T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 29 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

İktidarın eli güçleniyor, 'düğmeci'ler yasta...

Türkiye'nin, 'İran kriz'i bağlamında izlediği aktif dış politika, ulusulararası camia tarafından dikkatle izleniyor. Özellikle Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, son birkaç aya yayılan son derece dikkatli ve özgün diplomasi adımları Türkiye'nin 'dış politika profili'ni zenginleştirmiş bulunuyor. İran konusunda, Ankara'nın 'kolaylaştırıcı' konumu hem Avrupa Birliği, hem de Amerika nezdinde diplomatik anlamda Türkiye'nin elini güçlendirmiştir.

Geçtiğimiz aylarda 'Hamas heyeti'nin ziyareti çerçevesinde, özellikle Amerikan tarafında oluşan 'tereddüt algılaması', 'İran dosyası' bağlamında ortaya konan 'özgün' önerilerle bir 'güven' ve 'müttefiklerle işbirliği' fotoğrafına dönüşmüştür. Kuşkusuz bu fotoğraf, AK Parti iktidarının uluslar arası camia ile olduğu kadar, Türkiye içindeki 'manevra alanı'nı da genişletecek bir özelliğe sahiptir.

Mesela, Hamas ziyareti sonrasında, Türkiye-İsrail ilişkilerinde soğuk rüzgarlar eserken, bugün İsrail hükümeti Filistinli gruplarca kaçırılan er Gilad için Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den yardım isteme noktasına gelmiştir. Ve Bakan Gül de, İsrailli asker için Hamas hükümeti nezdinde girişimde bulunmuştur. Bütün bunlar göstermektedir ki, Türkiye diplomatik olarak 'doğru merkez'de durmaktadır.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, son günlerde İran konusunda hızlı bir telefon ziyaret ve telefon diplomasisi sürdürüyor. Bu konuda önceki gün İstanbul'da Dışişleri'nin üst düzey yetkilileri bir grup gazeteciye İran ziyareti ve çok yönlü görüşmeler konusunda 'background' bilgiler sundular. Dışişleri yetkilerinin verdikleri bilgiler çerçevesinde 'İran krizi'ne baktığımızda müthiş bir trafikle karşılaşıyoruz. Dışişleri Bakanı Gül, 'AB üçlüsü'nün önemli aktörlerinden birisi olan Almanya'nın Dışişleri Bakanı Steinmeier ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'la sık aralıklarla telefon ve yüzyüze görüşmeler yaptı. Hatta Rice, İran ziyareti öncesinde Abdullah Gül'le son telefon görüşmesini Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nden Başkan Bush'un yanında gerçekleştirdi.

Bakan Gül, 'kolaylaştırıcı' rol çerçevesinde 'vakitli' olarak gerçekleştirdiği İran ziyaretinde Dışişleri Bakanı Müttaki, Cumhurbaşkanı Ahmedinecat ve Larecani ile kapsamlı görüşmeler yaptı. Diplomatların da ifade ettikleri gibi, İran Türkiye'nin katkılarına büyük önem veriyor. Okadar ki, Ahmedinecat Gül'e, "Sizin başka laf taşımalar içinde olduğunuza inansaydık, sizinle böyle görüşmezdik" diyerek Türkiye'ye verdikleri önemin altını çiziyor.

Evet Türkiye, 'İran krizi' konusunda Amerika ile görüşüyor, 'AB üçlüsü' ile ittifak halinde, ama hiçbir zaman bir 'aracı' değil, 'kolaylaştırıcı...' Daha da önemlisi, Türkiye 'özgün' öneriler sunuyor. Bir kere Türkiye, ilki bugün Moskova'da yapılacak olan G-8'ler zirvesi öncesinde taraflara, "İşin retoriği ile değil, içeriği ile ilgilenilmesi" mesajını veriyor. Yine Dışişleri diplomatlarının ifadesiyle, Türkiye 'AB-İran gerilim hattı'nda çok önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor. İfade aynen şöyle: "ABD'nin İran'a yazdığı mektupta evet İran kötüleniyor. Ama satır aralarındaki tavır değişikliğini İran'ın fark etmesinde bizim katkımız oldu. Mektupta, ABD'nin 27 yıl sonra İran'la konuşma isteği ortaya çıkıyor, bu çok önemli."

Türkiye, gerek ABD'ye, gerek Avrupa Birliği'ne, gerekse İran'a taraflar arasındaki "güvensizliğin aşılabilmesi için öncelikle görüşmelerin başlaması gerekiyor" mesajını veriyor. "Hemen oturun karar verin değil ama önce oturun konuşun diyoruz." Dışişleri diplomatları açıkça ifade etmeseler de, başka kaynakların bilgilerine göre Türkiye taraflara, "Görüşmeler başlasın, 3-4 ay içinde anlaşılıp anlaşılamayacağı görülsün ve ona göre askıya alınıp alınmayacağına karar verilsin" şeklinde bir öneride bulunmuş.

Şimdi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 5 Temmuz'da ABD Dışişleri Bakanı Rice ile görüşmek üzere Washington'a gidiyor. Bu ziyaret, hem Türk-Amerikan ilişkileri, hem de 'İran dosyası'nın seyri açısından son derece önemli. Çünkü, Türkiye'deki 'kriz üretim merkezleri', iktidara karşı argümanlarını genellikle Amerika üzerinden sağlamaya çalışırlar. Son mali piyasalardaki dalgalanma çerçevesinde üretilen 'kriz senaryoları'na baktığımızda, "düğmeye basıldı", "AK Parti'nin bileti Washington'da kesildi" şeklindeki yorumlarda bu 'derin söylem'in izlerini görebiliriz.

'Derin koalisyon'cular biraz üzülecek ama, görünen o ki, şu sıralarda Amerika'da 'düğme' işleriyle uğraşan 'düğme cephesi'nin ratingi pek iç açıcı görünmüyor. Bu da demektir ki, Türkiye'deki 'düğmeciler'i yas bekliyor...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi