T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Cepten kredi

Cepten kredi işi vatandaşa cazip gelmiş. İlk yirmi günde 150 bin kişinin kredi talebine onay verilmiş.

Toplam kaç kişi aramış dersiniz?

İki milyon kişi.

Bir de kimsenin reklâm seyretmediği, hemen 'zap'ladığı söylenir. Demek öyle değilmiş.

O reklâma siz mutlaka rastlamışsınızdır. Biz o zaplayanlar için kısaca açıklamada bulunalım.

* * *

Trende üç kişi; bir Amerikalı, bir Japon, bir Türk beraber yolculuk yapıyorlar. Fıkralardaki gibi.

Hostes kıyafetli bayan, çay kahve servisi yaparken, bir yerden telefon sesi geliyor. O hizmet hangi trendeyse artık... Teksas şapkalı Amerikalı, elindeki derginin yapraklarını hızla çevirerek incecik ve kapaklı telefonu buluyor.

(Amerikalılar kapaklı cep telefonunu pek seviyorlar nedense.)

Telefon o kadar ince ki katlanan kapağını açmak için üfürmesi yeterli.

Amerikalı da üfürüyor.

- Üfff...

Böylece hesapta üfürükle açılan telefonla konuşmak yerine, yanındakilere açıklama yapmayı seçiyor.

"Ceap telefonu doğstum, asrın icadı, biz bulduk."

Japon durur mu?

"Siz buldunuz ama biz onu bu hale getirdik." derken yaka cebine yolladığı hafif bir ıslıkla, (galiba ıslık, ben öyle anladım, hani köpek çağırır gibi) cebindeki yuvarlak bir aleti harekete geçiriyor.

İki minik anteni çıkıyor yuvarlak aletten ve havada asılı duruyor.

Amerikalı'nın ağzı bir karış.

* * *

O sırada bizimki harekete geçip gösteriye son noktayı koyuyor.

"O da bir şey mi? Benimkine vatandaşlık numaranı giriyorsun, istediğin kredi miktarını yazıyorsun, yirmi dakika sonra cevap geliyor."

Elindeki telefon, diğerlerine göre 'klasik' sayılacak türden.

(Bu arada, Mehmet Barlas'tan öğrendiğimiz bir şeyi aktarıp, ara bilgi vermiş olalım; ara gaz gibi... 150-200 gramlık bir cep telefonu yapmak için, 75 kilo hammadde tüketiliyormuş. Vay.)

* * *

Tren tünelden çıkarken cep telefonu çalıyor bizim elemanın.

"Ahanda arıyorlar" diyerek telefonu yandan tutuyor, karşısındaki Japon'a veriyor.

Bu sırada açma tuşuna basmış değil.

Japon alıp kulağına götürüyor telefonu. O da açma tuşuna basmadığı halde, cep telefonundan "kredi talebinin uygun bulunduğunu" bildiren bir kadın sesi duyuluyor.

* * *

Son sahnedeyse Japon yolcunun cepten kredi işinden çok hoşlandığını görüyoruz.

Türk'ün telefonunu eline almış, kulağına dayamış.

"Moshi moshi" diyor, "Alo" demek olduğunu altyazıdan öğreniyor seyirci.

Karşı taraftan gelen soru üzerine, Japon hayrete düşüyor: "Vatandaşlık numaram mı? Eee..."

E tabii.

Japon da şaşkın, biz de şaşkınız.

Hani vatandaşlık numarası, en başta, istediğin kredi miktarıyla birlikte yazılıp gönderiliyordu, esemes ile?

Ne oldu, yediler mi esemesini?

Geçen günkü "Esemesini yesinler" başlıklı yazımız, etkili mi oldu yoksa?


ÇANKAYA VE BAŞÖRTÜSÜ

Mehmet Dülger eski bir siyasetçi.

Halen AK Parti milletvekili.

Ama öyle konuşuyor ki, gören muhalefette sanır.

"Çankaya'nın başörtüsüne hazır olmadığını" söylüyor.

Tayyip Bey Köşk'e çıkmak isterse, Emine Hanım başını açmalıymış. Çankaya hazır değilse o kimin sorunu? Bir vakitler Başbakanlık da hazır değildi. Ne oldu?

Eşinin başı örtülü bir başbakan seçilerek geldi. Kıyamet kopmadı.

Tayyip Bey köşke çıkmalı düşüncesinde değilim.

Çıkmasın da demiyorum.

O ayrı bir konu.

Buradaki itiraz usule ve sağlıksız düşünce biçimine yönelik.

* * *

Bakınız, iki de bir Tayip Bey, Emine Hanım diyoruz.

Evvelce de Bülent Bey, Rahşan Hanım, Mesut Bey, Berna Hanım, Süleyman Bey, Nazmiye Hanım derdik.

Mesele kurallara bakmaksa, kanun der ki "Bey, hanım gibi ifadeler kaldırılmıştır, yasaktır."

Onun yerine bay, bayan diyecekmişiz.

Azizim, yeri gelince onu da deriz.

Fakat şimdi Bay Tayyip dersek yahut Bay Erdoğan, komik kaçmaz mı?

Millet güleceği yerini şaşırır.

Durup dururken milletin kafasını karıştırmaya ne hakkımız var?

* * *

Bir yerde doğrusu ve yakışanı vardır, bir yerdeyse yanlışı ve yakışmayanı.

Kimi zaman bunlar arasından bir grubu, kanunlarla çelişebilir.

Hangisinin gücü yeterse kazanan odur.

Şayet Köşk'e çıkacak kişinin eşinin başörtüsüyle rejim tehlikeye girecekse, o nasıl rejimdir öyle?

Rejim dediğimiz şey, iskambil kulesi mi

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi