T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Osman AKKUŞAK

Dile dâir...

Dinin, tasavvufun ve cihanşumûl hümanizmanın büyük bilgesi Mevlânâ; şiirlerini, beşerî sevkiyat ve vâridatını Farsca yazmıştır.. insanlığa Farsça hitabetmiştir.. Türkistanlı olduğu, hayatının büyük bölümünü Konya'da geçirdiği halde eserlerini Türk diliyle vermeyişi onun Türk edebiyatı tarihine kaydedilmesini önlemiştir.. bu sebeple birçok edebiyat tarihçisi, özellikle Acem kökenli olanlar onu Acem, Fars yani İranlı saymakta tereddüt etmezler.. halbuki aslen Türk olduğunu Mevlâna kendisi haber veriyor..

1980'li yıllarda Humeynî'den kaçan sosyalist bir İranlı aydına Türkçe öğrenirken yardımcı olmuştum.. Mevlâna'nın Acem olduğunu iddia eder, delil olarak da eserlerini gösterirdi.. onun aslı Türktür, fakat şurası muhakkak ki ister Türk olsun, ister İranlı olsun, o büyük insan, herkesten evvel bütün insanlığın malıdır, diyerek acemoğlunu susturduğumu hatırlıyorum..

Aslında Mevlâna'nın Acem diliyle yazdığı için, edebiyat ve fikir âlemi tarafından Acem şairi telakkî edilmesinde yadırganacak bir taraf bulunmasa gerektir.. nitekim Cumhuriyet edebiyatında eserlerini Türkçe yazmış, birçok şâir, değişik kökten geldiğini iddia etmelerine rağmen halis birer Türk şairi veya romancısı sayılır.. bunlar arasında Yaşar Kemal, Murathan Mungan, Cemal Süreyya, Ataol Behramoğlu, gibi isimler vardır.. hepsini saymaya kalksak sayfalar tutar.. bunların hepsi de Türkçe ile Türk diliyle düşünen kişilerdir.. demek ki bir milleti teşkil eden faktör, kandan ve ırktan ziyade dildir.. binaenaleyh Türkçe konuşan, Türkçe düşünen herkes bu miletin öz evladıdır.. Türkçe düşünemeyen vatandaşlarımız ise toprak beraberliği, menfaat beraberliği, tarih ve gelenek beraberliği sebebiyle Türktür ve bu gerçek, vatandaşlık bağı ile tescil edilmiştir..

Esasen, sosyoloji bilgisinin ortaya koyduğu esaslar dikkate alındığında görülmektedir ki, her milletin millet olmasını sağlayan unsurlar değişiktir.. Alman, Fransız ve İngiliz milletlerine dilbirliği, ırk birliği, toprak birliği vücud vermiştir.. Amerikan ve İsviçre milletlerinin; toprak birliği, ekonomi ve menfaat birliği, ideal ve kültür birliğinin devlet varlığıyle bütünleşmesinden meydana geldiği görülmektedir.. önemli olan: menfaat, toprak, dil, kültür ve ideâl beraberliğidir, tarih beraberliğidir..

Netekim; sinema ve tiyatro san'atçısı Yılmaz Erdoğan, "ben Türkçe düşünüyorum" diyerek dilbirliğinin ehemmiyetini dile getirmiştir.. Osmanlı devletini, Selçukî devletini kuran Türklere "milletihâkime" denirdi.. tarîhî olaylar ve tarihî zaruretler sebebiyle aramıza karışan değişik kökenlere mensup kardeşlerimiz, hâkim unsur Türklerle kaynaşarak tek millet haline gelmişlerdir.. Osmanlı devletinde her grup kendi dilini de konuştuğu halde sosyal ve resmî hayatta dâima Türkçe konuşulmuştur.. bu gelenek bugün de devam etmektedir.. binaenaleyh bu milletin bir ferdi olup da henüz öğrenmemiş bulunanların da Türkçe'yi öğrenmesi gerektiğine şüphe yoktur..

Önemli olan millet fertlerinin aralarındaki kardeşlik, komşuluk, menfaat bağlarının canlı bulunmasıdır.. bu bağların canlılığı ve kuvveti ise, sevgiyi doğuracaktır.. sevgi ise mutluluğun anasıdır.. sevgisizlik ise acıların kaynağıdır..

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi