YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...


  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Mini bir "Elhamra modeli"

Bir ülkenin yönetim başarısını belirleyen örgütlerin başında havaalanları gelir. Bir havaalanının "İsviçre saati" gibi, aksamadan çalışan uyum ve düzeni, ülkesinin siyasal, ekonomik ve kültürel yapısının da bir aynasıdır. Havaalanları ülkelere tutulmuş bir projektöre benzerler.

Ahmet Ağralı'yla Cuma namazını kılacak bir yer buluruz diye, uçağın kalkış saatinden önce Kopenhag Havaalanı'na gittik. Ancak vaktinde namaza yetişemedik. Danimarkalılar havaalanında geniş bir alanı kilise, sinagog ve cami olarak düzenlemişler.

Her ibadet yeri üç dinin ölçü ve değerlerine uygun bir biçimde yapılmış. Cami yirmibeş kişinin rahatca namaz kılabileceği bir büyüklükte. Cuma günleri sinagogla cami birleştirilebiliyor. Duvarlardaki raflarda değişik dillerde üç dinin "kutsal kitap"ları var.

İsveçli uluslararası ilişkiler uzmanı Ingmar Karlsson, Müslüman İspanya'da geçmişleri ortak üç büyük dinin bağlılarının yüzyıllarca birarada yaşamasından yola çıkarak, Avrupa'ya "birlikte yaşama projesi" olarak "Elhamra modeli"ni önerir.

Başta İsrail olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde geçmişleri ortak monoteist dinler İspanya ve Osmanlı'da olduğu gibi, birlikte yaşamasını yeniden öğrenmek zorundalar. Kopenhag Havaalanı'nda Karlsson'un modelinin küçük ölçekte bir uygulamasını gördük.

Müslümanlar, Museviliği ve Hristiyanlığı daha önce gelen semavi dinler olarak görür. Bütün peygamberlerle birlikte onlara gönderilen kutsal kitaplara inanmak ve saygı göstermek, İslam'da imanın şartlarındandır. Buna karşılık birçok Avrupa ülkesinde İslam resmi olarak tanınmaz.

Müslümanlar gittikleri her ülkede siyasi ve askeri gücü ellerinde tutmaya çalıştılar. Ancak hiç kimseyi dinini değiştirmeye zorlamadılar. Bu yüzden İspanya'da Hristiyanlar'ın baskısı altında vatansız, devletsiz ve bayraksız yaşayan Museviler Müslümanlar'ı kurtarıcı olarak karşıladılar.

Müslümanlar Haçlılar gibi, gittikleri ülkelerde, öteki dinleri yok etselerdi, bugün dünyanın en güçlü ordularından birini kurarak, Filistin'de ırkcı, ayrımcı, baskı ve şiddet yanlısı işgalci İsrail devleti olmazdı.

Avrupa'da Müslümanlar'ın varlığı, Hristiyan ve Museviler'in yok olmasına yol açmadı. Ayrıca bu beraberlik, geçmişte benzeri zor görülen birarada yaşamanın getirdiği sinerjik patlamayla dünya kültür, düşünce ve sanat tarihinin en muhteşem eserlerinin verilmesine yol açtı. Kur'an, İncil, Tevrat ve Zebur İspanya'da ortak bilgi ve hikmet kaynağıydı.

İspanya'da konuşma dili, sonradan İspanyolca'ya dönüşecek Endülüs Arapça'sıyla Latince'nin Roma Lehce'sinin bir karışımıydı. Bilim ve yazı dilleri de, Klasik Arapça, Latince ve İbranice'ydi. İbranice'nin koruyucusu Museviler'den önce Müslümanlar'dır.

İspanya'da geliştirilen "Musevi düşünce hazine"lerinin tamamına yakını Arapça yazılmıştır. Ayrıca İbranice de İspanyolca gibi, Arapca ve Latince karışımı bir dildir.

İsrail'de Yahudiler'in işgal ettikleri topraklarda Filistinliler'e böylesine gaddar davranmasının altında, yalnızca Almanya'da değil, İspanya'da da düştükleri konumun kompleksi var.


23 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazif Gürdoğan

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...