Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bizim klasiklerimiz
Şule Yayınları'nın başlattığı Bizim Klasiklerimiz dizisi kaşla göz arasında yirmiyi buluverdi. Şimdi yirmiyi bulan dizinin nefesi inşaallah yarı yolda kesilmez de, şöyle böyle yüz rakamına varıp dayanarak "Dalya!.." demek durumunda kalırız. Yüz kitaplık bir biyografi külliyat ki, buna cidden ihtiyacımız var. Bir kültürün, bir medeniyetin, kendisini inşâ eden büyük ..................., haşmetli bir tablo halinde resmederek algılamasından daha güzel ne olabilir? Tarihinden tecerrüt edenler
Her biri kendi alanında birer bilim adamı olan yazıcıların, genel okuyucu sınıfının ihtiyacını duyduğu bir dil ile kaleme almaya çalıştıkları Bizim Klasiklerimiz dizisi, gerçekten içimi açtı. Kendini bir kültür ve medeniyetin devamı halinde algılama bilincinden kâh batıcılık ve modernizm, tarih reddiyeciliğini esas alan İslâmî yaklaşımlar dolayısıyla uzak düşmüş sınıfların, buradaki hareket noktasına dikkat etmelerini arzu ederdim. Son yıllarda öylesine garip süreçlerden geçtik ki, bir yandan modernist telâkkiler, öbür yandan zaman, tarih ve coğrafya karşısında insanı yapayalnız bırakan asalîyetçi İslâmî tutumlar yüzünden, kendimizi ne bir tarihin, ne de bir kültür ve medeniyetin devamı halinde algılayamıyorduk. Kendi şartlarından ve imkânlarından soyutlanmış bu bilinç; geçmiş mirasımızla alâka kurmaya bir türlü tenezzül etmiyordu. Geçmişi ve geleceği karanlık gören, toplumla alâkaları da alabildiğine zayıflamış bir bilinçten, sağlıklı muhakemeler yerine elbette infiratçı tepkiler tezahür edip duracak demekti. Samiyetle sağduyunun aynı anlama gelmediğini, işte böyle yaşayarak öğreniyoruz ne yazık ki. Büyük medeniyetler ve istikbal
Bugün bölgesel ve uluslararası dengelerin değişip durduğu bir konjonktürde daha iyi farkediyoruz ki; güçlü bir nüfusa ve geçmişte inşa edilmiş güçlü medeniyet ve kültüre yaslanan milletlerin istikbalinden söz edilebilir. Çin ve Hindistan gibi; Japonya, Rusya, ABD gibi; Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi. Uluslararası dengeler ne kadar değişirse değişsin, bu milletlerin istikbali açık görünüyor. Bir de İran ve Mısır tabiî ki. İşte Türkiye gerçeği de, periferide yer alan ülkelerle birlikte burada ortaya çıkıyor. Dünya âlem bunun şuurunda oluyor da, bize ârız olmuş bir akıldânelik yüzünden biz bunun şuuruna bir türlü varamıyoruz. Bu bakımdan günübirlik sıkıntılarımızı ve içine düştüğümüz derin darboğazları aşılmaz bir kader gibi algılayan ve muhâkemesini yitirmiş bir şuurun insîyakî tepkilerini "siyasî tavır" olarak vazedenler, hiç kuşkusuz modernleşmenin en son kurbanları arasında yer almaktadırlar. Kendi tarih ve medeniyetimizle, coğrafyamızın zaruret ve imkânlarıyla iyi teçhiz edilemeyen bir tefekkürün varıp dayanacağı nokta işte burasıdır. Dizinin hareket noktası
Bu bakımdan, Bizim Klasiklerimiz dizisi daha bir anlam kazanıyor. Yukarıda söylediklerimizi teyid bakımından, Bizim Klasiklerimiz dizisinin sunuş yazısında aynen şöyle deniliyor: Çünkü biliyoruz ki ancak kendi klasiklerimizin ve dünden tevârüs eden kültürel mirasımızın farkına vardığımız zaman bugün bulunduğumuz yeri (ve zamanı) tanımlayabiliriz. Bu aynı zamanda bizim için dünü bugüne, bugünü yarına ulaştıran ortak bir bağ kabul edilebilir."
"Yayınevimiz, zengin bir geçmişin vârisleri bulunduğumuz bilincinde olarak, bin yıllık tarihimiz boyunca yetişmiş, eser vermiş kalbur üstü kültür, sanat ve edebiyat adamlarını günümüz kuşaklarına tanıtmayı bir görev kabul etmektedir. Bu amaçla, 1988 yılından başlamak üzere Ahmet Yesevi'den Nurettin Topçu'ya, Yunus Emre'den Necip Fazıl'a kadar klasikleşmiş birçok ismin biyografisini Bizim Klasiklerimiz dizisi altında peyderpey yayınlamayı hedefledik." Baskıları ve kapakları pırıl pırıl bu klasikler dizisinde, hangi biyoğrafiler yayınlanmış? Onları da bu vesile ile kaydetmek istiyorum: "Şeyhülislâm Kemal Paşazade/Ali Yekta Saraç, Gelibolulu Mustafa Alî/Mustafa İsen, Urfalı Nabi/Hüseyin Yorulmaz (Dizinin editörü aynı zamanda), Neşatî/Bayram Ali Kaya, Baki/M. Nur Doğan, Ahmet Yesevi/Hayati Develi, Halide Edip/Nazan Bekiroğlu, Ömer Seyfettin/Fatih Andı, Abdülhak Hamid Tarhan/Yılmaz Taşçıoğlu, Şemseddin Sami/Şecaattin Tural, Sultan II. Osman/Esra Keskinkılıç, A.H.Tanpınar/M. Orhan Okay, Fatih/İskender Pala, Tarık Buğra/Fatih Andı, Sait Faik/İbrahim Kavaz, Dedem Korkut/Selçuk Kırmaç, Ahmet Cevdet Paşa/Zeki İzegör." Namık Kemal'e yeniden bakmak
Bu diziye arzu ederim ki Namık Kemal, Bediüzzaman ve Musa Carullah gibi üç önemli isim, -tabiî Cemil Meriç'i de ilâve etmek gerekir- süratle dahil edilse isabetli olur. Bu isimler tefekkür hayatımız bakımından büyük yol açıcılardır. Namık Kemal konusunda, Necip Fazıl'ın ürettiği şartlanma behemehal aşılmalıdır. Biz Namık Kemal'e, Nurettin Topçu ve Bediüzzaman'ın noktai nazarından bakmak durumundayız. Bunu önemine binâen kaydetmek durumundayım. Namık Kemâl'e kim iâde-i itibar ederse, onu şimdiden tebrik etmek istiyorum. Küçük bir not daha!.. Dizinin geleceği ve kimlerin yer alacağı hususu tesâdüflere bırakılmaması gerekiyor. Meselâ bir komisyonun istişârî fikirlerinden faydalanılsa, nasıl olur? Önce isimlerin tesbiti, sonra yazdırılması gibi.
aridvan@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|