'Kaynana aklama' operasyonu

Bundan yaklaşık 15 gün önce "kaynana" skandalını ortaya çıkardık ve o günden bu güne sadece bir-iki gazete, kısa haber olarak, bu skandala yer verdi. Diğer gazeteler nedense bu haberle pek 'ilgilenemediler'.

Ancak gelişmeleri tek başımıza takip ettik ve skandal DGM'ye kadar intikal etti. Fakat birden ne olduysa bazı kesimlerde "kaynana aklama" operasyonu başladı. Başbakan Bülent Ecevit, en yakınındaki isim olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı ve kayınvalidesini aklamak için, devletin murakıplarının ve savcılarının incelemelerini hiçe saydı. Ve adı her türlü skandalda baş köşede olan avukat Aydoğan Semizer'in ifadelerine dayanarak, "Bu olayda hiçbir usûlsüz işlem ve problem yoktur" şeklindeki açıklamanın altına imzasını attı.

Açıklamada, kimi çevrelerce gözden kaçırılmaya çalışılan, noktalar var. Birinci nokta; kayınvalidenin aldığı 69 milyar lira paravan bir şirket olduğu tespit edilen Goldbis şirketine verilen krediden alınıyor. İkinci nokta; Hatice B. Özbay bu şirketi tanımadığını söylüyor. Peki, tanımadığı bir şirkete verilen kredinin 69 milyarını neden alıyor? Üçüncü nokta; Hatice B. Özbay, para işlerini avukatı Aydoğan Semizer'in yürüttüğünü ve söz konusu parayı kendisinin almadığını söylüyor. Bu açıklamaya rağmen, paranın çekildiği Vakıfbank Taksim Şubesi yetkililerinin, "Parayı bizzat Hatice B. Özbay, 69 milyar lira karşılığında 250 bin dolar olarak aldı" şeklinde savcılığa verdikleri ifade ne oluyor? Dördüncü ve son nokta ise; Hatice B. Özbay hakkında herhangi bir suç duyurusu olmadığı söyleniyor. Peki Şişli Cumhuriyet Savcılığı'nın İstanbul DGM'ye gönderdiği dosya ne anlama geliyor? İşte bütün bunlar, Başbakan Ecevit'in açıklamalarına rağmen, halen cevaplanamamış sorular olarak önümüzde duruyor.

"Aklama operasyonu" sadece bununla da sınırlı kalmadı. Kaynana skandalına sayfalarında bir tek kelime dahi yer vermeyen Milliyet gazetesi, nedense "Kayınvalide kredi almadı" şeklinde bir haberi ikinci manşet yaptı. Ne oldu da, o ana kadar skandala duyarsız kalan Milliyet gazetesi böyle bir haber yayınlamak zorunluluğu hissetti?

Ayrıca bir acelecilik de Bankacılık Üst Kurulu yaptı. Yargıya intikal etmiş bir olay hakkında daha karar verilmeden, "Kayınvalide suçsuzdur" şeklinde bir açıklama yaptı. Bu acele niye?

Ve birkaç cümle de, hiç yöntemim olmadığı halde, Sabah Gazetesi yazarı Sayın İlker Sarıer için söylemek istiyorum. Bankalar Yeminli Murakkıpları raporunda yer alan ve savcılık tarafından hazırlanarak DGM'ye kadar gönderilen dosyada yer verilen bir skandalı haber yapmanın ve kamuoyuna duyurmanın dinci gazetecilikle, şeriatçılıkla, laiklikle veya iftira atmakla ne alakası olduğunu anlayamadım. Ben Sarıer'in yerinde olsam hemen o köşeyi bırakır, Hüsamettin Özkan'ın danışmanlığını yapmaya başlardım.

Bütün bu gelişmeler oldukça düşündürücü. Bakalım önümüzdeki günlerde neler olacak?

Önal, Sabancı'yı gözden mi kaçırdı?

Hatırlarsınız, yaklaşık 1 ay önce gazetelerde çıkan bir haber herkesi çok şaşırtmıştı. Devlet Bakanı Recep Önal, Bankalar Birliği'nin şikayeti üzerine, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Yıldırım, en az 10 bankanın daha zor durumda olduğunu söylemişti. Geçtiğimiz hafta içinde Yıldırım'ın 10 dediği banka sayısını işadamı Sakıp Sabancı 20'ye çıkardı ve "20 sorunlu banka" olduğunu açıkladı. İTO Başkanı Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunan Bakan Önal'ın, Sabancı'nın açıklamaları ile ilgili tavrı ne olacak acaba? İş dünyası şimdi Önal'ın, Sabancı hakkında da suç duyurusunda bulunup bulunmayacağını merak ediyor.