T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

Barışın güneşi battığı yerden doğar

Kültürlerin harman olduğu bir dönemde, savaşsız bir dünya bekleniyordu. Beklenilenin tam tersine, başta Müslüman ülkeler olmak üzere, bütün dünyada savaşlar birbirini izliyor. Toplumlar kutsal kültürden uzaklaştıkça, savaşlar hız ve yoğunluk kazanıyor. Bütün dünya, bir savaş nöbetine tutuldu. Savaşların dünyayı sarstığı bir yüzyılda, barışın yolunu, kutsal kültürün aydınlığını yüzlerinde taşıyan sanatçılar açacaktır.

Savaşsız bir dünyanın kapılarını politikacılar değil, sanatçılar açarlar. Onlar insanları kutsal kültürün derinliklerinde büyük ve uzun yolculuklara çıkararak, bir kişiyi ölümsüzlüğün sınırlarına taşıma ile bütün insanlığı savaşlardan kurtarma arasında fark olmadığını bilirler. Onların tuttuğu ışıkta, düşünce eylemin, eylem de düşüncenin yolunu açarak, hayat bütün boyutlarıyla hem zenginleşir, hem de yaşanır kılınır.

Salı akşamları Burç Fm'de yayınlanan ve pazar günü öğle saatlerinde tekrarlanan Mavera Sohbetleri'nde Nuri Pakdil'in düşünce, sanat ve eylem dünyasını ele aldık. Seküler kültürün insanın düşünce ve eylem dünyasını çok dar bir alana sıkıştırdığı ve onun çok boyutlu düşünce yeteneğini bütünüyle yok ettiği bir dünyada, Pakdil gibi, göğüslerinde kutsal kültürün "ölümsüz çiçeği"ni taşıyan aydınların başka hiçbir kesim tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayan bir sorumlulukları vardır.

"Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm/Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm" diyen Erdem Bayazıt'ın şiir kitabı "Sebeb Ey"in ilk şiiri "Birazdan Gün Doğacak" Pakdil'e ithaf edilmiştir. Bayazıt şiirinde ömrünü Anadolu'nun, Orta Doğu'nun, Kafkaslar'ın ve Balkanlar'ın üstüne bir karabasan gibi çöken yabancılaşmayla savaşmaya adayan Pakdil'in, sanat ve eylem dünyasını bütün boyutlarıyla anlatır. Pakdil yazdıklarıyla olduğu kadar tavırlarıyla da bizim kuşağımız üzerinde silinmez izler bırakmıştır.

Pakdil'in düşünce ve eylemi Ankara'nın beton yapıları arasında "bir çiçek" gibi açmıştır. Onun alnı, yabancılaşmaya karşı "en soylu isyandır". Onunla "Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar". Çünkü Pakdil Bayazıt'ın, en güzel biçimde vurguladığı gibi: "Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde". O çoğu kez eylem yapar gibi düşünür, düşünür gibi eylem yapar. Onun eylemini düşüncesinden, düşüncesini de eyleminden ayırmak mümkün değildir.

Pakdil'in dünyasında ümitsizliğe kesinlikle yer yoktur. Bayazıt, şiirinin son bölümünde onun zengin dünyasını "Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler/Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından/Şimdi siz taşıyorsunuz müjdemin kurşun yükünü/Çatlayacak yalanın çelik kabuğu/Sizin bahçenizde büyüyecek aşkın ve inancın güneş yüzlü çocuğu" mısralarıyla anlatır.

Türkiye'de yabancılaşmaya karşı verilecek savaşta sanat ve kültürden daha güçlü bir silah yoktur.

Kutsal kültürün yıldızı Paris'te söndü.

O yıldız Ankara'dan önce Paris'te parlayacaktır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi