T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Dedi mi, demedi mi?

Hergün onlarca yabancı gazete ve dergide çıkmış yüzlerce haber ve yorum okuyorum; herkesin gördüğünü ben de hemen fark ediyorum: Bütün dünyada 'din' yükselen değer, dindarlar da çoğalıyor. Gazete ve dergilerde konuya hemen bütünüyle 'olumlu' yaklaşıldığı bir gerçek... "Din tırmanışta, durduralım" veya "Dindarlar çoğalıyor, ne fena" diyene rastlamadım desem yeridir...

Bizde ise öküz altında buzağı arayanlar her delikten başlarını gösteriyorlar... Başbakan Tayyip Erdoğan veya ona yakın birisi "Atatürk dine ters bakmıştı" gibi bir sözü ağzından kaçırsaydı "Vay sen nasıl böyle bir şey söylersin" diye yeri göğü inletecek olanlar, Tayyip Bey "Din milletin çimentosudur; Nutuk'u okusanız Atatürk'ün bu konuda açıklamalarını görürsünüz" dediği için ayaklandılar...

Bu noktaya, Başbakan Erdoğan'ın, "Etnik kimlikler arasındaki bağ dindir" sözüne CHP lideri Deniz Baykal'ın "Din konusunda Başbakan yanlışta, din kimi toparladı?" cevabını vermesiyle gelindi. Tartışmaya son noktayı koymak için Atatürk'ü tartışmanın içine çekmek istemiş olmalı Tayyip Bey...

Bizde son söz hep Atatürk adına söylenir ya...

Hayret, bu defa öyle olmadı. Atatürk ile 'din' sözcüklerinin yanyana gelmesinden rahatsızlık duyan çıktı. Dün bir gazete, "Atatürk, din milletin çimentosudur, dedi mi demedi mi?" diye manşetinden sordu ve başta Yekta Güngör Özden, bazılarının olumsuz cevaplarını sundu. Oysa, şimdi itiraz ettiği ilişkiye geçmişte itiraz edenlere yönelttiği nice itirazları olmuştu Yekta Bey'in; demek şimdi farklı düşünmeye başlamış...

O çevrelerde yeni moda, Tayyip Erdoğan ne diyorsa tersini savunmak... Tayyip Bey, herhangi bir sebeple, "Tartışmaya Atatürk'ün adını karıştırmayın" demiş olsaydı, şimdi karşı çıkanlar, din ile irtibatını kuracak pek çok sözünü bizlerle paylaşırlardı Atatürk'ün...

"Atatürk söyledi" denildiğinde hemen karşı çıkmak yerine "Ne zaman söyledi?" diye sorsalardı kendilerine hak verebilirdim. Sadece Mustafa Kemal diye bilindiği dönemlerde söylediği ve yazdıklarıyla Atatürk soyadını aldıktan sonra söyleyip yazdıkları ve yaptıkları arasında fark var. Her iki döneminde de birbirinden hayli değişik görüş açıkladığı olmuş Atatürk'ün...

Tartışmaya ışık tutmak için ne yapılabilir? Bu soruyu sorduğumda cevabı vermek zor olmadı: Öyle bir 'uzman kişi' bulmalıyım ki, hem din hem de Atatürk konusunda 'otorite' sayılsın, bu konuda söyleyeceklerini de Nutuk'a dayandırsın... Yola böyle çıkınca din ve Atatürk konusunda uzman, referans noktası Nutuk olan birini buldum: Hürriyet yazarı Mehmet Nuri Yılmaz...

O zaman Diyanet İşleri Başkanı olan Yılmaz, 2001 yılında, Balıkesir'de, 'Atatürk ve din' konulu bir konuşma yapmış... Hitabından kendisini dinleyenler arasında vali, belediye başkanı ve rektörün de olduğu anlaşılıyor. Bu sebeple, söylediklerini yalnız kendisine ait bir fetva değil, vali, belediye başkanı ve rektörün de katıldığı bir ortak görüş olarak kabul edebiliriz. Eski Diyanet Başkanı, konuşmasının çerçevesini Nutuk'tan alınmış Atatürk'e ait düşüncelerin teşkil ettiğini daha en baştan belirtiyor...

"Dedi mi, demedi mi?" diye soranlar, bu sorularını Mehmet Nuri Yılmaz'a yöneltsinler derim ben. Konuşmasının daha en başında şu gerçeği anlatmış çünkü: "Atatürk aynı ismi taşıdığı Hz. Muhammed Aleyhisselam'a son derece bağlı ve saygılı bir insandır. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı nakletmemiz yerinde olacaktır: Bir vesile ile Batılı bir oryantalistin Hz.Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur. Oryantalist kitabında Yüce Peygamberimizden; 'cezbeye tutulmuş sönük bir derviş' diye söz eder. Bunu okuyunca Atatürk şu yorumu yapar: Bu gibi câhil adamlâr onun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır."

Yılmaz'ın konuşmasının vesilesi, Atatürk'ün Balıkesir'deki Zağnos Paşa Camii'nde irticalen yaptığı bir konuşma. 7 Şubat 2001 o konuşmanın 80. yıldönümüymüş. Tarihe 'Balıkesir Hutbesi' diye geçen konuşmanın girişini de birlikte okuyalım isterseniz: "Allah birdir, şânı büyüktür, Allah'ın selâmeti, âtıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara hakâyık-ı diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur. / Kanun-ı esâsisi, cümlemizce malumdur ki, Kur'an-ı azimüşşandaki nusûstur. İnsanlara feyiz rûhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk ve tekâbuk ediyor."

Atatürk'ün 1923'te ne dediğini merak edenler sözlüğe başvurabilirler... Şu kadarını söyleyeyim: Bu konuşmayı Tayyip Bey yapsaydı Yekta Bey asla tasvip etmezdi.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi