T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Bu noktaya nasıl geldi?

Bu, esir bir askeri kurtarma operasyonu değil. Bu bir öç alma, bir halkı toptan cezalandırma girişimi. Fiili ambargo altında açlıkla terbiye edilen Filistin halkının asgari yaşam kaynaklarını kurutma, elektrik, su, gıda ve ilaçsız bırakarak toptan cezalandırma, çatışmayı porovoke etme planı. Nasıl mı? Şöyle:

9 Haziran'da Filistin'in Gazze Şeridi'nde, Akdeniz sahilinde eğlenen bir aile, İsrail Deniz Kuvvetleri'nin gerekçesiz, ölçüsüz ve dünyayı şok eden saldırısının kurbanı oldu. 11 kişi hayatını kaybetti. Daha 7 yaşındayken bir anda annesinin, babasının ve üç küçük kardeşinin gözlerinin önünde ölümünü izleyen Hüda Galya'nın yaşadığı korku, dehşet ve acı birkaç gün sonra unutuldu. İsrailli bir askerin esir alınmasıyla ayağa kalkan dünya, bunu sorgulamadı. İsrail'e; "bu saldırıyı neden yaptın" diye sormadı bile. İsrail ordusu ve yönetimi, daha da ileri gidip, saldırıdan Filistinlileri sorumlu tuttu. Filistin yönetimini; propaganda savaşını kazanmak için kendi insanların ölümünü istismar ettiğini, kendi insanının kanı üzerinden politika yürüttüğünü iddia etti. Ama yutturamadı.

Hemen ardından İslami Cihad yöneticileri var iddiasıyla bir kalabalık İsrail füzelerinin hedefi oldu. Sonuç yine korkunç! Hepsi sivil, 10 ölü. Ölenlerin ikisi okullarından dönen çocuklardı. Plaj saldırısı, Filistinli kız çocuğun dehşet görüntüleri nedeniyle dünya medyasına konu oldu. İkinci saldırı dikkat çekmedi. "Neden saldırdın" sorusu yine sorulmadı.

İkisinin de aslında hiç bir gerekçesi yoktu. Ortada bir çatışma yoktu, misillemeyi gerektirecek bir durum yoktu, üstelik uzunca bir süredir ateşkes uygulanıyordu. Filistinli silahlı gruplar, İsrail'e yönelik saldırılarını durdurmuşlardı. Peki neden yapıldı? Bir kısmı çocuk 21 sivil neden öldürüldü? Sebep dışarıdan bakanlar için yoktu. Oysa İsrail'in gözünde vardı ve saldırılar bilinçli olarak yapılmıştı. Hem de en provokatif yöntemler kullanılarak, siviller ve özellikle çocuklar hedef alınarak. Neydi sebep: İsrail'in güvenlik politikası, kalıcı sınırlar planı, şiddetten beslenen ulusal çıkarları. Amacı Filistinlileri yeniden çatışma ortamına çekmekti. Çekti de. Hamas artık ateşkes uygulamayacağını açıkladı.

Hepsi, Hamas'ın parlamento seçimlerini kazanması, hükümeti kurması sonrasına yönelik İsrail politikalarının uzantıları ve adım adım uygulanıyor. İlk adım, açlıkla cezalandırmaktı. ABD ve İsrail, bütün dünyaya Hamas'ın terör örgütü olduğunu, Filistin'de iktidar olamayacağını, çalışamaz hale getirilmesi gerektiğini dikte ederek acımasız bir mücadele başlattı. Bir savaştı bu. Hamas'a karşı gibiydi ama aslında Filistin halkından intikam alınıyordu. İlan edilmemiş ambargo başlatıldı. Devlet işlemez oldu, kurumlar işlemez oldu, hastaneler işlemez oldu, okullar işlemez oldu. Büyük çoğunluğu açlık sınırında yaşayan Filistin halkı yeniden açlıkla terbiye edilmeye, cezalandırılmaya, hizaya sokulmaya başlandı. Yoklukla yaşamaya alışkın bu millet sabretmeyi tercih etti. Ambargo beklenen sonucu doğurmadı.

İkinci aşamaya, iç çatışma senaryosuna geçtiler... Açlıkla terbiye edemedikleri Filistin halkını kendi kanlarıyla boğmaya kalkıştılar. El Fetih'le Hamas arasında çatışmalara yatırım yaptılar. Kısmen başarılı da oldular. El Fetih güçleri Hamas güçlerine saldırmaya, hükümet binalarını basmaya, parlamentoyu yakmaya başladı. Hamas kendi silahlı gücün devreye soktu. Bir çok kentte çatışmalar yaşandı. Ama bu da başarılı olmadı. Filistin halkının sağduyusu en azından şu ana kadar buna engel oldu.

Üçüncü aşama, işgaller, kapsamlı saldırılarla doğrudan müdahaleydi. İsrail şu an bunu yapıyor. Gazze'ye yönelik saldırı, bir esir askeri kurtarma operasyonunun çok ötesinde. Bölgenin bütün altyapısı tahrip edildi, elektrik ve su yok, gıda ve ilaç sıkıntısı had safhada. Zaten ambargo altında bulunan bir halk tüm insani ihtiyaçlardan mahrum bırakılıyor. Kara, hava ve deniz kuvvetlerinin saldırısı altında. İsteseler arabuluculuk rolüne imkan tanırlardı ve bu başarılı da olurdu. Mesela Türkiye'nin etkinliğini kullanabilirlerdi. Yapmadılar, yapmazlar da. Çünkü şiddetin tırmanmasını istiyorlar. Bu nedenle Filistinli bakanları, liderleri öldürmekle, kaçırmakla tehdit ediyorlar. Bunu yaparlar da... Çünkü daha önce yaptılar.

Saldırılara rağmen İsrail esir askeri için Hamas'la pazarlık yapmak zorunda kalabilir. Son saldırı, çatışma ortamına sürüklenen Hamas'la el Fetih arasında ortak tehdide yönelik bir yakınlaşma sağlayabilir. İsrail ordusu Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Gazze'den Batı Şeria'ya geçmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Bu, yeni bir Arafat senaryosunu, tecridini gündeme getirebilir. Ama en kötüsü, çatışmalar tırmanacak. Çünkü İsrail Hamas'ı siyasetten savaşa, hükümetten örgüte dönüştürmeye çalışıyor.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi