YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

İslam, kadın ve özgürlük

İslam. Bundan 1400 küsur yıl önce Arabistan'ın Kızıldeniz cephesine yakın bir kasabada neşet ettiğinden bu yana tüm insanlık tarihini etkilemiş, akaidi milyarlarca insanı kucaklamış, halen dünya nüfusunun önemli bir kısmının iman ettiği yüce din. Dini ilkeleri, daha sonraları İslam medeniyet havzası olarak tanımlanacak olan coğrafyanın tüm toplumsal kurumlarına nüfuz etmiş, bu haliyle akidevi özellikleri dışında başlı başına bir kültür hazinesi de inşa etmiş bir dünya görüşü. İslam'ın bugünkü takipçileri için en büyük ikilem, yüzyılların geleneği içine karışmış olan temel dini ilkeleri, geleneği reddetmeden, ancak ana düsturların da iyice bilincinde olarak yeniden yorumlanmasında yatıyor. Kuranın yüzyıllardır şekillendirdiği Müslüman toplumların tecrübesini tarihi mizansen içinde yorumlayıp, o ilke ve tecrübeleri bugünün şartları içinde dine uygun bir hayat tarzı inşa etmek için bir rehber edinmek, o kadar da kolay gözükmüyor.

Kadın. Birkaç istisna hariç dünyanın tüm bölgelerinde daha düne kadar kendilerine biçilmiş olan toplumsal görevlere fazlaca ses çıkarmayan, ancak kentleşme ve sanayileşme sürecinde önce istihdam açığını kapatmak ve ev halkı için ek gelir sağlamak, sonraları da bu yeni iş bölümünün bir neticesi olarak evden çıkmalarıyla başlayan direniş, bugün tüm toplumların en ciddi çatışma noktalarından birini oluşturuyor. Geleneksel olarak adlandırabileceğimiz toplum düzeninde, kadın ağırlıklı olarak evinde veya en iyi ihtimalle tarlada üzerine yüklenen görevleri ifa etmekteydi. Bu işbölümünün, feodal sistemdeki lord -serf, sanayileşmiş toplumlardaki burjuva- proleter iş bölümünden fazlaca farkı yoktu. Ancak kadını toplumun içine süren şartlar, sonuçta yeni bir iş bölümünü ve haliyle yeni bir toplumsal yapılanmayı da beraberinde getiriyordu. Yüzyılların geleneğiyle sertleşmiş olan eski ataerkil yapının kolaylıkla değişmeyeceği aşikardı. Her yerde olduğu gibi, Müslüman coğrafyada da bu değişim talebinin sistem tarafından belli bir dirençle karşılaşması oldukça tabii idi. Bu direnç için gerekli olan meşruiyet zemini, İslam'ın temel olarak vazettiği ilkelerden ziyade Müslüman toplumların oluşturduğu geleneklerde arandı. Zira İslam'ın temel ilkeleri, nasıl ki İslami bir devlet düzenini doğrudan vazetmeyip, daha ziyade adalet ve şura gibi ilkelere sadakat istiyorsa, aynı şekilde şu ya da bu toplumsal iş bölümünü ve yapılanmayı da öngörmüyordu. Haliyle İslam öncesi kurumlardan olan ve dönemin şartlarına göre belki de gerekli görülen kölelik ve çok evlilik İslam tarafından kaldırılmamış; bu gibi hususlarda İslam daha ziyade belli bazı hak ve ölçüler getirmeyi yeğlemişti. Gerek Müslümanların, gerekse bu konuda hariçten gazel okuyanların içine düştükleri temel yanlış, ilkelerle geleneksel toplumun direnişi için ileriye sürdüğü argümanları karıştırmalarıdır. İslam kadınlar açısından farklı bir yapılanmadan ziyade iffet ve toplumsal ahlak gibi ilkeleri gözetmektedir ki, bu hassasiyet sadece kadınlara mahsus olmayıp, erkekleri de kapsamaktadır.

Özgürlük. Kadın hareketi, güya bir özgürleşme hareketi olarak sunuluyor. Kadının topluma istediği noktadan entegre olmasını, özgürleştirici bir devrim addediyor. Oysa kadının belli bir işbölümünden bir başka işbölümüne yönlendirilmesiyle, feodal sistemdeki serflerin, sanayi toplumunda emekçiliğe yönlendirilmesinden öte özgürleştirici bir tarafı yok. Sonuç itibariyle toplumsal hayat, belli bazı hak ve hukuk ilkeleri çerçevesinde sınırsız özgürlükten vazgeçilmesini gerektiriyor. İslam'ın özgürlüğe bakışı, bu yaklaşımdan oldukça farklıdır. Ona göre tek bir yaratana teslim olmak, ki İslam kelimesiyle teslim kelimesi aynı köktendir, tüm insan yapımı prangalardan kurtulma anlamını taşımaktadır. Müslüman, bir başkasını kendi hükmünde tutmaya tenezzül etmeyeceği gibi hapisteyken dahi kendini hür addeder. Bu şekilde selamete ulaşacağına inanır. (Selam ile İslam da aynı köktendir).

Kavramların ve anlamların mahiyetini idrak etmeden hariçten gazel okumak, açıkça söyleyelim, kargalar senfonisini aratmaz.


12 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Melikşah UTKU

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...