T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 5 OCAK 2006 PERŞEMBE | ||
|
Evvelki gün, fıkralarından ve yazılarından seçilerek kitap haline getirilmiş ve konularına göre isimlendirilmiş 8 eserinden bahsetmiştim.. Türkçe'nin en keskin en güçlü cümlelerini inşa' ve ibda' etmeye muktedir olmuş bir kalemden söz açtıktan sonra, söylenmesi gereken asgarî kelâmı sarfetmeden rap diye durmak ve susuvermek ne mümkün! Peyami Bey'e herşeyden evvel, Türkçe'nin dâhîsidir demeliyiz.. sonra da edebî ve felsefî düşüncenin de bir dâhîsi olduğunu zikretmeliyiz.. dâhî kelimesini lâf olsun diye kullanmıyorum.. en seçme romanları Yalnızız, Bir Tereddüdün Romanı, Madmazel Noralya'nın Koltuğu, Fatih-Harbiye, Mahşer, Şimşek, Sözde Kızlar, Gençliğimiz, Biz İnsanlar, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu gibi edebî eserleri dışında, Server Bedî imzasıyle sırf geçim kaygısiyle yazdığı romanlarında (Cingöz Recai serisi) bile, yaptığı bütün cümleler, kullandığı bütün kelime ve deyimler, ibareler fevkalâde yerinde güçlü ve keskindir.. orijinaldir.. herhangibir hadise, bir durum, bir duygu yahut bir fikir için bulduğu, sarfettiği tabir ve kelimelerin nekadar isabetli, nekadar mükemmel olduğunu anlamaktan doğan hayranlığınız aynı zamanda hemen edebî bir hazza dönüşür.. bediî heyecan, estetik hissiyat dediğimiz şey bundan başka nedir ki! Ben onun Server Bedî mahlâsı ile yazdığı polisiye romanlarındaki cümle kalıplarını, kavram ve ibareleri, ifadeleri okuduğum zaman bile o büyük muharriri takdir ve tebcîl etmekten kendimi alamıyorum.. onun dilinde Türkçemizin nekadar güzelleştiğini, en ince en çetrefil fikirleri bile nasıl kolaylıkla ifade edebildiğini görerek nekadar sevindiğimi anlatamam.. böyle zamanlarda Yahya Kemal'in "Türkçe ağzımda annemin sütüdür" dediğini hatırlar, sanki mis kokulu bir süt içiyormuş gibi olurum.. Peyami Safa'nın eserlerinin sayısı yüzkırkı bulmaktadır.. hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki!.. bu dar hacimli köşeye hangibirini sıkıştırayım!.. Rahmetli, bir numaralı bir fıkra (köşe yazısı) muharririydi.. kitaplık bir fikri üçbeş cümle ile, birkaç paragrafla özetleyiverirdi.. Batıdaki fikir akımlarını takibeder, iç ve dış siyasetin bütün aktör ve faktörlerini bilir, mazlum milletinin hasletlerini ve ezgin düşkün taraflarını bilir, fikir ve yazı vadilerinde ona hizmet etmek için polemiklere girmekten kaçınmazdı.. Bir özelliği de bir doktor kadar tıbbî bilgilere vâkıf ve hâkim bulunmasıydı.. vefat etmeden önce, ağzından gelen kanı görünce: "-Fena.. fena.. bu fenâya alâmet!.." demiş akabinde ruhunu teslim etmiştir.. Babası İsmail Safa'ya "şairimaderzat=anadan doğma şâir" denirdi.. Sivas'a sürgüne gönderilmiş, o kentin soğuk iklimine dayanamamış 1901'de vefat etmişti.. Peyami Bey, o yüzden, babasını sürgüne gönderen İkinci Abdülhamid'i affetmemiştir.. 1960 yılında arkadaşım Asım Kıryaman'la birlikte Şişli'deki evinde ziyaret ettiğimizde felçli eşini film seyrettirerek oyalamaktaydı.. sohbet esnasında Falih Rıfkı Atay tarafından bir yazısı sebebiyle mahkemeye verildiğini öğrendik.. Üzgün ve yorgunluğu bize tesir etmiş olacak ki: "-Falih Rıfkı'yı sıkıştıralım, dâvadan vazgeçsin" diyecek olduk.. Büyük yazar güldü: "Falih Rıfkı tehditlere pabuç bırakmaz.. aldırmayın, dedi, mahkûm olursak gider yatarız"!..
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |