YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sahi, ne ki bu "Ababeth"?!?

Y.K. Karaosmanoğlu, Hasan Ali Yücel'e yazdığı 23 Ocak 1938 tarihli mektubunda şöyle der:

- "Ne yapalım ki biz artık mektep hocası değiliz ama etrafımız bir sürü mektep çocukları ile çevrilmiştir. Mesela bunlara göre bir romanın bir kıraat kitabından farkı yoktur. Yani bir roman bir dil dersidir. Hayır efendim! Bir romanda lisan, üslûp meselesi en son mevzu-i bahis olan şeydir!"

Bu satırları okuduğum zaman kitabın kenarına, "hadi oradan!!!" diye bir not düşmüştüm... Bu romancımıza göre, sanatta önemli olan yazarın hayat telâkkisi, insan telâkkisi imiş... "20 yıldan beri eline Türkçe kitap alıp okumadığını" kendisi itiraf eden Türkçe özürlü Yakub Kadri'nin bu tür savunulara kalkışmasının nedenlerini tahmin etmek zor değil; ben dil dersi vermiyorum; hayat dersi veriyorum filan...

Yazdıklarının aslında birer "hâtırat" olduğunu söyleyen de kendisi... Bilen bilir ki Yakub Kadri de "Hayatımı yazsam roman olur!" diyenlerdendir; yazmış ve roman olmuş en sonunda hayatı...

Oysa Goethe ne de güzel söyler: "Bütün kültürsüz insanların ilgisi konuyla çekilir, işlenişiyle değil!"

Hikaye ya da roman gibi anlatı türleri sözkonusu olduğunda genel okurun konunun kendisini, konunun işleniş biçiminden daha çok önemsediği reddedilemez bir vak'a... Nitekim bu önemseyiştir ki konunun çarpıcılığına karşın konunun dile getiriliş biçimini (dili ve biçimi) önceleyen kalemlerin ruhunu kurutmuş, hatta kurutmakla kalmayıp "müşterisiz mal zayidir" fehvasınca kurumuş ruhların elinde sanat sanatımsı kılınarak tın tın öten teneke derekesine düşmüştür.

Olsun satıyor ya... okunuyor ya... beğeniliyor ya... Evet doğru! Satılıyor, okunuyor, beğeniliyor... VE bu zavallı mazeretlerin eşliğinde popüler olan pazarlanma gücünden hiçbir şey kaybetmiyor... "Sanatımsı" her hâl u kârda "sanat"a galebe çalmayı sürdürüyor. Lâkin "sanatımsı"ya yüz vermeyen kalemler de herşeye karşın varolmaktan geri kalmıyor. Patırtılı, gürültülü, cafcaflı sanatımsıların rağmına sanat, kendisine ayrılan küçük hücrede sükûnetini ve asaletini koruyor... yığınların arasından arasıra göz kırpıyor sadece... Herkes tarafından farkedilmeyi istemiyor belki ama her zaman farkedecek birilerin olacağını varsayıyor.

Sanat umudu temsil ediyor; bu nedenle de asaletin asıl olduğuna işaret etmekten geri kalmıyor... Sanat, bağırmıyor, işaret ediyor... göstermiyor, îma ediyor... telkin ve teşhîr etmiyor, sessizce tecelli ediyor... kendisini gözümüze sokmaktan haya edip bizim kendisini farketmemizi bekliyor...

İşte bunca keşmekeş içinde Hasanali Yıldırım'ın Ne ki Ababeth adlı hikâye kitabı, sanatın tecelli gücünün henüz tükenmediğini/tükenmeyeceğini muştulayan bir umut esintisi...

Yıldırım, varlığın meskeninde ikamet etmekten vazgeçmemiş sayısı az dil ustalarından biri... Şair bir dostu onu şöyle anlatıyor: "Bugüne kadar yazdığı yazılardan yönettiği programlara, katıldığı panellerden eş dost sohbetlerine kadar, varolduğu her zeminde olmaması düşünülemeyen tek şey: gerçek sanat kaygısı. Bütün hesapların, kitapların ötesinde yalnız kendi hatırı için varolan kitap, müzik, ve sinema... VE her zaman tam karşısında olduğu şey, sahte sanat, diline pelesenk ettiği ifadesiyle sanatımsı."

"Ne ki Ababeth" Hasanali Yıldırım'ın ilk (hikâye) kitabı... Teşhîr etmeyen, bilâkis îma eden muhteşem bir dil âbidesi... deyimin tam anlamıyla demir leblebi... hikâyelerinin örgüleri kendini kolaylıkla ele vermiyor... öyle acele yok der gibi duruyor karşınızda... dil'in, örgü'nün, biçim'in soylu libâsı, konuları öylesine sarıp sarmalamış ki sûreti seyreyleyken sîreti bir kenara bırakır gibi oluyorsunuz... Fakat libası aralamayı başaracak ayıklığa erişenler için "görülen", gören'i de, gösteren'i de paranteze alıyor âdeta...

- "İsterdim ki gelecek güzel sofraların çeşnisi için kurusun diye kilere asılan bir ayva dalı gibi sallantısız halde sen bul beni." (s. 15)

Yıldırım, usûlce/usûlünce dünyanın dibine kibrit suyu döküvermiş... Sahillerin haşarı çocuklarına tavsiyem, hiç tereddüt etmeden yüreklerindeki ateşi bu suya değdirmeleri...

İsteme adresi: Bîrun Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul Kitap Kültür Merkezi, Büyükreşitpaşa Caddesi, Yümni İş Merkezi, No. 22/39, Beyazıt/İstanbul (Tel&Fax: 0 212/528 52 32


28 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...