YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Böyle gelmiş, böyle gidemez!.

Bazıları, "mahallenin ayıbı" hep örtülü kalacak sanıyor.. Ama bu çağda mümkün değil bu..

İngilizlerin ünlü "The Economist" dergisinin, son "Türkiye özel raporu"nu okudunuz mu?

74'üncü sayfada özetle şunlar anlatılıyor..

- Çok şirketli grupların Türk medyasına girmesi, kokuşmuşluk endişelerini artırıyor. Bir işletmenin yöneticisi gazetelerin sık sık kendisini telefonla aradığını ve ilan vermezse, gazetede, şirketi hakkında tehlikeli yayınlar yapılacağı tehdidinin seslendirildiğini söyledi..

Bir başka şirketin yöneticisi de, petrol dağıtım istasyonlarının özelleştirmesine girmekten çekindiğini anlattı.. Çünkü bütün rakipler, medya çıkarlarını temsil ediyormuş..

Evet.. Sade Avrupa'da değil, Amerika'da da ekonomik ve siyasi çevrelerde çok etkili olan "The Economist", Türkiye'deki piyasa ortamını böyle anlatıyor..

İngiliz dergisi, bazı medya patronlarının adını da vererek, bunların, medya dışında bankacılığa falan girdiğini de sıralıyor.

Yasaların engellemesine rağmen, medya sermayesinin nasıl güç yoğunlaşmasını gerçekleştirdikleri anlatılırken, son GSM cep telefonu imtiyaz ihalesine giren dört gruptan üçünün, medya ile bağlantılı olduğu vurgulanıyor.

Rüya görmeyelim..

Kendimizi avutmayalım..

Türkiye'deki "kartel medyası", bu tür konulara hiç değinmese bile, Türkiye'nin içeride de, dışarıda da görünümü budur!.

Bugün kartel sermayesi, kendilerini devletten de, kanunlardan da üstün görmektedirler. Ellerindeki medyatik gücü kullanarak, siyasetçileri susta durdurduklarına, ekonomiye hakim olduklarına ve devlet kurumlarına yön verdiklerine inanmaktadırlar..

Bir ölçüde, haklıdırlar da..

Ama bu düzenin böyle devam etmesi, pek mümkün değildir..

Yine "The Economist" yazıyor..

Türkiye'deki en büyük 500 şirketin, geçen yıl yaptıkları toplam karın yüzde 88'i, bunların devlet borçlanmasından elde ettikleri kârlardan oluşuyordu..

Yani "işletme karları" değil, "faiz gelirleri", bilançoları kârlı gösteriyordu..

Şimdi faizler, İMF zoruyla düşürülüyor..

Herkesin gerçek tablosu ortaya çıkmakta..

"Para ile para kazanmak", artık bankacılık mesleği için bile zorlaşmakta..

Devleti ve siyaseti baskı altında tutup, karsız işletmeleri fonlamanın bir başka aracı olan "kamu bankaları" da, İMF ve Dünya Bankası gözetimi altında..

Özelleştirme yapmadan, dış kaynak dilimleri gelmiyor.. Vakıflar Bankası veya Halk Bankası, pek yakın gelecekte, siyasilerin talimatı ile, "bilinen çevre"ye kredi akıtamayacak..

Bir başka gelişme de, "inter-net"le gelen şeffaflık..

Kartel medyası, pekçok konuyu "oto-sansür"le, görmezden gelebiliyor..

Ama, inter-netteki sayısız sitede, hergün "medya-siyaset" ilişkileri irdelenmekte.. Onbinlerce kişi, bunları izliyor..

Türkiye'nin sürekli, "Leningrad Mafyası"nın hakim olduğu Rusya veya Suudi prenslerine haraç vermeden iş yapılamayan Suudi Arabistan gibi tutulması mümkün değil..

Yine "The Economist" yazıyor..

- Yabancı sermayeyi temsil eden şirketler, piyasanın özel şartları ve bürokrasi engeli yüzünden, Türkiye'ye girmek için, büyük isimlerle ortaklık veya dağıtım anlaşması yapmaktan başka çare bulamadılar..

Bu da değişmek durumunda..

Türkiye, İMF'nin zoruyla ve Avrupa Birliği hedefi doğrultusunda, "ekonomik oligarşi"leri de, "medya kartelleri"ni de yok edecek..

Çaresi yok!.

"Serbest rekabet", "basın özgürlüğü", "şeffaflık", "ahlaklı siyaset" gibi kavramlar, Türkiye'nin kaderinde yazılı..

Bekleyin, göreceksiniz!.

ŞAKA

En iyi yerli komedi

Amerikan Film Enstitüsü, 20'nci yüzyılın en iyi komedi filmi olarak, başrollerini Marilyn Monroe, Tony Curtis ve Jack Lemmon'un oynadığı "Bazıları Sıcak Sever"i seçmiş..

Bu filmde, gangsterlerden kaçmak için kadın kılığına giren iki müzisyenin serüveni anlatılır..

Biz de, 21'inci yüzyılın "en iyi yerli komedisi" olarak, "MHP'nin koalisyon ortaklığı"nı seçiyoruz..

Bu filmde, iktidarı elden kaçırmamak için, kuzu kılığına giren bir kurdun serüveni anlatılıyor..

RTÜK TASARISI

Utanma sınırı zorlanmıyor mu?

Ayıp denilen şey var!. Şu RTÜK kanununa rağmen, medya sermayesinin devlet ihalelerine, özelleştirmelere, yap-işlet imtiyazlarına girmesi, ayyuka çıktı..

Danıştay da, bu ihalelerden kimbilir kaç tanesini iptal etti..

Şimdi Ecevit Hükümeti, bir yasa tasarısı ile, RTÜK Kanunu'nu değiştirip, televizyon sahiplerinin devlet ihalelerine girmesini serbestleştirmeyi planlıyor..

Ayıp denilen şey var!.

"Ekonomik reform" diye anlatılan, televizyon sahibi olan imtiyazlı ve medyatik sermayeye, devlet imkânlarını daha kolay sunmak mıdır?

Gazeteleri ve televizyon kanallarını satın alıp, TÜRKBANK özelleştirme ihalesinde Mesut Yılmaz'la haşır-neşir olan Korkmaz Yiğit'in öyküsü, hala hatırlarda.. Bu yüzden Mesut Yılmaz, başbakanlıktan düşürüldü..

Eğer milletvekilleri, bu RTÜK tasarısını oylayıp, medya sermayesinin devlet ihalelerine sınırsız girisine yeşil ışık yakarlarsa, onlara sadece "pes" deriz!.

Kartelin çalışanlarına, muhabirlerine, yazarlarına sorsunlar.. Devlet müteahhidi basın patronu isteyen kaç kişi var?


17 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...