Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Yurt Haberler
Son Dakika
657'liler Ailesi
Ankara'da Şafak
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Osman AKKUŞAK oakkusak@yenisafak.com.tr

Bir insanın söyleyecek birşeyi varsa, ancak o takdirde yazar veya söyler.. bir insanın rûhunda fırtınalar koparsa, derin sızılar ve elemler içinde kalırsa, yahut kalbine sevinçler ve mutluluklar doğarsa, işte o vakitlerde bu soylu ve acı duyguları başkalarına da bildirmek veya kendi kendine kaydetmek ihtiyacını hisseder.. bilhassa şairler sevinçlerini, acılarını ve heyecanlarını ifade etmekten kendilerini alamazlar.. şu halde şairliğin ilk ve temel şartı duygu ve heyecan zenginliğidir.. şair, hayal ve hassasiyeti (duygusallığı) yüksek frekanslarda seyreden insandır.. bir kişinin ruhunda hassasiyet ve ilham zenginliği varsa, o insan şair olmanın, şiir yazmanın temel şartına sahib demektir..

Böyle bir kişi, coştuğu vakitlerde, sevinçten uçtuğu anlarda, keder ve kasvetten yıkıldığı zamanlarda, kalemi eline alıp dilinin ucuna gelenleri mısralar halinde kağıda dökecektir.. muhtaç olduğu ikinci şart; dil mükemmeliyetidir, dil zenginliğidir; veya az öz keskin ifade edebilme, kestirmeden anlatabilme kaabiliyetidir.. aşk acısını, hasret acısını, yalnızlığı, ölüm acısını, yaşamanın binbir ızdırabını ve binbir güzelliğini, dostluğu, dâva arkadaşlığını, sevgiyi, insanlığı, yurt sevgisini, kahramanlığı, doğruluğun yıkılmaz kırılmaz güzelliğini, asaleti (soyluluğu), fazîletin (erdemin) sayısız çeşitlerini, sadakati ve vefayı, fedakârlığı, insanın suretindeki ve sîretindeki (içindeki) güzellikleri tabiatın (doğanın) şi'riyetini, binbir estetik ve letâfetini, gerekiyorsa acımasızlığını; çalışmanın, gayretin, üreticiliğin yüceliğini çarpıcı mısralara tahvil edebiliyorsanız (dönüştürebiliyorsanız) siz artık gerçek bir şairsinizdir...

Romana gelecek olursak; hiç şüphesiz romanla şiir arasında, ikisi de ayni kumaştan yapılmış olsalar da; bir mahiyet, şekil ve tür farkı vardır.. ifade ve dil farkı vardır.. şiir yukarıda saydığımız temleri, temaları üç beş dörtlükten, sekiz on bölükten ibaret mısralara sığdırabildiği halde roman onları şahıslara, birbirini takibeden olaylara dağıtarak, yayarak, uzun uzun anlatarak, tadını veya acısını damla damla duyurmağa muvaffak olur...

Şu halde şairde yaratılıştan gelen bir hassasiyet bir yüksek idrakle beraber bazen de tecrübenin sağladığı bilgelik ve bilginlik; onun san'atına kalite, kuvvet ve yücelik katacaktır.. romanda da ayni unsurların rol oynadığını kabul etmek gerekir.. ikisinde de lisan kudreti, ifade mükemmeliyeti temelli bir faktör, esaslı bir şart olmakla beraber, şiirde icaz kabiliyeti; az öz kestirme anlatma gücü; romanda ise, yayma, dağıtma, parça parça ifade idrak ve izah etme gücü sergilenmektedir..

Hep söylerim: şiir yazanlar, büyük şairlerimizi elden düşürmemeli, romancılarımız da, Refik Halid, Peyami Safa, Refi' Cevad Ulunay, Erol Güngör, İsmail Hâmi Danişmend, Falih Rıfkı, Reşad Nuri, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fahri Celâlettin, Sait Faik, Ömer Seyfeddin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Mehmet Rauf, Nihal Atsız, Halide Edib Adıvar, Yakub Kadri Karaosmanoğlu, Mümtaz Turhan, Nureddin Topçu, Samiha Ayverdi, Necib Fazıl, Safiye Erol, Nezihe Araz, Abdülhak Şinasi Hisar, Nizameddin Nazif, Ali Fuad Başgil gibi nesir ve edebiyat ustalarının eserlerini hiç ara vermeden, her gün mutlaka birkaç sayfa olmak şartıyle okumalıdır.. çünkü gerçek türkçe, roman türkçesi bu adamların dilinde ve kaleminde vücud bulmuştur.

Geri dön

Yazdır

Yukarı