YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Öğretmenim canım benim

Okullar açıldı. Kemal Tahir'in çok sevdiği ve çok sık kullandığı deyimle, "öğretmen sorunsalı bu yıl da tantuna gitti."

İki ay sonra "Öğretmenler Günü"nü kutlayacağız.

Uyduruktan bir tören, göstermelik bir iki demeç, devlet büyüklerinin teamül haline gelmiş ve yıllardır aynı sözcükler etrafında dönüp duran sözleriyle yasaksavar gibi kutladığımız ve "Hayvanları Koruma Günü", "Ağaç Dikme Günü", "Türk Kadınını Güçlendirme Günü" ve bilumum günlerden farksız bir gün olarak geçip gidecek.

Çünkü, Öğretmenler Günü'nü hakkıyla kutlamak işimize gelmiyor.

Çünkü öğretmenleri anmak huzurumuzu kaçırıyor.

On yıldır aynı gömlek, aynı boyunbağıyla dolaşır.

Gömleğin yakası her sabah illa ki kolaya yatırılacak.

Ceketin astarı sarkmıştır. Dirsekler yenik, kollar ise kısalmış ve boruya dönmüş.

Pantolon paçaları yürürken lif lif dökülür. Ayaklarda Gedikpaşa mamulü potin, en aşağı on yıllık, yürürken su çekiyor. Yenisini almak cüzdan ve de petka gerektiriyor. Çünkü bir çift kötü ayakkabı 20 milyon liradan başlıyor. Ehvenine talip olursan, maaşının üçte birini gözden çıkarman gerekecek.

Amerika'da, Avrupa'da emsalleri 2-3 milyardan kapı açarken, kendisi "asgari ücret"in biraz üzerinde bir maaşa talim eden acaib-garaib bir mahlukat:

Öğretmen.

Aldığı paranın yarısı ev kirasınadır zaten.

Güne küskün ve umutsuz başlar.

Bakkalın kasabın önünden utanarak geçer. Okuldan arta kalan zamanını, mesleğini geliştirici sosyal-kültürel faaliyetlere ayıracağına, otobüs duraklarında simit, jeton, karaborsa bilet, "buz gibi soğuk su" satar.

"Bir gören olmasın" korkusuyla sürekli tetik ve müteyakkızdır.

O haliyle kalkıp bir de okula, ders anlatmaya gider; çocuk eskaza "Atatürk'ün ilkeleri"ni sayamayagörsün, hemen kulağına asılır, ezilmişliğinin ve itilmişliğinin acısını yedi yaşındaki sabi sübyandan çıkarır.

Ulus olarak öğretmenlerimizi pek severiz. Neden sevdiğimizi bilmeden severiz üstelik.

"Öğretmenim canım benim", "Öğretmen kutsaldır ana gibi" türünden dolduruşlarla da başımızdan savarız. Örneğin, kiralık ev vermeyiz, bekarsa kızımızı yakıştırmayız, alışverişe dükkanımıza uğrasa yüz çevirir, "bizden ırak olmasını", biraz da başkalarının canını yakmasını sağlarız.

Anadolu Ajansı'nın bir haberini hatırlıyorum.

Adana'da bir lisenin deposunda 75 yıl öncesine ait bir evrak bulunmuş.

Bir maaş bordrosu...

Bordro kayıtlarına göre, 1923-1927 yılları arasında bir lise öğretmeninin aldığı ücret, ayda net 20 altın.

Bugünkü kurdan hesaplayın, ne çıkacak bakalım.

Aldıkları para bir yana, sistem nezdindeki kredibliteleri de son derece yüksek.

Mustafa Kemal, memurunu kollayıp gözetiyor, ona değer veriyor, hiçbiri hakkında ucube "kararname"ler düzenlemeyi düşünmüyor.

Sonra, ver elini devrimler.

Eh, "bürokrat istibdadı" bunu gerektiriyordu, işleri bitti nasıl olsa, sürünsün keratalar diyorsanız, sürünüyorlar zaten. Bu gidişle bellerini doğrultmaları zor.

Korkarım, sizin de akıbetiniz benzemesin.

Memuru aç devlet, hopursanız da bopursanız da yok olmaya mahkumdur.


12 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet E. YAVUZ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...