik temelli eğitim modeli artık terk ediliyor. Vesayetçi eğitimden demokratik eğitime geçiliyor.

Ahmet Gündoğdu
00:00 - 27/03/2012 Salı
Güncelleme: 04:00 - 27/03/2012 Salı
Yeni Şafak
Vesayetçi eğitimden demokratik eğitime
Vesayetçi eğitimden demokratik eğitime

Tek tip insan yetiştirme düzeninden serbest düşünceyi, çoğulculuğu ve temel değerlerimizi esas alan bir hedef doğrultusunda büyük adımlardan biri atılıyor. Tarihimizin demokrasiye uzak düşen belli dönemlerinde milletimize dayatılmış ve zorbalığa razı bir nesil yetiştirmeyi hedefleyen ideolojik temelli eğitim modeli artık terk ediliyor. Bu anlamda, süreç üzerine yapılan değerlendirmeleri ideolojik zeminden pedagojik zemine taşımak, müzakere anlayışının bir gereğidir.

28 Şubat vesayet ikliminin puslu havası ile birlikte 1997 yılında hayata geçirilen ve 15 yıldır kesintisiz olarak devam ettirilen “kesintisiz zorunlu eğitim” ortaçağ feodal anlayışının bir ürünüdür. Bu anlayışın iki ana sacayağı vardır. Birincisi yükseköğretim boyutudur. Bunun iki dayatması vardır: Başörtü ve katsayı. Bir diğeri ise, temel eğitim boyutudur. Bunun da iki dayatması olmuştur: Kesintisiz eğitim ve eğitimde karma mecburiyeti. Bu dayatmanın sonucu İmam Hatiplerin orta kısmı kapatılmış, mesleki eğitime büyük bir darbe vurulmuştur. Bütün bunlar pedagojik kaygılarla değil, ideolojik kaygılarla yapıldığı için, millet tarafından eleştirilmiş ve bugüne dek sorgulana gelmiştir.

4+4+4'ÜN GETİRDİKLERİ

Post-modern darbenin kalıntısı 8 yılık kesintisiz eğitim sisteminin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak milli iradenin tecellisi olan TBMM'nin görevidir. Nihayet 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim modeli yasa teklifi olarak TBMM'ye sunulmuş ve Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilmiştir. Eğitim-Bir-Sen olarak bu süreçte oynadığımız etkili rol ile örgütlü, demokratik düzenimizin en etkili sivil toplum örgütü olmanın hazzını yaşıyoruz. 2010 yılında Kızılcahamam'da yapılan 18. Milli Eğitim Şurası'ndan başlayarak iyi organize olmuş bir ekiple şuranın ana konusu olmamakla birlikte verdiğimiz önergelerle kesintili eğitimi şuranın ana konusu haline getirip, gündeme taşıdık. 1 (isteğe bağlı)+4 (temel beceri)+4 (sistemli bilgi)+4 (hayata hazırlık-isteğe bağlı) önergemizle ortak aklın işleyişine iyi bir örnek teşkil edebilecek bir anlayışla eğitim üzerindeki vesayetin kalkmasına öncülük ettik, etmeye de devam edeceğiz.

Sözünü ettiğimiz bu bozuk sistemin başlıca sorumlusu, kesintisiz eğitim politikası olmuştur. Kesintisiz eğitim politikasında, öğrencilerin kendi yeteneklerine uygun alanlarda eğitim almalarının önü en az dört yıl boyunca tıkandı ve bu gecikme yılları ise eğitimin en verimli yılları sayılan, bilinen tabirle “ortaokul” yılları oldu. Kesintisiz eğitim sistemi nedeniyle, günümüzde iş hayatında aktif olan mühendislerle Türk Dili uzmanları üç-dört yıl boyunca aynı kitaplar ve aynı müfredatla eğitilip aynı bilgilerle donatıldılar. Ve ne acıdır ki, bu insanlara reva görülen eziyet, hesaplandığı gibi lise döneminde de sona ermedi; çünkü hayal ettikleri bölümlerde okumaları için yine aynı şekilde, aynı sorulara doğru cevaplar vermek zorunda bırakıldılar. Bunun bir sonucu olarak da üniversiteye yeni başlamış gençlerin %90'a yakın bir çoğunluğu, başlıyor oldukları bölümün bilimsel bilgi ve niteliği hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip değildi.

Öte yandan, problemin diğer ve büyük bir ayağını oluşturan “vesayet”, “dikta” anlayışı var. Bugüne kadar bu türden problemlere ön ayak olmuş “kesintisiz eğitim politikası” karakterindeki bütün politikaların temel ilkeleri hep siyaset ve ideolojiden hareketle meydana getirilmiştir. Siyaset ve ideoloji, bu sistemlerin inşasında pedagojiye yani “eğitim bilimi”ne baskın gelmiş, hatta bu alanları bütünüyle hiçe saymıştır. Bu noktada, vesayetin daha çocukluk yıllarında zihinlere yerleşmekte olduğu ortaya çıkıyor ve bu çok acil müdahale gerektiren bir durum teşkil ediyordu. Nihayet, gelecek nesillerimizin önüne koyulan bu büyük engel artık bütünüyle ortadan kaldırılmak üzeredir ve toplumun tüzel ya da kişisel bütün azaları bu sese kulak vermeli, vicdan sahibi herkes bu düzenlemeye hakkaniyetle sahip çıkmalıdır.

Toplumun her tabakasında verimli olacak bir reformun, aynı biçimde toplumun her tabakası tarafından desteklenmesi vicdan gereğidir. Bu tabakalara eğitimciler, eğitim bilimciler ve akademisyenler kadar sivil toplum kuruluşları, aydınlar, okur-yazar-çizerler ve sanatçılar da dâhildir. Bu anlamda, söz konusu tartışmaya dâhil olunurken takınılması gereken tavır ideolojik değil, demokratik bir tavır olmalıdır. Çünkü ideoloji ile pedagoji arasında münasebet kurulması akla yatmıyorken, demokrasi ile pedagoji arasında münasebet kurulmasına gelince akla yatkın olmaktan da öte, aklın bir zorunluluğudur. Çünkü bizim eğitim politikamızın en temel hedeflerinden biri, demokrasiye inanan, çoğulcu anlayışa sahip, medeniyet değerlerimizin inşacısı bir gençlik yetiştirmektir.

İDEOLOJİK DEĞİL SORGULAYAN EĞİTİM

İnsan aklının ve eğitimin doğasına aykırı olan, yatay geçişlere imkân vermeyen, çocuklarımızı belli ideolojilerin mahkûmu olarak yetiştirmeyi hedefleyen, mesleki eğitimi işlevsiz kılan kesintisiz eğitim artık terk ediliyor. Artık insanımız 4 yıllık temel eğitimden sonra çocuğunu yeteneklerine uygun dilediği okula gönderebilecek ve istediği eğitimi aldırabilecek.

Eğitim-Bir-Sen olarak biz, eğitim sisteminin kademeler ve programlar arasındaki geçiş esnekliğiyle paralellik arz edecek şekilde, öğretim programlarının herhangi bir siyasi ideolojinin hedef değerleri üzerine inşa edilmemesi, bütünüyle bireyin kendini gerçekleştirmesine ve kendisi olabilmesine yönelik hedefler üzerinden inşa edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

4+4+4 zorunlu kesintili eğitim çağdaş dünyanın geleneklerine uygun, bir yönden bireyin eğitim ortamında kalış süresini artırırken diğer yandan okullaşma oranlarının yükselmesine olumlu katkı yapacaktır. Bu sistem dayatmacı değil tam aksine teşvik edici ve kolaylaştırıcıdır. 4. sınıftan sonra okulun görevi çocuğun yeteneklerini belirlemek ve öğrenci velisine öneride bulunmanın ötesine geçmeyecektir. Veli çocuğunu çeşitli alternatifler içinden dilediği okula yönlendirebilecektir.

Kanun teklifi 4+4+4 şeklinde 12 yıllık zorunlu fakat kesintili bir eğitim süreci öngörmektedir. Biz, okul öncesi eğitimin isteğe bağlılığı noktasındaki mevcut yasal durumun güçlendirilerek korunmasından yanayız. Biz çocuğun, annesinin yanında olmasının mağduriyet üretmeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü annenin yanı da bir okuldur. Anne, engin şefkat ve merhamet duygusuyla çok da iyi bir öğretmendir.

Milli bayramların, şuurundan uzak askeri eğitimi çağrıştıran anlayışlarla kutlanmasından, milli güvenlik derslerinin alan uzmanı öğretmenler yerine sanki bütün çocuklarımız asker olacakmış varsayımıyla askerler tarafından okutulmasına kadar bir dizi uygulamanın miadını doldurduğunu dillendirerek konunun sivil mecralara çekilmesinde üstümüze düşeni fazlasıyla yerine getirdik.

Eğitim sistemi yapılandırılırken, eğitim programlarının bu yeni sisteme göre geliştirilmesi, bu programların etkili biçimde uygulanması, eğitim ortamlarının bu anlayışa uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Etkili okul, etkili yönetici ve etkili öğretmen için yeni bir motivasyona ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için de eğitim çalışanlarının yeterince motive edilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha görmekteyiz.

SENDİKAL SORUMLULUĞUMUZ

Eğitim-Bir-Sen olarak eğitim camiasının bu büyük hedeflere ulaşmada kritik bir rol üstlendiğinin idrakindeyiz. Amacın hâsıl olmasında hizmetlisinden memuruna, öğretmeninden eğitim yöneticisine tüm eğitim çalışanlarının üstüne düşeni fazlasıyla yerine getireceklerinden şüphemiz yoktur.Toplumun, rehberi, önderi, inşacısı olan öğretmene başta ekonomik ve sosyal olmak üzere her açıdan en iyi imkân ve fırsatlar sunulmalı ve en yüksek seviyede değer verilmelidir.

Çalışanlarımızın hak ettikleri özlük hakları için yeni bir döneme giriyoruz. Artık bundan sonra yine Memur-Sen'in öncülüğünde Toplu Sözleşme'nin yasal altyapı süreci sonunda çalışanlarımız mutlu, müreffeh ve güçlü demokrasi ile dünya liderliğine giden ülkemizde hak ettikleri yeri alacaklardır. Yeni dönemde sendikamız ve konfederasyonumuz sorumluluk bilinci içerisinde geleceğimizi şekillendirecek eğitim alanındaki değişim ve dönüşüm sürecinde aktif rol oynamaya devam edecektir.

* Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı





12 yıl önce