YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Türk televizyonları ya da patolojik vakalar

RTÜK, yeni başkanını seçmeye hazırlanıyor. Medya ise yeni başkanın kim olacağıyla ilgilenmekten ve bunun için kulis yapmaktan başka bir şey yapmıyor.

Oysa televizyonların sorunu, başbelası RTÜK değil, bizzat kendileri.

RTÜK'ten önce kendilerini, kendi ilkelliklerini masaya yatırmalı, kıyasıya tartışmalı televizyonlar. Elbette ki, RTÜK'ün yasakçı mantığı, televiyonların gelişmesini, yeni şeyler yapmalarını, yeni program formatları icat etmelerini engelleyici bir mantık.

İyi de, Türk televizyonlarının yeni şeyler yapmak, yeni program formatları icat etmek gibi alkışlanacak bir kaygıları var mı ki?

Türkiye'deki medya rejimi, tam anlamıyla kaotik, başıboş ve hatta "sarhoş" bir görünüm arzediyor. Tıpkı Türkiye'nin kendisi gibi... Medya, istediğini vezir, istediğini de rezil yapabilecek kadar sorumsuz hareket etmekte hiçbir sakınca görmüyor bu ülkede.

Türk televizyonlarında köşe başlarını tutan kişilere sormak gerekiyor: Televizyon, hovardaca kullanılan bir kontrol ve manipülasyon aracı mıdır? Televizyon, kimi iş adamlarının köşeyi dönmek için yedekte bulundurdukları bir "sopa", bir "silah", hatta bir "şantaj" aracı mıdır? Televizyon, sömürgecilere bile taş çıkartacak şekillerde kullanılan, toplumun yüzyıllardır kutsal belleyegeldiği, her şeye rağmen bu toplumun ayakta durmasına, hayatını sürdürmesine imkan tanıyan en temel değerlerinin, dinamiklerinin, anlam ve sembol haritalarının, hoyratça, iğrenç şekillerde ayaklar altına alınmasında, tarümar edilmesinde kullanılacak bir yıkım aracı mıdır?

Bir ülkenin televizyoncuları, bir takım güç ve çıkar odaklarının ali menfaatlerini korumak adına, toplumun huzurunu, sağlığını, hayat damarlarını dinamitleyecek kadar aptal, gözüdönmüş, magandalaşmış olabilirler mi?

Dünyanın hangi gelişmiş, uygar ülkesinde televizyonlar, bir takım güç ve çıkar odaklarının menfaatlerini korumak ve kollamak gibi bir düşüklüğü, onursuzluğu, kişiliksizliği ilke haline getirmişlerdir acaba!

Yığınla insan tanıyorum, "artık televizyon seyretmiyorum; çünkü sağlığımın, ruh halimin daha fazla bozulmasını istemiyorum" diyen.

Dünyanın hiçbir yerinde televizyonların, seslendikleri toplumun "kutsal"larını, en temel dinamiklerini, değerlerini, anlam haritalarını dinamitlemeye, tarümar etmeye soyunmak, kelimenin tam anlamıyla patolojik (=hastalıklı) davranışlar geliştirmek gibi bir "görev"leri yoktur! Olamaz! Çünkü bu absürt bir şeydir.

Aksine televizyonlar, toplumun en temel dinamiklerini, anlam haritalarını ve kültürel kodlarını yeniden icat etmek, yeniden üretmek için icat edilmiş araçlardır.

Oysa Türkiye'de televizyonlar, sömürgecilerin yapamayacakları, yapmaya cesaret edemeyecekleri kadar asli işlevlerinin dışında "iş"ler yapmakta; kavga, gerilim ve huzursuzluk ortamı yaratmakta; bir takım güç ve çıkar odaklarının çıkarlarını korumak ve kollamakta kullanılan araçlara dönüştürülmüştür.

Batıda "konuşan kafalar" (talking heads) olarak adlandırılan televizyonlar, Türkiye'de "vuruşan kafalar" (fighting heads) olarak işlev görüyor. Televizyonlardaki haber programlarının başlıklarına bakmak bile televizyoncuların ne denli patolojik vakalara, adeta gladyatör gibi çalışan medyatörlere dönüşebileceklerinin en somut göstergeleridir: Mayın Tarlası, Ateş Hattı, Siyaset Meydanı vesaire.

Gelişmiş, uygar ülkelerde, toplumun en temel dinamiklerini dinamitleyen; güç ve çıkar odaklarının menfaatlerini korumak ve pekiştirmekten başka bir şey yapmayan; üstüne üstlük televizyon diline en küçük bir katkıda bulunmamış; bu tür kaygıları kayıp olarak algılayagelmiş; toplumda zoraki olarak kavga ve gerilim ortamı yaratmak için var gücüyle çalışan ve bu yüzden de patolojik vakalara dönüşen televizyonların ve televizyoncuların bırakınız kral gibi yaşamalarını, varolabilmelerini düşünebilmek bile imkansızdır.

Evet RTÜK'ten önce televizyoncular öncelikle kendilerini, kendi ilkelliklerini masaya yatırmalılar. Ancak ondan sonra, RTÜK gibi hilkat garibelerinin zuhur edebilmesi ihtimali ortadan kalkabilir.


31 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...