HİZBULLAH'IN KURUCUSU VE RUHANİ LİDERİ FADLALLAH
İntifada'ya devam
Hizbullah'ın kurucusu ve ruhani lideri Fadlallah, kutsal topraklardaki son gelişmeleri arkadaşımız Ramazan Öztürk'e anlattı
İsrail'in Güney Lübnan'da yıllarca süren işgalinin geçtiğimiz Haziran ayında son bulmasında yine en büyük pay hiç kuşkusuz Hizbullah'a ait.. Askeri liderliğini Nasrallah'ın yaptığı ve Ortadoğu'nun en güçlü örgütü olan Hizbullah, Mısır'ın Şarm el Şeyh kentinde yapılan ateş kes anlaşmasını tanımıyor. Ateşkese rağmen İntifada'nın devam ediyor olması, ister istemez gözleri Hizbullah'a çeviriyor. Fadlallah, Filistin halkının hakları verilinceye kadar İntifada'nın devam edeceğini ve gelecekte zor günler yaşanacağını söylerken, aynı benzer sözlerin İsrail Başbakanı Ehud Barak tarafından da dile getirilmesi, Ortadoğu'da bir savaşın an meselesi olduğunun işaretlerini veriyor.
İsrail dersini aldı
"İsrail tekrar Lübnan'a saldırabilir mi?" diye sorduğum soruya Fadllallah şu cevabı veriyor: "İsrail, bizden alacağı dersi aldı. Savaşa girdiği takdirde sonunda kaybedeceğini biliyor. Artık yalnız değiliz ve eskisinden daha da güçlüyüz, bu bir.. İkincisi İsrail sınırı boyunca mücahitlerimiz mevzilenmiş elleri tetikte bekliyor. Hayfa burnumuzun dibinde, en ufak bir saldırısına karşı biz de Hayfa'yı vururuz. Onun için cesaret edebileceğini sanmıyorum. Etse bile burada yaşayan bütün Filistinliler ve diğer Müslümanlar, İsrail'i dize getirene kadar savaşmaya ve ölmeye hazırdır.
Şam yönetimi destekliyor
Filistin'de İntifada başladığından bu yana yoğun bir çalışmanın içine giren Hizbullah ve Hamas'ın liderleri, sık sık Suriye'ye gidip Devlet Başkanı Beşşar Esad ile görüşüyor. Çünkü Filistin ve Lübnan meselesi için Suriye önemli bir etken. Ortadoğu'daki dengelerin kurulmasında Şam Yönetimi'nin Lübnan'daki Hizbullah'a, Hamas örgütüne ve Filistin davasına baştan beri destek verdiği bilinen bir gerçek. Bu bağlamda Şam'ın takınacağı tavır bir anlamda Ortadoğu'nun kaderini de belirleyecektir. Bir haftadır Şam'da bulunan Hizbullah'ın Askeri Lideri Nasrallah görüşmeler yaparken, Dînî Lider Fadlallah da Şam'a hareket ediyor.
1967 sınırlarına çekilmeleri şart
Fadlallah, İntifada'nın durması için Filistin halkının bütün haklarının kayıtsız şartsız geri verilmesi gerektiğinin altını çizerken, İsrail ile yapılacak ve kalıcı bir anlaşmanın ancak şu şartlarda gerçekleşebileceğini söylüyor: "İsrail'in 1967 sınırların gerisine çekilmesi şart. Ayrıca 1948 yılında İsrail'in saldırıları yüzünden topraklarını terkedip Lübnan ve diğer Arap ülkelerine sığınıp mülteci durumda yaşayan bütün Filistinliler'in ülkelerine geri dönmeleri gerekiyor. O dönemde ellerinden alınan topraklarının iadesi gerekiyor.
Arafat'ın anlaşmaları geçersiz
İsrail'in öldürdüğü günahsız sivil Filistinliler'in hesabını vermesi gerekiyor. İşte o zaman kalıcı bir barış sağlanabilir. Aksi halde çatışmalar sürecektir. Artık biz bu işin içindeyiz ve asla vazgeçmeyeceğiz. Arafat'ın yaptığı anlaşmaları da kabul etmemiz mümkün değil. Zaten Filistin halkının menfaatleri ve geleceği için değil, kendi iktidarının devamı için çalışıyor. Biz baştan beri buna karşı çıkıyorduk, nitekim son 7 yıldır devam eden Oslo görüşmelerinin bir netice vermemesi bizi haklı çıkarmıştır.
Arafat ABD'nin oyuncağı
Arafat İsrail yönetimi ve Amerika'nın oyuncağı durumuna düşmüştür. Halkın üzerindeki etkisi kaybolmuştur. Son intifada bunu gösterdi. Clinton, Yahudiler'i memnun etme peşinde. Zaten hep onları destekledi. Şimdi de seçimler gelip çattı. Amerika yeni Başkanı'nı seçecek. Demokrat Parti adayı için Amerika'daki Yahudi oyları çok önemli. Clinton, hem bunu düşünüyor hem de iş başına gelecek olan yeni Başkan'ın işini kolaylaştırmak istiyor. Diğer taraftan, kendi Başkanlığı döneminde başlayan barış sürecinin son günlerinde bozulmasını istemiyor. Toplantının düzenlenmesi için Hüsnü Mübarek'e yaptığı baskının nedeni de budur." Fadlallah, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek için de iyimser düşünmüyor. Mübarek'in İsrail'i tanıması ve anlaşmaya girişmesinin Arap dünyasını incittiğini, üzdüğünü söylüyor. Mısır halkının önemli bir kesiminin İsrail ile kurulan diyaloga karşı olduğunu vurgularken bir ara sinirleniyor:
Mübarek'i ciddiye almıyoruz
"Mübarek'in himayesinde yapılan hiçbir toplantıyı ciddiye almıyoruz. O Amerika'nın kontrolünde. Mübarek Filistin halkını düşünmüyor. O da kendi iktidarının devamından endişeli. Biz onu sevmeyiz çünkü Müslüman halkın yerine siyonistleri tercih etti. Ayrıca İntifada'nın bütün Ortadoğu'yu saracağından çok korkuyor. Böyle bir durumda kendi ülkesinde bile binlerce insanın sokağa dökülüp Filistin halkına destek vereceğini ve inisiyatifin tıpkı Arafat gibi elinden kaçabileceğini biliyor. Böyle bir durumda koltuğundan olabileceğini de biliyor. İşte bütün çabası böyle bir tehlikeyi engelleyebilmektir." Şaron'un Mescid-i Aksa'ya gelişinin Barak'la yaptıkları planın bir parçası olduğunu yenileyen Fadlallah, "Masum bir sivil halk gösterisine karşılık ağır silahlarla cevap verilmemeliydi. Kan dökülmemeliydi. Ama İsrail başlattı sonucuna da katlanmalıdır" diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Madem ki İsrail iyi niyetli o halde durup dururken Şaron'un Mescid-i Aksa'ya gidişinin anlamı neydi? Şaron, el Aksa'ya hareket ederken arkasından Barak'ın talimatıyla 3 bin asker bölgeye gönderiliyor. Yani bir tepki olursa hemen öldürmeye başlamak için. Filistinli gençlerin, sadece Şaron'un Mescid-i Aksa'ya girişini engellemek ve olayı protesto etmek amacıyla yollarda yaktıkları lastikler vardı. Ama İsrail askerleri ağır silahlarla bu gençlere saldırdı. Çocuk, yaşlı genç demeden bugüne kadar yüzden fazla insanı katletti.
İntifada Mescid-i Aksa için
Tekrar ediyorum, babasının kucağında vurulan küçük çocuğun görüntüleri hâlâ bütün dünyanın hafızasında. Bu manzara İsrail'in ne kadar kan dökmekten yana olduğunu gösteriyor. Aslında İntifada, belki de nihai barışın sağlanması için, İsrail'in attığı yanlış adıma bir uyarı niteliğindeydi ama İsrail kan bulaştırdı. İntifada sadece Filistin halkı için değil, aynı zamanda bütün Müslüman dünyası için kutsal olan Mescid-i Aksa içindir. Çünkü Kâbe gibi kutsaldır.
Kutsal yerlerimizi istiyorlar
Barak'ın amacı Müslümanlar'ın kutsal yerlerine el koymaktır. Şarm el Şeyh'teki toplantıya bakılırsa İsrail masum, Filistin halkı saldırgan, cinayetlerin tamamını Filistinliler işledi. Barak, İntifada'yı durdurmak istiyor çünkü imajını zedeledi. Ayrıca Barak 1948 mağdurlarını İsrailli kabul ettiği için dikkate almıyordu. Şimdi İntifada'ya onların da katılması Barak'ı zor durumda bıraktı, yanıldığını anladı. Bu da hem Barak'ı hem de İsrail'i korkuttu. Gelişmelerin çok tehlikeli olacağını anladı.
Cinayetlerin hesabı verilmeliydi
Şarm el Şeyh'teki toplantıda aslında İsrail, İntifada'da işledikleri cinayetlerin hesabını vermeliydi. Bu cinayetlere bulaşan herkesin savaş suçluları mahkemesinde yargılanmaları kararının alınması gerekiyordu ama böyle olmadı. Olay iki tarafın basit çatışması gibi görüldü ve sadece İntifada'nın durdurulması yönünde karar alındı. Bu olaya karşı olan da Amerika. Amerika istemedikçe BM bir şey yapamıyor. Bugün Kahire'de yapılmakta olan Arap ülkeleri devlet başkanlarının toplantısı, Şarm el Şeyh toplantısının etkisinde kalmamasını istiyoruz. Araplar daha özgürce isteklerini dile getirmeliler. İsrail'e karşı daha kalıcı ve radikal kararlar alınması gerekiyor. Çünkü Arap halkı İsrail'le varılan kararların iptalini ve bütün diplomatik ve ekonomik ilişkilerin kesilmesini istiyor. Şerm el Şeyh'in asıl amacı bu toplantıda İsrail'in lehinde karar çıkmasıydı. Clinton bütün devlet adamlarını telefonla arayarak verecekleri kararda yumuşak davranmalarını istedi.
Türkiye'ye karşı temkinli
Türk hükümetinin tavrını koyması gerekiyor. Türkiye'nin yürüttüğü siyasetten memnun olduğumuzu söyleyemem.
Fadlallah, Türkiye'nin İsrail-Filistin meselesi hakkındaki tavrına nedense çok kısa değindi. Hükümetten çok halka mesaj verirken şunları söyledi: "Türk halkının çoğu Müslüman'dır ve Müslüman Filistin halkının yanında yer alması gerekiyor. Tıpkı diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi.. Mescid-i Aksa aynı zamanda Türkiye Müslümanları içinde kutsaldır ve korunması gerekiyor. Türk hükümetinin Filistin-İsrail çatışmasında tarafsız kalmaması ve Filistin davasından yana tavrını koyması gerekiyor. Türk hükümetlerinin bugüne kadar yürüttükleri siyasetten memnun olduğumuzu söyleyemem. Hiç değilse bundan sonra gerçeği görüp Amerika ve İsrail'e alet olmadan tavrını değiştirmelidir. İntifada sadece Filistin halkıyla sınırlı değil aynı zamanda kutsal Mescid-i Aksa için yapılmaktadır."
İSRAİL TUZAĞA DÜŞTÜ
Fadlallah'a göre, İsrail hazırladığı tuzağa kendisi düştü. Çünkü Filistin halkının tepkisinin bu kadar büyüyeceğini hesaba katmamıştı. Arafat'ın da oyunun bir parçası olduğunu söyleyen Fadlallah şunları söylüyor: "Aslında Barak kendi iktidarını, Arafat da kendi iktidarını sürdürmek istiyor. İkisi de anlaşmış durumda. Ancak, önceden hesaba katmadıkları ama şimdi gözlerini korkutan bir gerçek var ki, o da halkın inisiyatifi eline geçirmiş olmasıdır. Filistin halkının sabrını ve tepkisini denemek istediler. Fitili ateşlediler ama bu kadar ses getireceğini ve bu kadar yayılacağını düşünmediler. İntifada'nın sadece Filistin ile sınırlı kalmayacağını gördüler. Halkı kontrol edemeyince paniklediler, çünkü inisiyatif artık Arafat'ta değil. Ne biz ne de Filistin halkı artık Arafat'a güvenmiyor. Bu kez ne yapıp yapıp çatışmaları durdurmalıydılar. Nihayetinde de bunu yaptılar. Clinton devreye girdi, çünkü bu mesele onu da çok ilgilendiriyor.
Ateş Ortadoğu'yu sarabilir
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek toplantıyı düzenledi, çünkü gelişmeler onu da ilgilendiriyor. Kısacası Filistin'deki ateş bütün Ortadoğu'yu sarabilir. Bunu gördüler ve ateşin daha fazla büyümesini önlemek istediler. Belki bir anlamda şimdilik yavaşladı ama bitmiş değildir. Bütün dünya İsrail'in Filistin halkına nasıl zulüm yaptığını bir kez daha gördü. Filistinliler taşlarla kendilerini korumak isterken, İsrail ağır silahlarıyla tanklarıyla saldırıyor. Küçük çocuğun babasıyla birlikte vurulması ve sonraki günlerde yüzden fazla insanın öldürülmesi vicdanı olan bütün insanları ayağa kaldırdı. Arap halkı İsrail'e karşı daha çok bilendi. Hemen her Arap ülkesinde gençler İsrail'e karşı yürüyüşler yapmaya devam ediyor ve Filistin halkının hakları verilinceye kadar İntifada'nın devam etmesini istiyorlar. Şarm el Şeyh'deki toplantı Amerika'nın baskısıyla gerçekleşti ama bizim için havada kalmıştır."
|