T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

2006'da tartışacak çok sorun var...

2006 yılının ciddi sıkıntılara gebe olduğu şimdiden belli. İç politikada yaşanan tartışmalar birkaç noktada toplanıyor. Bunların başında erken seçim tartışması geliyor.

Kimi siyasi çevreler 2006 yılını erken genel seçim yılı olarak ilan etmiş bulunuyor. İktidar partisi Meclis'te sahip olduğu yüksek temsil gücüyle seçimin 2007 Kasım'ında yapılacağını ve erken seçimin söz konusu olmadığını söylüyor. Buna karşılık muhalefet çeşitli gerekçelerle seçimin bu yıl yapılmasının gerektiğini savunuyor.

Seçim olsun veya olmasın 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimi konusu da önemli gündem maddelerimizden biri. Türkiye'de cumhurbaşkanları seçimi her zaman önemli olmuş ve ciddi krizler yaşanmasına yol açmıştır.

Aslında parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlığı seçiminin krize yol açmaması gerekir. Çünkü bu sistemde cumhurbaşkanlığı makamı sembolik bir niteliğe sahip olduğundan çok etkin değildir. Kendisine saygı duyulan, temsil kabiliyeti yüksek, birliğin ve bütünlüğün sembolü bir makam olarak elbette önemlidir.

Bizde ise durum çok farklıdır. Cumhurbaşkanları sistem içinde çok güçlü bir konuma sahipler. Nerede ise bir tür devlet başkanı olarak önemli yetkileri var. Anayasamızda cumhurbaşkanının yetkileri uzun uzun sayılmıştır. Her konuda geniş yetkileri var. Hatta Sayın Sezer, bu yetkilerin genişliğinden şikayet etmiş ve azaltılması gerektiğini savunmuştu.

Bu durum parlamenter sistemle bağdaşabilir değildir. Fransa'nın sistemin içinde bulunduğu krizden bir çıkış yolu olarak geliştirdiği "yarı başkanlık sistemi" bizim gibi ülkelerde güçlü cumhurbaşkanlığı şekline dönüşmüş bulunuyor. Ancak güçlü cumhurbaşkanlığının yaşanan krizlerden bir çıkış yolu mu, yoksa krizleri sürekli hale getiren bir sebep mi olduğu tartışılmalıdır.

1982 Anayasası'nın yapıcıları, o günün şartlarında Türkiye'nin yaşadığı siyasi istikrarsızlık sorunlarını aşmanın bir yolu olarak cumhurbaşkanlığı makamını iyice güçlendirmekte buldular. Hatta anayasanın yapılışı sırasında "yarı başkanlık sistemi" bir alternatif olarak tartışılmıştı. Her ne kadar bu sistem tercih edilmemişse de iyice güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanlığı makamının tesis edildiği ve bu yolla yürütmenin güçlendirilmek istendiği biliniyor.

Güçlü cumhurbaşkanlığı sistemi, her ne kadar parlamenter sistemle fazla bağdaşabilir bir durum değilse de Türkiye'nin siyasi geleneklerine uygun bir durumdur. Türkiye'de her zaman güçlü devlet başkanları olmuştur. Osmanlı döneminde padişahlar, cumhuriyet döneminde de Atatürk gibi, İnönü gibi güçlü liderler sisteme damgasını vurmuşlardır.

Her ne kadar 1924 Anayasası parlamenter sistemi öngörmüşse de savaş kazanmış, rejim kurmuş bir lider olan Atatürk ve İnönü'nün sembolik bir siyasi liderlik yapmaları söz konusu olamazdı. 1961 Anayasası döneminde F. Korutürk dönemi gerçek anlamda parlamenter sisteme uygun sembolik cumhurbaşkanlığının görüldüğü bir dönem olmuştur. 1982 Anayasası zaten cumhurbaşkanlığını iyice güçlendirerek bugünkü konumuna getirmiştir.

Böyle bir tablo karşısında olan Türkiye'de cumhurbaşkanının seçimi ve kimin seçileceği önemli bir sorundur. Bunun için seçimine iki yıl olmasına rağmen tartışmalar şimdiden başlamış bulunuyor ve 2006 yılında bu konu üzerinde çok konuşulacağı bellidir.

İç politik meselelerin yanında, daha çok konuşacağımız konular bölgesel uluslararası sorunlar olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri'nin İran ve Suriye'ye yönelik baskıları ve muhtemel operasyon girişimleri 2006 yılında bölgenin önceki yıllara göre daha da sorunlu olacağını gösteriyor. Geçen ay başlayan yoğun trafik hız kesmeksizin devam etmektedir. Türkiye bu gelişmelerin merkezi yerinde yer alıyor ve her türlü gelişmeden şu veya bu şekilde etkilenecektir.

Enflasyon ve faizler düştü, siyasi istikrar var, özelleştirmeler iyi gidiyor diye seviniyoruz; ancak 2006'da ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuzu unutmamak gerekiyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi