|

Yeni istihbarat stratejisi

Mücahit Özdoğan
00:00 - 18/03/2014 Salı
Güncelleme: 23:18 - 17/03/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
Yeni istihbarat stratejisi
Yeni istihbarat stratejisi

Dünya bir bilgi savaşı çağına girdi ve bu savaşın hızla gelişen teknolojiyle birlikte daha farklı boyutlara varacağı aşikar. ''Bilgi savaşı'' dediğimizde akla ilk gelen aktör, istihbarat kurumlarıdır.

Soğuk Savaş''tan bu yana yeni bir denge kurulmaya çalışılıyor. Bu denge, eski tip doğrudan saldırılar aracılığıyla değil de örtülü operasyonlarla, bilgi/veri/teknoloji/sanayi casusluğuyla ve psikolojik savaşla kurulmaya çalışılıyor. Bundan dolayı istihbarat kurumlarının önemi giderek artmaya başladı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık bir düşman ülkedeki teknolojik gelişmeleri ve verileri bilmek/ele geçirmek, o ülkenin askeri envanterini bilmekten daha önemli bir hale geldi. Bu gelişmelerle birlikte bir istihbarat örgütünün gücü sahip olduğu ve kullanabildiği teknolojiyle ölçülür hale gelecektir.

Elbette bu gelişmeler Türkiye tarafından da izleniyor. Yıllardır fazla önem verilmeyen generallerin geçici görev yeri olarak bakılan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Hakan Fidan''la beraber yükselişe geçti. Hakan Fidan''ın kurumu dışa yönelik ve dinamik hale getirmeye çalıştığı biliniyor. Fakat 7 Şubat kriziyle beraber ortaya çıkan bazı yapıların ve manşetlerle/haberlerle MİT''e operasyon yapamayan bazı medyanın MİT''in bu yükselişinden rahatsız olduğu biliniyor. Bu yapıların, dünyada her istihbarat örgütü tarafından rutin olarak görülen faaliyetlerde MİT''e pranga vurmaya çalışması herkesin malumu. Türkiye''deki bu realite ve kanuni boşluklardan yararlanmaya çalışan bir takım art niyetli kişilerin olması, bu yeni yasal düzenlemeye yol açtı. Ayrıca yasanın güncellenmesi günümüzde bir zorunluluk hale geldi.

ABD''YLE BİLGİ ALIŞ VERİŞİ

Dış istihbarat alanı geçmişten beri ''eksik'' olarak lanse edilen fakat herhangi bir adım atılmayan bir alandı. Hakan Fidan''la beraber bu istek pratiğe dönecek ve operasyonel yetkiyle birlikte daha verimli ve daha iyi sonuçlar alınabilecek. Özellikle bu gelişmenin Ortadoğu''da İsrail ve İngiltere''yi rahatsız edebileceğini düşünüyorum. Tabii ki günümüzde artık keskin düşmanlıklar pek görülmüyor ve yeri geldiği zaman her devlet her devletle işbirliği yapabiliyor. Örneğin İran''ın zamanında Taliban''a karşı Amerika Birleşik Devletleri''yle bilgi alış verişinde bulunduğu biliniyor. Bu tarz örnekler bolca mevcut.

Gelişen teknoloji bir alanı başat bir konuma oturtuyor, bu da siber istihbarat. Artık öyle bir dünyadayız ki, bir tweetle bile algı operasyonu veya her tür propaganda faaliyeti yürütülebiliyor. Mail ve anlık mesajlaşma kayıtlarından yeni bir terör operasyonu ya da para akışı takip edilebiliyor. ABD''nin Echelon ve Promis sistemlerinin varoluşsal sebebi de bu. Tabii ki internet ve sosyal medya siber istihbaratın sadece bir yönü. Bilişim teknolojilerinin tümü, yazılımlar, kodlamalar ve daha nicesi bu kavramın içinde değerlendirilir. İnsan faktörü bu gelişmelerle birlikte zayıflıyor. Teknoloji casusluğu özellikle ABD-Çin arasında yaşanan bazı sorunlar sebebiyle daha fazla gün yüzüne çıktı ve bu casusluk, örtülü faaliyetler sayesinde çok sık kullanılıyor. Bu konuyla ilgili de gerekli savunma mekanizması kurulmalıdır.

''İnsan faktörü zayıflıyor'' dedim ama özellikle Ortadoğu''da ''insan''ın istihbarat anlamında önemi çok fazla azalmaz. Özellikle haberleri analiz ettiğimizde İran''ın insan kaynağını artırma, eleman yetiştirme ve angaje etmeye önem verdiğini anlayabiliriz. Bu konuda İsrail İstihbaratı''nın da marifetleri biliniyor. İstihbarat, vasfa/niteliğe/liyakata en muhtaç alanlardan biri. Bu yüzden MİT, bu ölçütler çerçevesinde eleman sayısını artırmalı.

SİBER İSTİHBARAT

Bir diğer çok önemli alan ekonomik istihbarattır. Daha önce bu alanın bir ''sürgün yeri'' olarak görüldüğü biliniyor. Halbuki yukarıdaki tüm anlattığım konuların nihai amaçlarından biri ülkenin ekonomik istikrarını koruması ve doğru analizlerle birlikte ekonominin gelişmesidir. Ekonominin bir devlet için öneminin uzun uzun anlatılması afaki olarak karşılanabiliyorken, hâlâ bizim eski paradigmalarla istihbarat yürütmemiz, Türkiye gibi hedefleri büyük olan bir ülkeye yakışmaz. Yani sadece tabelada kalmayacak şekilde kurumun ''ekonomik istihbarat'' bölümüne gereken önem verilmelidir. Ekonomi/sanayi casusluğu, borsa manipülasyonları, spekülasyonlara karşı gerekli tedbirler alınmalıdır.

Siber istihbarat, dış istihbarat ve ekonomik istihbaratın yanında özellikle temel konulardan biri de, kontr-espiyonaj dediğimiz savunma mekanizmasıdır. Bu son yaşanan olaylarla birlikte, diğer ülke servislerinin hem Türkiye''ye karşı yaptıkları faaliyetlerde ve özellikle MİT''e karşı bir takım sızma/yıpratma/itibar suikasti girişimlerinde ve örtülü operasyonlarda bir artış beklenmesi son derece doğal. Yani tehlikenin büyüklüğü artarken daha güçlü bir savunma gerekli. Örneğin Mossad''ın ''sızılması en zor olan kurum'' olarak görülmesi, onun en başarılı istihbarat kurumu olarak lanse edilmesine sebep oluyor. Artık bu sızma girişimlerinin daha çok teknoloji odaklı yürütüleceği çok açık. Temel savunma mekanizması, ancak güçlü bir teknolojik altyapıyla kurulur.

Kitle hareketleri, toplumsal gerilimler, sokak olaylarındaki artış gözlerden kaçmıyor. Bu tarz olayları önlemede proaktif bir anlayış ve iyi analiz edilmiş ve güçlü öngörü eseri bir toplumsal istihbaratla oluşturulmuş kriz yönetimiyle ilerlemeler kaydedilebilir.

10 yıl önce