T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 29 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
Baykal su koyvermiş... Bunu ben söylemiyorum; ittifak işlerini ciddiye alan Ankara gazetecisinin yakıştırması... Rahşan Ecevit görüşmeden büyük hayal kırıklığıyla ayrılmış. Ne olacaktı sanki? Bu Ecevit'ler ilginç bir çift... Karı-koca pek bir tamamlıyorlar birbirlerini. Bülent Bey deyince (inşaallah sağlığına kavuşur da, romantik isyankar arkadaşımız Can Dündar'ın hazır beklettiği "Karaoğlan" belgeseli ve kitabı elinde patlar) ilk elde akla demli çay, altıgen kasket, mavi gömlek ve şiir sanatının kitsch örnekleri geliyor. Bir de kötü yönetim... Üç kez Başbakan oldu. Üçünden de başarısız çıktı. İyi niyetli, orta halli bir aydın, mütevazı bir kişilik. Robert Kolej mezunu. Haiku sanatçısı... Başka da bir şey değil. Rahşan Ecevit de elbette "sevgiyle büyütülmüş" ilişkileri üzerinde titreyen, daha doğrusu kocasının huysuzluklarına katlanmayı ödev bilmiş, kedisever, şiirsever, Bülentsever, demli çaysever; "güçlü kadın" imajına rağmen aslında çok mütevazı, çok güler yüzlü, çok hanım hanımcık bir hanım. İflah olmaz bir romantik. Günümüzde bir tür "Safiye Ayla romantizmini" yaşatıyor. Karı-koca "tur atmayı" çok seviyorlar. İttifak turu... Memleketin tüm yükü bu ikisinin sırtındaymış gibi. Bundan önceki seçimde, henüz elden ayaktan kesilmediği için Bülent Bey dolaşıyordu. Şimdi Rahşan Hanım "beyinin mesajını" dolaştırıyor. Bu tur işleri de, nedense, seçimi kazanma "olanağı ve olasılığı" yokken akıllarına geliyor. Baraj sorunu olmayan bir DSP, normalde kanlı-bıçaklı olunması gereken Demirel'in kapısını çalar mıydı? Baykal gibi, ne yapmaya çalıştığını tam olarak kendisinin de bilmediği, ismi hep "hizipçilikle", "bölücülükle" gündeme gelmiş bir umutsuz vakadan medet umar mıydı? Bülent Bey'in güçlü zamanlarında Baykal Oran Sitesi'nin önünden bile geçemezdi. Bu iş, (Ankara gazetecisinin benzetmesiyle) Baykal su koyverdiği için değil, akla, bilime ve rasyonaliteye ters olduğu için tutmaz. Bülent Bey'in (Allah sağlıklı uzun ömürler versin) "sol güçbirliği"nden ne çıktı ki, bundan ne çıkacak! Hatırlayacasınız, Bülent Bey'in, "güçbirliği çağrısı" olumlu makes bulmuş, aralarında CDP'nin de (Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi) bulunduğu irili ufaklı dört siyasi parti DSP şemsiyesi altında seçimlere katılma kararı almışlardı. Biliyorsunuz, CDP çok çok önemli bir partiydi... Bu parti hem "solu toparlayacak", hem (Türkiye'nin içinde bulunduğu durum Atatürkçü düşüncenin siyasal örgütlenmesini zorunlu kıldığı için) Atatürkçü umdeleri hayata geçirecek, hem de "ülkemizi bu durumdan" (hangi durumdan?) kurtaracaktı. Ülkemizi hayırlısıyla "bu durumdan" kurtardıktan sonra da "sol güçbirliği"ni tesis edecek, ardından "Atatürkümüzün amaçladığı ve özlediği Cumhuriyeti tümüyle" gerçekleştirecekti. Efendim? Hangi parti mi? Ben de tam hatırlamıyorum ama, galiba Yekta Güngör Özden'in partisi... Hani, "sol" yaftalı bir dergide yazılar yazan ve muarızlarına "Sersem. Uşak. Satılık. Maskara! Mandacı. Ekran cambazı. Dönek. Cahil. Dangalak. Sütü ve kanı bozuk. Kaşınanları kaşımak gerekir. Havlayanlara aldırmam. Sahtekâr. Zıpır..." diyerek unutamayacakları bir Atatürkçülük dersi veren mütekait Anayasa Mahkemesi Başkanı... Bülent Bey'in çağrısına olumlu cevap veren partilerden biri Perinçek'in İP'i, diğeri Mümtaz Soysal'ın BCP'siydi... CBP miydi yoksa? Üçüncüsünü hatırlayamıyorum. Bildiğiniz gibi, Perinçek "İlericilerin tankları var" diyen büyük bir siyaset teorisyeni, Soysal da "Dış ve iç tehditleri çok olan Türkiye'de ülkenin yazgısını sivillere bırakmak doğru değildir..." buyuran çok parlak bir anayasa hukuku profesörüdür. Partisini hatırlayamadığım için, üçüncü değerli liderin ne demiş bulunduğunu aktaramayacağım. Benden bu kadar.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |